Mevlana farklı kesimleri yakınlaştırıyor
Üsküdar Üniversitesi, 747. Vuslat Yıldönümü kutlamalarına yeni bir kitapla katkı yapıyor. Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir’in yeni kitabı “Mevlana ve Konfüçyüs: Hayatın Anlamı” İngilizce olarak Amerika’da, Türkçesi ise Akıl-Fikir Yayınlarınca yayınlandı. Konya’da 13’üncü yüzyılda yaşayan bir düşünür olan Mevlana’nın tüm dünyada takip edilmesinin çok anlamlı olduğunu belirten Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Mevlana’nın herkesin anlayabildiği bir dil kullandığına dikkat çekti. Mevlana’yı okuyan, seven ve ona âşık olan birçok Batılı’nın, ülkelerinde yaşayan Müslümanlarla güzel ve olumlu ilişkiler geliştirdiğini kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Mevlâna sekiz yüz yıl sonra; din, dil ve ırk yüzünden ayrışan ve dışlanan farklı kesimleri birbirine yakınlaştırmış. Çok kültürlü bir toplumda beraber ve birlikte yaşamalarına katkıda bulunmuş” diye konuştu.
Üsküdar Üniversitesi Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir, kaleme aldığı “Mevlana ve Konfüçyüs: Hayatın Anlamı” isimli kitabına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Mevlana, Konfüçyüs geleneği ile İslam medeniyeti arasında bir köprü
Farklı dönemlerde yaşayan iki düşünürün temel fikirlerini kitabında ele alan Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Mevlana’nın Konfüçyüs geleneği ile İslam medeniyeti arasında bir köprü olabileceğini belirterek “Bu çalışmayı ilk olarak 26-29 Ekim 2006 tarihlerinde Güney Kore’de düzenlenen İkinci Asya Felsefeler Konferansı’na tebliğ̆ olarak sunduğunu belirterek “Konferansın konusu “Asya Toplumunun Yükselişi ve Dünyanın Geçmişi ile Geleceği Arasında Yeni Bir Diyalog” idi. Mevlâna ve Konfüçyüs’ün dünya görüşlerini ve öğretilerini incelemenin Konfüçyüs geleneğiyle İslam medeniyeti arasında anlamlı ve yapıcı bir diyaloga sebep olabileceğini düşündüm. Tebliğimin ilgi görmesi üzerine temel tezlerimi daha da geliştirip önce İngilizcesi’ni sonra da Türkçe tercümesini yayınladım. Kitap bugün üçüncü baskısını yapmış oldu” dedi.
Mevlana’ya dünyanın ilgisi çok büyük
Dünyanın birçok ülkesinden davetler aldığını kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, dünyanın dört bir yanında Mevlana’nın çok büyük ilgi gördüğünü belirterek şunları söyledi:
“Güney Kore’den sonra Avustralya, Malezya, Hong Kong, Almanya, İsveç, Rusya ve Finlandiya’da elimden geldiği kadar Mevlana’yla ilgili konuşmalar yaptım. Bir Amerikalı’nın ‘Mevlana hepimizin efendisi’ sözünü hiçbir zaman unutamadım. İslam tasavvufu ve Mevlâna üzerine derin çalışmaları olan Prof. Dr. Arthur J. Arberry’in Mevlana’yla ilgili yaptığı şu tespitinin çok anlamlı olduğunu düşündüm: ‘Mevlâna, yedi yüzyıl evvel dünyayı büyük bir kargaşadan kurtarmıştır. Günümüzde Avrupa’yı kurtaracak tek şey de onun eserleridir.’
Batı’nın maddi medeniyeti Müslümanlar’ın gözünü kamaştırırken; Batı’nın gözünü ise Mevlana’nın Mesnevisi’nden yansıyan nurlar kamaştırıyor. Prof. Dr. Arthur J. Arberry’in bu öngörüsü doğru çıkmıştır. Yıllardır Amerika’da en çok okunan şairler arasında Mevlâna en üst sıralardaki yerini koruyor. Amazon sitesine girdiğinizde; Mevlana’yla ilgili yayınlanan kitapların sayısı sizi şaşırtacaktır.”
