5. İletişim Günleri / Dijital Kültür

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi olarak bu yıl beşincisini gerçekleştirdiğimiz Uluslararası İletişim Günlerinde bu kez de dijital kültürü masaya yatırdık ve iletişim bağlantılı olmak üzere çeşitli yanlarıyla ele aldık.

Sempozyuma gerek uluslararası gerekse ulusal düzeyde, alanında uzman iletişim bilimciler ve medya sektöründen profesyoneller katıldı. İki gün içerisinde yedi oturumun gerçekleştirildiği İletişim Günlerinde, bilimsel oturumların yanında Akbank da ödüllü kısa film gösterimiyle bize destek verdi. İletişim Günlerinin bu yılki ince ayrıntılarından biri ise fakültemiz Öğretim Üyesi Dr. Devrim Baran tarafından açılan küçük ölçekli, ama oldukça ilginç tasarımlardan oluşan dijital illüstrasyon sergisiydi.

Kılcal Damarlarımıza Kadar Dijitalleşiyoruz

Sempozyumun önemli konuklarından biri gazeteci yazar ve akademisyen Prof. Dr. Haluk Şahin’di. Geleneksel medyadan dijital medyaya geçiş sürecindeki kişisel deneyimlerini akademik bilgiyle sentezleyerek dolu dolu bir konuşma yaptı. Gelişme kaçınılmaz, ancak kontrol altında olması ve etik kurallardan ödün verilmemesi vurgusunu yaptı konuşmasında.

Dijitalin Öznesi Kim?

Brüksel’den sempozyuma katılan Dr. Jan De Vos ise dijital çağın nöropsikolojik bir değerlendirmesini yaptı. Konuşmasında dijital teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte karışan özne ve nesne ikilemine eleştirel bir nöropsikolojik bakış sergiledi. Frankfurt Okulu’nun kültür endüstrisi kavramından bugünlerin dijital endüstri kavramına dek uzanan geniş bir perspektif ortaya koydu.

Kim Üretiyor, Kim Tüketiyor?

İletişim Günlerine katkı sunan bir diğer konuşmacı ise son yıllarda yakınsamalı kültür ve katılımlı kültür kavramlarıyla öne çıkan Prof. Dr. Henry Jenkins oldu. Kendisi gelemedi, ancak bizim için hazırlayıp gönderdiği video konferansla aramızdaydı. Dijital çağda kültürün üreticisinin ve tüketicisinin artık birbirine karıştığını, kültürün yakınsamalı ve katılımlı hale geldiğini bir kez daha vurgulamış oldu.

Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak

Sempozyumun ikinci oturumu Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Çelikcan  yönetiminde gerçekleştirildi. Oturumda yapay zeka konusunda bir sunum yapan Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu dijitalleşmenin önemli bir sonucu olarak yapay zekanın giderek hayatımınız tüm boyutlarında yer almaya başladığı vurgusunu yaparak robotik çağa girmekte olduğumuz bu sürecin sosyokültürel, sosyopsikolojik ve etik boyutlarını tartıştı.

Prof. Dr. Aslı Tunç ise dijital kültürün ayrıntılarına girerek özne ve kimlik kavramlarının yeniden ele alınması gerektiği vurgusuyla, dijital kültürel çağın olumlulukları ve olumsuzlukları üzerinde durdu. Vurgu yine aynıydı.

Dijitalleşme süreci kaçınılmazdır. Geçmişe bakıp da hüzünlenmek değil, bu yeni teknolojiyle geleceği en iyi şekilde nasıl kuracağımızın yollarını aramak en doğrusu.

CNN Türk Program Müdürü Gazeteci Ozan Onat ise teknolojinin medyadaki kullanımı ve dijital teknolojiyle birlikte medyada değişen ortam, ilişkiler, süreçler üzerine ayrıntılı bir sunum yaptı.

Kenarda durup eleştirmek değil, içerisine dalıp yönlendirmek gerekir.

Uzman TV Genel Müdürü Defne Andaç dijitalleşen çağın önemli örneklerinden biri olarak kendisinin yapmakta olduğu işe dikkat çekti. Artık her şey sanal ortamda var. Ancak nereden ve nasıl ulaşılacağının bilinmesi lazım.

Gazete Kağıdını Özleyecek miyiz?

Dijital çağda gazetecilik de çeşitli yönleriyle tartışılan bir konu oldu İletişim Günlerinde. Medyada değişmeye başlayan çalışma biçimi, profesyonellik, iş ilişkileri, iş akışı vs. çok ayrıntılı sunumlarla masaya yatırıldı. Fakültemizden Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın yönetiminde gerçekleştirilen oturuma Doç. Dr. Zeynep Özarslan, Dr. Bilge Narin, Orhan Şener ve Dr. Nurhan Kavaklı katıldılar.

