BAĞIMLILIKTAN KURTULUN!

Füsun Saka

Kumar, alkol, teknoloji, uyuşturucu…Bağımlıysanız ve kurtulmak istiyorsanız bu bilgileri okuyun.

 


Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi'nden Uzman Psikolog Orhan Gümüşel anlatıyor:

Bağımlılık nedir?
Bağımlılık insanın dürtülerini kontrol edememesi sonrasında bir nesneye veya olguya aşırı muhtaç hale gelmesidir. Kişi bu nesneler olmaksızın hayatını sürdüremeyeceğini, verimli olamayacağını ve işe yaramayacağını düşünür.

Bu hangi kişilik yapılarında olur?
Bu konuda değişik yorumlar var. Bazı çevrelerde madde bağımlılarının anti sosyal kişilik yapısında oldukları gibi bir inanç vardır. Halbuki yapılan araştırmalar, mesela alkol bağımlılarında %30 oranında antisosyal kişilk olduğunu ortaya koymaktadır. Yani alkol ve madde bağımlılarının hepsi psikopat kişilik değildir. Piskopatik kişiler yakan yıkan, kurallara uymayan, sorumluluk almayan, sürekli suç işleyen ve ceza alıp hapishanelerde yatan kişilerdir.

Ancak klinik tecrübelerimiz ığığında söyleyebilirim ki bağımlı kişilerde takıntılı kişilik yapısı çok daha fazla görülmektedir. Mükemmelliyetçi, her şeyi ‘ya hep ya hiç’ modunda yaşayan, aşırı kontrolcü kişiler bunlar. Yaşamış oldukları üzücü ve örseleyici bir olay sonrasında alkolle tanışmaktalar, ve sıkıntıları alkolle veya maddeyle gidermeye çalışmakta ve sonunda bağımlılık noktasına gelmektedirler. Hatta bir zaman sonra alkolün yararlı olduğunu bile savunabilecek hale gelmektedirler. Bu kişiler orta karar içme veya sosyal içicilik modunda kalamamaktadırlar.

Ya hiç içmezler ya da şişenin dibini getirirler. Bu kişilik özelliğinde olanların bir avantajı vardır, o da bıraktıkları zaman tam bırakırlar.

Bu kişilik özelliği içrikleri sürece dezavantaj, bıraktıkları zaman da avantaj olarak karşımıza çıkar. Ayrıca, bağımlı kişilikler, çekingen kişilikler, sosyal fobikler cesaret bulabilmek için alkole başvurabilmektedirler. Sosyal fobi hastalarında en sık görülen ikinci psikiyatrik bozukluk alkol bağımlılığıdır. Şizofreni hastaları, depresyonlular, kaygı bozukluğu olanlar da sıkıntıyı azaltmak için alkol alabilmekte ve potansiyel bağımlı durumuna gelebilmektedirler.

ALKOL, MADDE KULLANIMI, BAĞIMLILIĞIN GELİŞİMİ VE BİYOPSİKOSOSYAL SÜREÇLERE ETKİSİ

Bağımlılık süreçlerinin nasıl bir gelişim gösterdiğini anlatır mısınız?
Genelden özele gelişen bu tarif; alkol, madde kullanımı ve bağımlılık sorununun süreç içinde daha bir anlaşılır ve somutlanabilir hale geldiğinin de göstergesidir. Aynı zamanda ters açıdan bakıldığında ise birbirine entegre olabilecek şekilde gelişen ve birey sağlığından hareketle topum sağlığını etkileyebilecek padoksal bir takip yapılanması şeklinde de yorumlanabilir. 

Günümüz dünyasında alkol, madde kullanımı ve bağımlılık insanlık üzerinde din, dil, ırk, güçlü, güçsüz ayrımı yapmaksızın yayılmaktadır. Bu, hem toplumların hem de kişiliklerin yaralandığı, zarar gördüğü çok geniş açıdan incelenmesi gereken bir insanlık sorunudur.  Bireysel açıdan ele alındığında karşımıza çıkan durum belli bir noktadan sonra kişilik kaynakları ile dayanmayı aşan ve insanı kölesi haline getiren bir karmaşalar yumağıdır. Bir çeşit tutku ve esaret ilişkisidir.

