Bizden önceki insansılar, içimizde yaşıyorlar!

Bu ilginç araştırma herkesi şaşırtacak...Bu ilginç araştırma herkesi şaşırtacak... 741Bir zamanlar insanoğlunun öyküsü çok basitmiş gibi görünmekteydi. 5 ile 7 milyon yıl önce, atalarımız şempanzelerle yollarını ayırmışlardı. O günden bugüne çok sayıda insan-benzeri tür yeryüzünde dolandı, ama bizler bunların tümünü alt ettik. Şimdi ayakta kalabilen tek tür biziz. Derken bu başka insansıların birçoğumuzun içinde yaşamlarını sürdürdükleri haberi geldi. Max Planck Evrimsel İnsanbilim Enstitüsü’nden Svante Paabo ve arkadaşları eski çağlardan kalma DNA örnekleri üzerinde yaptıkları çığır açıcı bir araştırmanın sonucunda birçok insanın Neandertallerin genetik kalıtını taşıdığını ortaya koydular. Buna göre, Afrikalı olmayan bir soydan gelen herkesin genlerinin yüzde 1 ile 4 arasındaki bölümünü doğrudan Homo akrabalarımızdan aktarılan genler oluşturuyor. Bu genlere şimdiye dek hiçbir Neandertal fosilinin bulunmadığı Çin ve Papua Yeni Gine gibi bölgelerde yaşayan insanlarda bile tanık olunuyor. Tüm bunlar insanlık tarihinin belli bir noktasında Afrika’yı terk eden insanların o dönemde yaşayan başka insanlarla çiftleştiklerine, Homo sapiens’in melez bir tür olduğuna işaret ediyor. BOMBA GİBİ ARAŞTIRMA! Bomba etkisi yaratan bu haber 2010 Mayıs’ında ortaya atıldı. Yedi ay sonra ekip yeniden konuya el attı. Bu kez Sibirya’da Denisova ma-ğarasında bulunan ve yaklaşık 30,000 ile 50,000 yıl öncesine uzanan bir parmak kemiğinin DNA’sı araştırıldı. Bir kez daha genomun tam olarak çözülememiş olması, bunun Denisovalılar adını verdikleri ve daha önce bilinmeyen eski bir insansı türünden genç kadına ait olduğunu ortaya koyuyordu. Dahası, bir kez daha çağdaş insanlarla yapılan kıyaslamalar eski çağlardan kalma DNA’nın bir bölümünün günümüzde de yaşamını sürdürmekte olduğunu, bunun Papua Yeni Gine, Fiji ve çevresindeki adaları da içeren Melanezya bölgesinde yaşayan insanların genlerinin yüzde 5 ile 7’si arasındaki bir bölümünü oluşturduğunu gözler önüne seriyor. Bu iki araştırma bir devrim yaratacağa benzer. Eski insansıların gen dizgelerini ilk çözenlerden olan Paabo ve arkadaşları bunu yaparlarken insanın kökenlerinin anlaşılması sürecine de insan evrimiyle ilgili tüm bildiklerimizi yerle bir edecek yeni bir yaklaşım getirdiler. Elde edilen sonuçlar ilk çağdaş insanların dünyaya yayılma sürecinde başka insansılarla çiftleşip çiftleşmedikleriyle ilgili çok eskilere uzanan bir tartışmayı şimdiden çözüme ulaştırdı. Ancak bu sonuçlar kafa karıştırıcı bir olasılığı da gündeme getiriyor. Söz konusu genlerin yüzdesi küçük olabilir, ama her iki araştırmadan elde edilen olumlu sonuçlar göz önüne alındığında, daha kapsamlı bir incelemenin çağdaş insanlarda soyu tükenmiş başka insansılardan gelen genleri ortaya koyması da işten değilmiş gibi görünüyor. Bir başka deyişle, bir genom mozaiğine sahip olabiliriz. Bilim insanları bu olasılığı araştırmak için daha çok sayıda insansı DNA’sı ele geçirmeye çalışıyorlar. DNA çözümlemeleri ilk insanla ilgili çeşitli grupların kimliklerini belirlemek için yeni bir yol sunuyor. Daha