Dijital Çağın Felsefi Boyutu

Dijital çağın felsefi boyutuna da girildi. İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Nilüfer Timisi tarafından yönetilen oturumda dijital çağda insanın, toplumların, siyasetin, ekonominin ve hatta savaşların dönüşümü, format değiştirmesi, yeni bir anlayışla yeniden inşası konuşuldu.  Doç. Dr. Ertan Kardeş, dijital çağda ülkelerin artık eskisi gibi savaşmayacaklarını, savaşlarda insansız yapılacağını, dolayısıyla da savaşa ilişkin dilsel jargonun da (kahramanlık, şehitlik, gazilik vb.) giderek yok olacağına vurgu yaptı. Doç. Dr. Burak Özçetin ise oturumda dijital çağı ekonomi politik arka planıyla irdeledi. Dr. Tacettin Ertuğrul ise dijital çağın Walter Benjamin’den Heideger’e uzanan felsefi bir arka plan analizini yaptı.

Yüksek Lisans Öğrencilerimiz de Sunum Yaptılar

Bu yılki iletişim günlerinin belki de en dikkat çekici yanlarından biri Üniversitemiz yüksek lisans programlarından hem dinleyici hem de sunucu düzeyinde öğrenci katılımıydı. Medya ve Kültürel Çalışmalar Yüksek Lisans Programı ile Yeni Medya ve Gazetecilik Yüksek Lisans Programından sekiz öğrencinin katılımıyla oldukça başarılı bir oturum (öğrenci kolokyumu) gerçekleştirildi.  Öğrencilerimiz dijital kültürü ve yeni medyayı farklı boyutlarıyla ve yüksek performanslı sunumlarıyla dinleyicilere anlattılar. Öğrencilerin katılımıyla bilimsel düzeyi oldukça yüksek bir oturumun gerçekleştirilmesi fakültemizin akademik kalitesini ortaya koymak açısından da oldukça önemlidir diye düşünüyorum.

Sinema Söyleşisi Çok Keyifliydi

İletişim günlerinin son oturumunda ise oldukça keyifli bir sinema söyleşisi gerçekleştirildi. Fakültemiz Öğretim Üyesi Dr. Can Diker ve Fakültemizde uygulamalı derslere de girmekte olan Görüntü Yönetmeni, Yapımcı Ege Ellidokuzoğlu bir söyleşi gerçekleştirdiler. Dijital  çağda sinemayı enine boyuna masaya yatıran konuşmacılarımız özellikle sinemasever dinleyicilere keyifli dakikalar yaşattılar.

Akıllı Telefon Var, Ama Kağıt Kalem de Var

İletişim Günlerinin bu yılki değerlendirme konuşmasını ise fakültemiz Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arda Odabaşı yaptı. Arda Hoca, önemli noktalara yaptığı vurguyla iki günün mükemmel bir değerlendirmesini gerçekleştirdi. Bir elinde kağıt kalem, diğer elinde akıllı telefonla kürsüye çıkan Arda Odabaşı, “bakın ikisi bir arada. Bir elimde akıllı telefon var, ama bir elimde de kağıt kalem. Bunun gelmesi, diğerlerini yok etmedi. Birlikte de var olabiliyorlar” biçimindeki sözlerle konuşmasına başladı.

Arda Hoca haklıydı. Geçmişe ağıt yakıp, hüzünlenmeye ve vahim bir gelecek korkusu sunmaya gerek yok. Ama geçmişi unutup geleceğe alkış tutmak da yanlış. İnsanlık tarihi her zaman yeni araçların, yeni teknolojilerin keşfine sahne olmuştur. Her defasında da aynı biçimde şoklar yaşanmış, mutsuzluk veya mutsuzluk naraları atılmıştır. Ancak Arda Hoca’nın da belirttiği gibi sonuçta bunlar yalnızca araçlardır, amaçlar değil. İnsanların kontrolü altında yaşamın içerisine eklenmeleri ve kullanım kapsamına alınmaları gereken araçlardır. Biz insanlar onları geliştirdik, ürettik, yine biz insanlar onları kendi amaçlarımız doğrultusunda kullanmalıyız. Yani araçları veya teknolojiyi insandan bağımsızlaştırıp tanrılaştırmaya hiç gerek yoktur.

5. İletişim Günlerinin kapanışı ise her yıl olduğu gibi bu yıl da Akbank’ın ödüllü kısa filmlerinin sinemaseverlerle buluşturulmasıyla yapıldı.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:29 Nisan 2018