Bağımlılık kavramı, insan-madde etkileşimini içeren kimyasal bağımlılıklar ve insan-insan ya da (özellikle çağımızdaki hızlı ve yoğun teknolojik gelişmelere bağlı olarak) insan-makine etkileşimini içeren davranışsal bağımlılıklar şeklinde yorumlanabilir. Sonuç itibariyle hangi tür bağımlılık söz konusu olursa olsun birey bir dış unsura aşırı derecede gereksinim duyar. Bağımlılığın esası bu noktaya dayanır. Bu yolla birey hem kendisine ait bir yetersizliğin, sıkıntının ya da kaygının üstünü örter hem de hoşnutsuz olduğu durumdan kısa süreli de olsa kaçma imkânına kavuşur.

Buradan hareketle diyebiliriz ki insanın davranışsal veya kimyasal bir dış unsurla sürekli ve aşırı etkileşimi bağımlılık olarak adlandırılabilir. Tıbbi anlamda ele alındığında ise bağımlılık; biyolojik, sosyal ve davranışsal boyutları olan bir hastalıktır. Bağımlılık tedavisi olan yani düzelebilen, ancak bağımlı olunan madde tekrar kullanıldığında hızlı ve şiddetli bir seyirde nükseden bir hastalıktır. Bir başka deyişle; kişi bağımlı olduğu maddeyi bıraktığı yere kısa zamanda geri döner.

Bağımlılığın gelişimi; maddenin kullanım süresine, kullananın kişilik özelliklerine, maddenin cinsine göre değişir ve her maddenin bağımlılık potansiyeli farklıdır.

ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI İÇİN GENEL NEDENLER
 
1. Kişilik sorunları; özellikle aşırı güvensiz, bağımlı, engellenmeye dayanma tahammülü olmayanlar, depresif ve içe dönük kişilerde madde kullanımı daha sık görülmektedir.
 
2. Çevresel etkenler; ailesinde madde kullanımı olan bireylerde risk daha çoktur. Mesela birinci derece akrabalarında alkol bağımlılığı olanlarda alkol bağımlılığı riski 7 kat daha fazladır.
 
3. Çevrede madde kullanımının yaygın olması da riski artırmaktadır (arkadaş, komşu v.s.). Genellikle özenti şeklinde başlayan madde kullanımı bağımlılığa kadar gitmektedir.
 
4. Stres etkenlerinin olması riski artırır. Eğer kişide bir psikiyatrik rahatsızlık varsa, madde kullanım riski artmaktadır. Mesela toplum önünde etkinliklerde bulunmaktan korkma şeklinde giden sosyal fobide alkol bağımlılığı %19, uyuşturucu madde bağımlılığı  %13 oranında görülmektedir. 

Bize biraz alkolün özelliklerinden bahseder misiniz?
Alkol bedende ve kişilikte yıkıma yol açan güçlü bir zehirdir. Kana karışma hızı diğer bütün oral yolla alınan maddelere oranla hızlıdır. En basit etkileri; motor koordinasyonda bozulma, muhakeme yeteneğinde yavaşlama, dikkat ve konsantrasyon problemleri, reflekslerin zayıflaması gibi işlevsel, sonrasında ise alkole bağlı bunaltı, uyku ve yeme bozuklukları, kişilik bozuklukları, Wernicke-Korsakoff sendromu (Alkole bağlı kalıcı bunama), sıklıkla alkol kullanımına eşlik eden depresyon ve yine alkole bağlı psikotik bozukluklar gibi nöropsikiyatrik tablolar ile sinir iltihabı, beyincik harabiyeti, bir çırpıda sıralayabileceğimiz pankreas, karaciğer, ağız boşluğu, kalın bağırsak, yemek borusu gibi kanser türleri, bağışıklık sisteminin de zayıflaması ise zatürre ve tüberküloz gibi çeşitli enfeksiyon hastalıkları, ereksiyon güçlüğü, orgazm güçlüğü ve ejekülasyon bozuklukları gibi cinsel rahatsızlıklar sıklıkla görülen tablolardır.

ALKOLİZMİN TETİKLEDİĞİ PSİKİYATRİK RAHATSIZLIKLAR HANGİLERİDİR?
Alkolün bırakma fazında kişide aşırı korku, tansiyon düşmesi, kalp ritminde bozulma, çarpıntı, nefes darlığı gibi yakınmalar olur. Kişi hallüsinasyonlar görebilir, şüphelenmeler yaşayabilir. “Delirium tremens” adı verilen bu durum müdahale edilmezse edilmezse “alkol bunamasına” yol açar. Yani kalıcı bunama gelişir. O yüzden alkolü bırakacak kişinin mutlaka doktor nezaretinde ve hastanede tedavi edilmesi gerekir.