önce hep kemik yapılarına göre tanımlanan bu gruplar, Denisovalılar ile birlikte salt genleriyle tanımlanmaya başladı. Bu grubun genom çözümlemeleri onların Neandertallerin akrabaları olduklarını gösteriyor. Neandertallerle Denisovalıların ortak ataları bizim atalarımızla yaklaşık 800,000 yıl önce yolları ayırdılar ve 640,000 yıl kadar önce bir daha bölündüler. Ancak bu üçünün yolları bir kez daha çakışacak. Michigan Üniversitesi’nden Milford Wolproff, nüfusların artması ve birbirleriyle iletişim kurmaya başlamasıyla birlikte, bunların kendi aralarında çiftleşmeye başladıklarını belirtiyor. ÇİFTLEŞME ORTADOĞU’DA Türler arası bu birleşme en az iki kez yaşandı. Bunun tam olarak ne zaman ya da nerede yaşandığını DNA’dan anlamak olanaksız. Ancak en olası senaryo çağdaş insanların atalarının, yaklaşık 600,000 yıl önce, Afrika’yı terk ettiklerinde Ortadoğu’da Neandertallerle çiftleştikleri ve Avrupa ile Asya’ya yayılmadan önce genlerinin bir bölümünü aldıkları yönünde. Bu senaryoya göre, daha sonra Asya’nın doğusunda Denisovalılarla karşılaşıyorlar ve 45,000 yıl önce Melanezya’da koloniler oluşturmadan önce aralarında çiftleşme ve gen alma çevrimini yineliyorlar. Çalışmalara katılan Harvard Tıp Fakültesi genbilimcilerinden David Reich nüfus karışımının insanın evriminde ayrıksı bir durum oluşturmadığına, bir olasılıkla insanlık tarihinde epeydir süregelen bir kural olduğuna dikkat çekiyor. Bu bulgular insan evrimi konusunda farklı senaryoları destekleyen genbilimciler arasında bir çekişmeye yol açtı. Afrika’dan Çıkış modelini benimseyenler yaşayan tüm insanların atalarının, hızla dünyaya yayılırken başka ilk insan türlerinin yerini alan ve genlerinin tarihe karışmasına neden olan Afrikalı küçük bir topluluk olduğuna inanıyorlar. Öte yandan, “çoklu bölge” savının savunucuları Avrasya’ya dağılan tarih öncesi tüm insan topluluklarının on binlerce yıllık bir evrim sürecinde birbirleriyle karşılaşıp çiftleşen ve sonunda çağdaş insanı ortaya çıkaran tek bir türün parçaları olduğuna inanıyorlar. Çoklu bölgenin en ateşli savunucularından olan Wolpoff ellerindeki DNA’nın Pleistosen döneminde birbirleriyle çiftleşebilecek üç insan soyunu gözler önüne serdiğine dikkat çekiyor. O sıralar daha ağır basan Afrika’dan Çıkış modelinin yandaşlarından ve Londra Doğal Tarih Müzesi görevlilerinden Chris Stringer de bu modelin yalnızca en uç yorumlarında farklı gruplar arasında çiftleşme olasılığının devre dışı bırakıldığını belirtiyor. Ancak türler arası üremenin eski insansılar için değişmez bir kural mı, yoksa sıradışı bir durum mu olduğu henüz bilinmiyor. BEYNİ KÜÇÜK, YAPTIKLARI BÜYÜK Öteki araştırmacılar Denisovalılar konusunda daha ayrıntılı bilgi edinmeye çalışırlarken, Paabo ile Adelaide Üniversitesi’nden Alan Cooper, yaklaşık 90,000 yıl öncesinden itibaren Endonezya’nın Flores Adası’nda yaşayan ve “hobbit” adını verdikleri küçük bir insansıya odaklanmış durumdalar. Bulunduğu 2004 yılından beri soyağacımızdaki konumu ateşli tartışmalara konu olan ve resmi adıyla Homo floresiensis olarak bilinen bu insansının asıl kafa karıştırıcı yönü, beyni bizimkinin üçte