13’üncü yüzyılda yaşayan Mevlana çağdaş insana nasıl hitap ediyor?
Yurt dışında Mevlana’nın bu kadar ilgi görmesinin nedenlerine de değinen Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Amerika’ya 1997 yılında ikinci kez gittiğimde bu soruyu sormuştum: Mevlana’nın yurt dışında ilgi görmesinin nedenleri nelerdir? Mükemmel bir İngilizce ile yapılan tercümeleri yüz binler satıyor. Şiirleri kaset ve CD’lere okunuyor. Madonna gibi ünlü sanatçıların albümlerinde onun şiirlerine yer verdiğini gördüm. Peki, insanlar neden Mevlana’yı okuyorlar?
Onda ve şiirlerinde neler buluyorlar? 13’üncü yüzyılın Konyasında yaşamış olan Mevlâna küreselleşen dünyaya ve çağdaş insana ne verebilir ki? Aslında Mevlana’nın neden çok okunduğunu Amerikalılar’ın kendileri de merak etmiş. Shahram Shiva, Mevlana’nın şiirlerini ilk kez duyduğunda ona hayran olmuş ve birçok şiirini İngilizce’ye tercüme etmiş. Stand-up programlarında ve özel toplantılarda Mevlâna şiirleri okuyor. İnsanların neden Mevlana’yı okudukları konusundaki merakını gidermek ve işin aslını öğrenmek için yaklaşık 50 kişinin katıldığı bir çalışma (workshop) düzenlemiş. Katılımcılardan neden Mevlana’yı okuduklarını tanımlamalarını istemiş. Her katılımcının söyledikleri dikkatle kaydedilmiş ve sınıflandırılarak değerlendirilmiş” dedi.
Mevlana, herkesin anladığı bir dil kullanıyor
Prof. Dr. İbrahim Özdemir, bu çalışmaların insanların Mevlana’yı okumalarının birçok nedenini ortaya çıkardığını belirterek “Bunlara kısaca bakarsak, Mevlana’nın Batılı insanlara ne verdiğini ve bizlere de neler verebileceğinin ipuçlarını da bulabiliriz” diye konuştu. Prof. Dr. İbrahim Özdemir, bu sonuçları şöyle sıraladı:
“Mevlana’nın entelektüel olmaması ve herkesin anladığı bir dil kullanması onları çok etkilemiş. Mevlana’nın akıllarından çok, kalplerine, duygularına, iç âlemlerine ve adeta kendilerine hitap ettiğini belirtmişler.
Tıpkı bir gülü sarmalayan yaprak katmanları gibi, onun şiirlerinde de çeşitli anlam boyutlarını keşfetmişler. Mevlana’yı okudukça ve öğrendikçe, onun derinliğini daha iyi anlamışlar. Mevlana’nın şiirlerinde akseden birlik, ahenk ve bütünlük onlara çok çekici gelmiş.
Mevlana’yı okurken onu bir dost ve arkadaş olarak görmüşler.
Mevlana’yı okumak kişisel bir deneyim ve süreç olmuş. Onun rehberliğinde hayatının anlamını sorgulamış; onun yol arkadaşı olmaya çalışmışlar. Kitabımızın adındaki “Hayatın Anlamı” buradan geliyor. Mevlana’yı her okuduklarında kalp ve gönüllerini bir rahmet ve huzurun kapladığını bizzat tecrübe etmişler. Bunun son örneği geçen yıl vefat etmiş olan ünlü Amerikalı kadın şair Mary Oliver. Vefatından önce Amerika’da yaygın olarak dinlenen NPR radyosuna verdiği bir mülakatta 10 yıldır her yeni güne Mevlana’yı okuyarak başladığını söyledi. “Mevlâna her yeni güne başlarken kâinata bambaşka bir açıdan bakmamı sağlıyor; yeri öpmek için 100 bin nedenim olduğunu ondan öğrendim” demesi çok anlamlı.”