Alkole bağlı gelişen bir diğer psikiyatrik bozukluk depresyondur. Alkol insanın mutlu olmayla ilgili beyin alanlarını etkiler. Sonuçta depresyona sebep olur.

Uyku bizim için çok önemlidir. Çünkü uykuda beyin, yüzde 80 kapasite ile çalışır. Gündüz ise beden çalışır, beyin uyur. Gece melatonin hormonu sargılanır ve mutluluk kimyasalları üretilir veya günlük strese bağlı yıpranmalar tamir edilir. Ancak alkol alınca kişi uyumaz uyuşur. Yani alkol alıp sızan kişinin beyni devre dışı kalır ve ertesi güne uyumadan kalkmış olursunuz. Alkol içnelerde görülen ertesi gün yorgunluğunun en büyük sebebi budur.

Alkolün uyuşturması yüzünden mutluluk kimyasalları üretilemez, uzun süre böyle devam edilirse açık büyür ve depresyon ortaya çıkar. O yüzden uyuşma ile uyuma karıştırılmamalıdır. Uyku beynin tam kapasite çalıştığı aktif  bir süreçtir. Alkol almak bu süreci pasifize eder. Alkolikler sabah uyanmada da sorun yaşarlar. Yorgun, mutsuz, asık suratlı, sinirli kalkarlar. Bunun da nedeni kaliteli uyuyamamış olmaktır.

Panik bozukluğu da alkole bağlı gelişen sık psikiyatrik bozukluklardandır. Alkol kaygı eşiğini düşürür, yani insanın daha kolay kaygı yaşamasına zemin hazırlar. Bunu ben “Rebound anksiyete” diye adlandırıyorum. Kaygıyı azaltmak için alınan alkolün bunu daha da artırması durumudur.

Bir de “Alkol paranoyası” dediğimiz bir rahatsızlık vardır. Eşlerini çok kıskanan, herşeyden şüphelenen alkoliklere rastlayabilmekteyiz. Bu alkolün düşünceden sorumlu dopaminin dengesini bozmasından kaynaklanır. Dopamini artıran her madde paranoyaya sebep olabilir. Madde alımında dopamin depoları boşaldığı için paranoya oluyor. Alkolik insanlarda kıskançlık görülür sıklıkla. Ayrıca alkol ve maddenin kalıcı şizofreniye bile neden olabileceği söyleniyor.

MADDE BAĞIMLILIĞININ NEDENLERİ


Madde bağımlılığı ihtiyaç sonucunda ortaya çıkar ve maddeyi kullananın kişiliği ile çok ilgilidir. Bilinçli kullanıcılar maddenin ruh hali üzerinde yarattığı etkiyi bildikleri için özellikle kullanırlar ve madde hakkında daha az bilgisi olanları da bu yolla etkilerler. Madde kullanımı sonuç olarak, sanal bir sorunsuz dünya kurgulayarak sorunlardan kaçma amacını taşır. Böylece kişi kendisini zora sokan sorunlardan uzaklaşır. Kısa süreli olsa da...

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki madde kullanan insanlar ortak sosyal problemler yaşadıkları için daha kolay bir araya gelebilmekte ve birbirlerini etkileyebilmektedirler. Madde kullanımının bazı önemli ve genel nedenlerini başlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz:

•    Dayanıksız, güçsüz bir kişilik yapısı ve kaygı yaratan durumlardan kaçma eğilimi
•    İç disiplinden uzak, dıştan denetimli sosyal bağımlı kişilik özellikleri
•    Duygusal bakımdan olgunlaşmamış yapı
•    Hazza ve zevke eğilimli, sorumluluk ve inisiyatif  almaktan kaçınan yapı
•    Kötü alışkanlıklara sahip arkadaşlar

Aile içi iletişim ve duygusal paylaşımlarda yetersizlik ve verimsizlik. 

