Dünya hipnoz otoritelerinin katılımıyla gerçekleştirilen 12. Uluslar arası Hipnoterapi Kongresi sona erdi.
Dünya hipnoz otoritelerinin katılımıyla gerçekleştirilen 12. Uluslar arası Hipnoterapi Kongresi sona erdi. 
Kongreye çok sayıda yerli ve yabancı bilim adamı katılırken Kongreyi başından sonuna takip eden Uzman Psikolog Necmettin Gürsoy izlenimlerini paylaştı. NPİSTANBUL Hastanesi klinik psikologu Necmettin Gürsoy kongreye ilişkin şunları kaydetti. "Geçtiğimiz hafta (16-20 Ağustos 2011 tarihleri arasında) İstanbul/Maslak'ta Sheraton Hoteli'nde NP İstanbul Hastanesi ve Üsküdar Üniversitesi'nin sponsorluğu ve Tıbbî Hipnoz Derneği'nin organizasyonu ile 12. Uluslararası Hipnoterapi Kongresi gerçekleşti. Kongreye 180 yerli ve yabancı bilim adamı katıldı. Bunlardan 120'si yabancı 60 kişi de Türkiye'nin çeşitli yerlerindendi. 87 bildiri sunuldu. Katılımcılar 15 Diş Hekimi, 70 Psikolog ve Psikaytr ve 100 yakın uzman tıp doktoruydu. Kongrenin ilk günü, öğleden sonraki oturumda Türk Musikisi Araştırma Grubu'nun muhteşem bir sunumu gerçekleşti. Musikinin Hipnoterapide transa geçmek için çok güzel bir araç olduğu izlendi. Bu müzik ziyafetinde, Orta Asya'daki (Şaman, Altaylar) günümüze kadar gelen ritüeller,( at kişnemesi, su sesi gibi ) demonstrasyonu denerken, bu sunumun zihinlerde kültürümüzle hipnoterapi arasında kurulan bağın çok güzel bir örneğiydi. Aynı zamanda insan üzerindeki hipnotik etkisinin uygulamalı biçiminin bir örneğiydi. Ayrıca Dr. Nicole RUYSSCHAERT 'ın, "Doğudan Batıya Trans" konulu sunumunda ülkemizdeki Sufi müziğinden bahsetmesi kültürler arası diyalogun önemli aşamasıydı. Hipnoterapi, bilindiği üzere"psikolojik ve psikiyatrik hastalıklar" yelpazesinde geniş bir alanda yer bulmaktadır. Bu alanlara; sosyal fobi, depresyon ve travmalarda stres, dermotolojik bozukluklar, tıbbın çeşitli alanları (cerrahi müdahale, diş çekimleri ve ameliyatları), acı tedavisinde klinik hipnozu kullanma, kanser tedavisinde hipnotik telkinler, vajinismus, bilinçaltı bozuklukları tedavilerinde, başağrısı, migren gibi alanlar da dahil edilebiliyor. Bunlardan sosyal fobinin tedavisinde bilişsel, davranışsal tedavinin yanında kombine tedavi olarak otohipnozu da kullanabiliriz. Otohipnoz kendini kontrol duygusunu, insanın zihnini daha iyi yönlendirmeyi öğrendiği bir süreçtir. Dolayısıyla hipnoterapi danışanın problem çözme yeteneğini güçlendirir ve kendine olan özgüvenini artırır. Özellikle kaygı bozukluklarında, kaygıyı tetikleyen faktörlerin hızlı bir şekilde gevşemesini sağlar. Kaygıyı algılama tehdidinin doğasıyla ilgili olarak algı değişimleri desteklenir. Kendi kendilerini kontrol edebilme duygularına, baş edebilme becerilerine, öz güvenlerine katkıda bulunur. Buradaki her bir gelişme özellikle panik atak yaşayan ve sosyal fobileri olan bireylerde terapinin etkisi başarılı sonuçlanması bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Kendi kendilerine yetemedikleri ve aciz olduklarına inandıkları bir duruma müdahale edebildiklerini farketmektedirler. İkna edici iletişim biçimi olarak hipnoza dayalı tedaviler, bilişsel-davranışsal stratejilerin güçlü bir yardımcısıdır. Hipnotik durumdaki eleştirel düşünmeyi askıya alma, hastanın bilişsel-davranışsal terapiye iknasına dayalı iletişim yollarını kabul etmeye daha yatkın olmasını sağlayabilir. Hipnoterapinin meşhur bir özdeyişi ile sözümüzü bitiriyoruz. "Her trans hipnotik bir köprüdür."
Şaban Özdemir (NPGRUP)