Beyin komut verdiğinde
Yüz yıl önce, nörologlar uzun tüylü şapkalar takan kadınların kapılardan geçerken başlarının yanı sıra bedenlerini de eğdiklerini fark ettiler.
Sanki şapkalarındaki tüylerin ucuyla kapı pervazlarını hissedebiliyorlardı.
Bu ve benzeri gözlemlerden yola çıkarak, bilim adamları her insanın beyninde bedene, bölümlerine, hatta giyilen giysilere ait mental bir temsilin yer tuttuğu sonucuna vardılar.
Önceki bilim adamları beynin bu beden şemalarını nasıl oluşturduğuna açıklık getirememişlerdi. Oysa günümüzdeki araştırmacılar modern beyin tarama tekniklerini kullanarak, sorumlu hücreleri ve devreleri ortaya koyabiliyorlar.
Araştırmacıların tespitine göre nesneler bedene yaklaştıkça, beyin hücreleri de aktifleşiyor. Söz gelimi bir böceğin yüzüne doğru uçuştuğunu gören bir kişinin beyin hücreleri etkin hale geliyor. Bu kişisel alan kolların uzanabileceği genişlikte; kolları daha uzun olan insanların kişisel alanları da daha büyük. Alet, tırmık veya otomobil kullandığımızda beden şemamız ve kişisel alanımız onu da içine alacak şekilde genişliyor.
Dış uyaranlara tepki olarak beden şemamız değiştikçe algılarımız da değişime uğruyor. Sırt çantası taşıdığımızda çıkacağımız tepenin gözünüze daha dik gözükmesi de bu yüzden.
Milan Üniversitesi'nden psikoloji profesörü Dr. Angelo Maravita bu konuda şunları söylüyor; "Etkin bir şekilde hareket etmek için, nesneleri bedenimizin çevresindeki alana yerleştirmemiz ve postural değişikliklere ilişkin bilgileri sürekli güncellememiz gerekiyor."
Yeni araştırma dış dünyanın içsel haritalarının beyin tarafından oluşturulduğu prensibine dayanıyor; hücre gruplarında kişinin gördüğü, duyduğu, hissettiği ve bildiği her şeye ilişkin mental modeller yer tutuyor. Beyin aynı zamanda bizzat bedene ilişkin mental bir harita oluşturuyor. Eller, ayaklar, gövde ve dudaklar beyin dokularında tek tek temsil ediliyor. Birisi elimize dokunduğunda, beynin "el bölgesi"ndeki hücreler aktif hale geliyor.
En az altı beyin bölgesinde nöronlar görme ve dokunmaya yanıt veriyor. Örneğin, kişi kendisine doğru bir nesnenin hareket ettiğini gördüğünde veya sağ eline dokunulduğunda bir nöron ateşleniyor. Nesne ne kadar yakınsa, nöron ateşlenmesi de o denli hızlı oluyor.
Bu tarz hücreler bedenin çevresindeki, kolların uzanabileceği mesafedeki alanı kodluyor. Adeta her birimiz kendimize ait bir sabun köpüğünün içerisinde dolaşıyor gibiyiz. Bunun yanı sıra beyinde daha uzak mesafedeki alanların haritasını çıkaracak hücreler de var.
Japonya, Riken Enstitüsü'nden bilişsel nörobilimci Dr. Atsushi Iriki modern teknikleri kullanarak beden şemasını araştırdı. Iriki maymun beyinlerinin içine tek elektrotlar yerleştirdi. El ve ele bitişik görsel alan temasına yanıt veren tek hücreleri belirledi. Ardından maymunlara bir tırmık vererek, üç hafta süreyle gıda haplarını bu tırmıkla almaları konusunda onları eğitti. Eğitimin ardından, el ve kolun yanı sıra kolun etrafındaki alanı temsil eden hücrelerin tırmığı ve onun etrafındaki alanı içerecek şekilde, ateşlenme paternlerini değiştirdiklerini saptadı.
Hareket eden tırmık maymunun beden şemasına dahil edildi. Maymun tırmığı pasif bir şekilde tuttuğunda, beden şeması küçülerek normal ölçülerine geri döndü.
"Bu nöronlar video oyunu oynarken insanların yaşadığı gerçeklik hissinin nöral temelini oluşturabilir" diyor Dr. Iriki. Bu kişiler bedenlerini ileri doğru uzattıklarında kumandanın monitördeki nesnelere dokunduğunu hissedebildiklerini belirtiyorlar.
Felçli hastaların beden haritalarında da değişiklikler olduğu görülür. "İnsanlar beden şemasına sahip olduklarını onu kaybedene veya kalıcı olarak değiştiğini hissedene kadar fark etmezler" diyor Princeton Üniversitesi'nden psikoloji profesörü Dr. Michael S.A. Graziano. Bazı beyin hasarı tiplerinde kişi kendini bedeninin dışında yüzüyormuş gibi hisseder. Aynı his sağlıklı kişilerde beyinlerinin bir bölgesi etkili manyetik bir güçle uyarılarak indüklenebilir.
İtalya, Turin Üniversitesi'nden psikolog ve doktor Dr. Anna Berti felçli bir hastayı test etti. Hasta nikah yüzükleri sağ elindeyken veya önüne konduğunda onlara nasıl sahip olduğunu anlatırken, yüzükler sol eline takıldığında onların kendisine ait olduğunu inkar etti. Dr. Berti elle yakından ilişkili olan nesnelerin beden haritasının bir parçası olduğu sonucuna vardı.
Beden dismorfik bozukluğunda, insanlar burun, kulak veya kalça gibi bedenlerinin normal bir kısmını garip bir biçimde büyük algılarlar. Anoreksiyanın kısmen beden şemasıyla ilgili bir bozukluk olduğuna dair yakın zamanda edinilmiş bulgular söz konusu diyor Dr. Graziano.
Her ne kadar altta yatan mekanizmalar henüz bilinmese de, sosyal psikologlar uzun zamandır kişilik, kültür ve koşullara bağlı olarak, kişisel alanın nasıl genişleyip küçüldüğü üzerinde çalışıyorlar. Söz gelimi, kişi tehdit altında veya endişeliyse, beden alanı başkalarını uzak tutma amacıyla genişler. Farklı kültürden biriyle konuşurken yüzü size rahatsızlık verecek kadar yakın gelebilir. Virginia Üniversitesi'nden psikolog Dr. Dennis Proffitt beden şemasının çevre algımızı nasıl etkilediğine dair araştırmalar yapıyor. Eğimi 5 derece olan bir tepeyi belki herkes yanılıp 20 derece eğimli olarak algılayabilir. Fakat engelli, yorgun, sağlığı bozuk veya yaşlı kişiler bu eğimi 25 veya 30 derece olarak algılarlar.
Araştırmacılar büyük makinelerin de beden haritasının bir parçası olabileceğini ifade ediyorlar. Bir otomobil otomatik olarak kişisel alana dahil edilir. Çamurluğun azıcık yamulmuş olmasının neden büyük bir kavgaya sebep olduğunu anlamak hiçte zor değildir. Sürcünün beden alanı zarar görmüştür de ondan.
Usta biniciler beden alanlarının atlarıyla nasıl entegre olduğunu anlatıp dururlar. Bu durumun egolarını nasıl şişirdiğini bir düşünün.
KAYNAK: //www.hurriyet.com.tr/yasasinhayat/9660073.asp?gid=245&sz=2294
Paylaş