Sosyal bağımlılıklar

Çok geniş bir kavram olan bağımlılığın ayaklarından biri de sosyal bağımlılıktır. Sosyal bağımlılıklar belki de fizyolojik etki yoksunluğundan dolayı hem tespit edilme aşamasında hem de tedaviye başlama aşamasında göz ardı edilen durumlardır. Daha çok erken çocukluk dönemi bireyselleşme süreci ve yine o dönemde çok büyük önem taşıyan benliğe ve çevreye güven mekanizmasındaki gelişim sorunları; bireyi inisiyatif almada tedirgin, sorumluluklarını yerine getirmede çekinik bir kişiliğe itebilir.

Erken çocukluk dönemindeki yanlış ya da eksik yapılanma ergenlikte giderek pekişir ve gelişmekte olan kişiliğin bir parçası haline gelir. Sonuç olarak düşünen, tasarlayan fakat ortaya ürün çıkarmada yetersiz, başkalarına gereksinim duyan, kişilik kaynaklarını verimli kullanamayan, kendisini idame ettirebilmek için başkalarının yönlendirmesine mutlak bir ihtiyaç hisseden, ifade güçlüğü çeken bir yapı ortaya çıkar. Bu insanlar mükemmeliyetçi olsalar bile bir işi istedikleri gibi başaramayacakları kaygısıyla strateji oluşturma ve hedefe yönelme konusunda başarısız olabilirler.

Sosyal bağımlılıkları olan kişiler istekleri ve beklentileri karşılandığı sürece son derece uyumlu görünebilir, aksi takdirde agresifleşebilirler. Hataya toleransları düşük olabilir. Genelde eleştiriye kapalı olurlar. Eleştiriyi yapıcı bir unsur olarak algılamayıp, kişilik sınırlarının ihlali, kişiliklerine yönelik saldırı olarak görür ve kompleksif savunmalar gösterirler. Bağımlılığı çocukluk döneminde isteklerinin karşılanması yoluyla beslenen bireyler, birer yetişkin olduklarında çevreye bağımlılık geliştirebilirler. Kişiliğin diğer boyutlarında da zayıf kalmışlarsa çeşitli illegal grupların hedefi (potansiyel maşa) haline gelebilir ve ciddi bir suça eğilim riski taşıyabilirler. 

 Kumar bağımlılığı

Kumar oynamayı belki de en çekici kılan yanı yaşattığı yoğun heyecan ve kuvvetli kazanabilme umudu olsa gerektir. Kendisine bağlayan neden ise bu heyecandan duyulan haz ve kaybederken bile kazanacağını umut edebilmek. Psikolojik anlamda ele aldığımızda ise kumar, ne bir hobi ne de bir oyundur. Temelde bir dürtü kontrol sorunudur.

Sonuç olarak kumar bağımlısı da dürtü kontrol bozukluğu yaşayan biridir. Genç kuşak insanlarda yaşamlarında heyecana verdikleri önem ve dürtü kontrolünde yetişkinlere nazaran daha zorlanmaları nedeniyle kumar eğilimi açısından en riskli grubu teşkil etmektedirler. Unutulmaması gereken çok önemli bir nokta ise gençlerin çoğunlukla büyük paralar ile masa başında zaman harcamadığı daha büyük ölçekli legal veya illegal oyunlar ya da kendi aralarındaki bahislerdir.

Günümüz gençliği için ise en büyük tehdit internet kanalı ile ulaşabildikleri illegal bahisler ya da resmi olarak oynanan ancak kontrolsüz olan bahislerdir. Bu bahisler futboldan at yarışına, tenisten basketbola tüm dünyada büyük izleyen kitlesine sahip spor aktiviteleri ile ilgili olduğu kadar siyasi tahminlerden doğa olaylarına kadar birçok gençlerin ilgili ya da ilgisiz olduğu bir yelpazeye yayılmıştır.

Burada gençleri bekleyen asıl tehlike; başlarda harçlıklarından ayırdıkları küçük paralar ile oynamayı, ellerine para geçtikçe miktarı artırarak ya da paralarını birleştirerek daha büyük miktarlarda devam etmeleridir. Tabi bunun yanında heyecan arayışlarını tatmin için sorumluluklarını ertelemeleri, zamanlarının ve emeklerinin büyük kısmını bahisleri takip için ayırmaları gibi diğer bütün bağımlılıklarında tanımı içinde yer alan günlük işlevselliklerini de yitirmeleridir.
 


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:04 Kasım 2010

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.