Mevlana, birlik ve beraberliğe katkıda bulundu
Mevlana’nın şiirlerinde yer alan aşkın ve mutlak sevgiliye olan aşk, hasret ve özlemin Amerikalı okuyucuyu çok etkilediğini belirten Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bazı katılımcılar Mevlana’yı okudukça ve tanıdıkça ona âşık olduklarını itiraf etmişler. Mevlana’yı okuyan, seven ve ona âşık olan birçok Batılı, ülkelerinde yaşayan Müslümanlarla güzel ve olumlu ilişkiler geliştirmiş.
Mevlâna sekiz yüz yıl sonra; din, dil ve ırk yüzünden ayrışan ve dışlanan farklı kesimleri birbirine yakınlaştırmış. Çok kültürlü bir toplumda beraber ve birlikte yaşamalarına katkıda bulunmuş.
Bazıları da yukarıda söz konusu olan “Ben kimim?” sorusuna Mevlana’nın çok güzel cevap verdiğini; kendini mükemmel bir şekilde ifade ettiğini, kendilerinin de onu okuyarak bu süreçte ona sadece katıldıklarını belirtmişler. Birçok kişi de Mevlana’yı kendileri için manevi bir rehber ve mürşit olarak gördüklerini özellikle vurgulamış” diye konuştu.
Prof. Dr. Talat Halman’ın “Mevlana Mevsimi” tanımı önemli
Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Batı’nın “kendi kurumsal din ve inançlarının ötesinde manevi” bir arayış içinde olduğunu belirten Prof. Dr. Talat Halman’ın, “Mevlâna Mevsimi” olarak tanımladığı bu ilgiyi çok güzel özetlediğine dikkat çekti: “Tasavvuf, insanla Tanrı arasında doğrudan bir ruhi bağ, bir aşk ilişkisi üzerinde durduğu, geleneksel din kurallarını ve kurumlarını aştığı için, saygı ve sevgi görüyor. Buna Mevlana’nın insancıllığını, coşkulu ve sevecen şiirini, bağış ve barış ruhunu, insanı gündelik yavan yaşantıların çok ötesine götüren vecdini ekleyin. Bir de sema’nın semavi görkemini…”
Batı’nın Mevlana’yı okuma nedenleri, bizim için önemli mesajlar içeriyor
Batı’nın Mevlana’yı okuma nedenlerinin farklı ve bizler için önemli mesajlar içerdiğini kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Batı’daki Mevlâna hayranlarının ve uzmanlarının öncülerinden olan Kabir Helminski’nin sözleri kulaklarımda çınlıyor: “Mevlâna kabrinden kalkmış İslam’ı anlatıyor.” Hem de tüm insanlığa. Kitabımızın Hz. Pir’in anlaşılmasında mütevazı bir katkı olması en büyük dileğimiz” dedi.
İnsan hayatın anlamını sorgulayan tek varlıktır
İnsanların çağlar boyu anlam arayışı içerisinde olduğunu belirten Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Konfüçyüs ve Mevlâna’nın bu soruya açık ve net bir şekilde cevap verdiklerini kaydederek şunları söyledi:
“Ünlü Psikiyatrist Viktor E. Frankl’ın iki önemli kitabını hatırlatmak isterim: İnsanın Anlam Arayışı ve Duyulmayan Anlam Çığlığı. Frank’a göre insan hayatının anlamını sorgulayan tek varlık. Başka hiçbir canlı hayatının amacını sorgulamaz; doğduğu gibi yaşamaya devam eder.
