

Mesleğe sıradan bir teğmen olarak başlayan Napolyon’un hayatı gerçekten olağanüstülükleler doludur.
Bunların içerisinde en önemlileri olağanüstü çalışkanlığı, dayanıklılığı, sabrı, pet etmemesi, hedefinden bir an olsun gözünü ayırmaması ve sosyal ilişkileridir.
Ancak ünlü edebiyatçı Balzac’ın Napolyon hayranlığı ve onu rol modeli olarak alması tamamen farklı ve anlamlıdır.
Diğerleri Napolyon’u bir asker ve lider olarak kendilerine örnek olarak alırken, Balzac onun kılıcı yerine, kalemi koymuş; böylece edebi başarısında onu örnek almış.
Nasıl mı?
Ünlü yazar ve eleştirmen Stefan Zweig “Balzac: Bir Yaşamöyküsü” adlı kitabında Balzac’ın ilginç hayat hikâyesini bize detaylı olarak aktarır.
Zweig’in tarzı herkesin bildiklerini tekrarlamak ve kuru bir anlatımla yetinmemektir.
Karakter tahlili yapar.
Ele aldığı kişilerin iç dünyasını görmeye ve gösterme çalışır. Bundan dolayı, Balzac’la ilgili kitabında dünyaca ünlü bir yazarın iç dünyası ve karakteri kadar başarısının sırrıyla ilgili ipuçları da bulunmaktadır.
Balzac, Napolyon’un kişiliğine ve başarılarına hayrandır.
Balzac hiç aralıksız çalıştığı saatlerde Napolyon’dan ve hayran olduğu gücünden ilham almaktadır.
Zweig anlatıyor:
“Küçük, fakir çalışma odasında tek süs olarak şöminenin üzerinde birilerinin kendisine hediye ettiği ya da bir yerlerden bulup getirdiği Napolyon’un bir heykelciği durmaktadır”.
İşte Balzac dünyayı fetheden bu adamın bakışını kendisine yönelik bir çağrı olarak algılar. Sürekli hatırlayıp hırslanmak için bir kâğıt parçasına:
“Onun kılıcıyla başlattığını, ben kalemimle tamamlayacağım” diye yazar ve duvarına yapıştırır.
Bu teşvik ve uyarının sürekli gözünün önünde olmasını ister.
Yalınkılıç, çağının efendisi olmadan önce onun gibi Paris’te küçük bir tavan arasında yıllarca beklemiş olan yüzyılın bu en büyük adamından geri kalmak istemez.
Balzac da kendi silahı olan kalemi ile temiz birkaç top kâğıt alarak dünyayı kendisi için fethetmek üzere aynı kararlılıkla masa başına oturur.” (Zweig, Balzac, Bir Yaşamöyküsü 2009: 34)
Balzac’ı çoğumuz okumuşuzdur.
Ancak onun hayat hikayesinden kendimiz için dersler çıkarmayı çok az kişi düşünür.
Onun Napolyon’un bir heykelinden çıkardığı hayat dersini, bizler de etrafımızda bulabilir miyiz dersiniz?
Paris’e gitmeye gerek yok. İstanbul’a bir bakın yeterlidir.
Medeniyetlere beşiklik etmiş İstanbul’un bizlere vereceği çok dersler var.
Bütün mesele Balzac gibi etrafımızdaki tarihi mirasa keskin ve derinlemesine bakmak ve kendimiz için mütevazi dersler çıkarmaktır.
Paylaş