Ama insan sormadan, sorgulamadan yaşayamaz. Kimim? Nereden geliyorum? Nereye gidiyorum? Kâinatın anlamı nedir? Bu sorulara doyurucu cevaplar bulamayınca da bunalıma düşer. Adnan Şenses’in çok güzel ve duygulu olarak okuduğu meşhur şarkıda da olduğu gibi “Yıllardır soruyorum bu soruyu kendime Bilmem ki bu dünyaya ben niye geldim” diye hep kendine sorar. Para, pul, mevki, makam, şöhret son model teknolojik oyuncaklar bu sorgulamayı belki erteleyebilir ama asla durduramaz. Doğu kültürünün iki büyük evladı olan Konfüçyüs ve Mevlâna bu soruya açık ve net bir şekilde cevap veriyor. Kendimizi ve kâinatı anlamanın anahtarını bize sunuyorlar. Bu nitelikleri ile de asırlardır güncelliklerini koruyorlar.
Çin’i iki kez ziyaret ettim. Okullarına gittim. Konfüçyüs’ün etkisi hala devam ediyor. Zalim Mao ölmüş ama Konfüçyüs’ün adeta yaşadığına tanık oldum. Anadolu’yu kasıp kavuran Moğol liderleri ve güçlü komutanları ölüp gitti. Mevlâna ise Mesnevisi, Divan-ı Kebiri ve diğer eserleriyle yaşamaya devam ediyor.”
Mevlana’yı okumak ve anlamaya çalışmamız gerekiyor
Dünyanın daha yaşanabilir bir yer olması için bu düşünürlerin fikirlerinden, sundukları araçlardan ve dünya görüşlerinden yararlanılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, bunun için de bu düşünürlerin okunması ve anlamaya çalışılması gerektiğini kaydetti.
Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bu konuda Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Merkezi’mizin büyük bir fırsat olduğunu belirtmek isterim. Bu büyük yazarlar bir kez okunup, bir kenara bırakılacak yazarlar değil. Amerikalı şair her yeni gününe Mevlâna okuyarak başlıyorsa, biz niye başlamayalım? Onurlu yaşamak için elbette asgari geçim kaynaklarına ihtiyacımız var. Bununla beraber, insanın midesinin yanında ve hatta üstünde kalbinin, daha üstte beyninin olduğunu; ruhunun olduğunu unutmamalıyız” dedi.
Mevlana, Tolstoy’un sorularına yanıt veriyor
“Midemizin ihtiyaçlarını temin etmeye çalışırken; kalp, akıl ve ruhun ihtiyaçlarını ihmal edemeyiz” diyen Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Tolstoy Savaş ve Barış’ı yazdıktan sonra ve şöhretin zirvesine ulaştığında aynı durumla karşılaştı. Kendi kendine sormaya başladı: Bugün yaptığım, yarın yapacağım şeyin sonucu ne olacak? Bütün hayatımın sonu ne olacak? Niçin yaşıyorum? Niçin arzuluyorum? Niçin çalışıyorum? Hayatımda kaçınılmaz olan ölümle yok olmayacak bir anlam var mıdır? Mevlâna tam da bu sorulara cevaplar veriyor. Çağlar ötesinden bize sesleniyor ve çağırıyor: “Gel, gel, ne olursan ol, yine gel, / İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol, yine gel, / Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir, / Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.” diye konuştu.
Şimdi Mevlana’yı okuma zamanı
Mevlana’nın çağlar ötesinden ancak bir o kadar da yakından ve kalpten yaptığı “gel” çağrısını daha fazla ertelememek gerektiğini belirten Prof. Dr. İbrahim Özdemir, sözlerini şöyşe tamamladı:
Hemen bugünden okumaya başlamak!
Hem de Ney eşliğinde okumak!
Onun rehberliğinde hayatın anlamını anlamaya çalışmak.
Tüm bunlar bugün atacağımız küçük ve kararlı bir adıma bağlı.
Aralık ayı, Mevlâna’nın ayıdır.
Umarım onu daha iyi anma ve anlamaya vesile olur.
Anarken anlamaya çalışmak ne güzel!
Sonuç olarak, onu okumayı ve anlamayı; onu anlayarak hayatımızı anlamlandırmayı daha fazla ertelemeyelim.
Şimdi Mevlâna’yı okuma zamanı.”
Paylaş