biri kadar olmasına karşın, araç gereçler yapması, ateş yakması ve coğrafik açıdan soyutlandığı bizim doğrudan atamızla neredeyse özdeş bir yaşam sürdürmüş olmasından kaynaklanıyor. Kuşkusuz, hobbit genomunun bizlere anlatacağı bir yığın öykü vardır. Gelgelelim, eski DNA kolaylıkla bozulup kirlenebildiği gibi Paabo ve Cooper da ellerindeki fosillerden henüz bir bilgi edinemedi. Cooper, hobbitlerin 12.000 yıl öncesine dek yaşamlarını sürdürdükleri göz önüne alındığında, tek işin kil ya da benzer bir madde içinde korunmuş doğru örneğin bulunması olduğuna dikkat çekiyor ve daha yakın bir zamanda bulunan tek dişe el atmayı düşünüyor. Eski genomlar olmasa da genbilimciler canlı insanların DNA’larında türler arası üremenin izlerini sürebiliyor. Bir başka yöntem de dünyanın bir yerinde yaşayan insanlarda çok daha çeşitlilik sergileyen genom bölümlerinin belirlenmesi. Kaliforniya Üniversitesi’nden Rasmus Nielson tam da bunu yaparak Afrika’da yaşayan insanların DNA’sını başka yerlerde yaşayan insanlarınkiyle karşılaştırdı ve hiç eski DNA olmaksızın, Afrikalı olmayan bir soydan gelen insanların DNA’sında Neandertallerden geçmiş olabilecek 13 bölüm belirledi. Neandertal genomunun dizilimi bu kestirimlerden 10 tanesini doğruladı. PÜF NOKTASI Uzmanlar işin püf noktasının dünyanın farklı yerlerinden insanların genom dizilimlerini belirlemek olduğuna inanıyor. Bu amaçla oluşturulan 1000 Genom Projesi adlı uluslararası konsorsiyum şimdilerde daha önceki araştırmalarda göz ardı edilen insan topluluklarının gen dizilimleri üzerinde çalışıyor. Bugüne dek elde edilen bulgular genomlarımızda soyları tükenen başka insansı türlerinin yansımaları olduğu yönünde şaşıtıcı ipuçlarını da gözler önüne seriyor. Örneğin, Avrupa ve Asyalı insanların birçoğunda beyin gelişimiyle ilgili olan ve Neandertallerden geçtiği düşünülen mikrosefalin adlı genin farklı bir değişkesi bulunuyor. Ancak Paabo ile Reich’ın araştırdıkları üç dişi Neandertalin hiçbirinde bu gene rastlanmadı. Öyle ki, söz konusu gene ya Neandertallerde ender rastlanıyor, ya da onu başka bir insansıdan aldık. Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden Jeffrey Wall’un araştırması da Avrasya genomlarının %14 kadarının eski insansı genomlarının kalıtları olduğunu ortaya koyuyor. Bunun yüzde 1-4 kadarını Neandertaller oluşturduğuna göre geri kalanı nereden geliyor? Tüm bu yöntemler ilk insanlarda türler arası üreme konusuna epey ışık tutabilir ama onların da belli sınırları var. Bu yöntemler genlerin zaman içinde nasıl değiştikleriyle ilgili çeşitli varsayımlarda bulunan matematiksel örnekleri temel alırlar. Bu varsayımlar yanlışsa, araştırmalarda var olmadığı halde karışık DNA’nın hayalet belirtilerine rastlanabilir. Bu bağlamda, söz konusu kestirimlerin doğrudan sınanabileceği eski bir genomun olması son derece önemlidir. Bu yüzden insan evriminin mozaik yapısının gerçekten kavranabilmesi için daha çok sayıda eski DNA örneklerinin ele geçirilmesi gerekiyor. Uzmanlar bunun da bir an meselesi olduğuna, bu konuda her an bir bilgi patlaması yaşanabileceğine inanıyor. Rita Urgan, New Scientist, 30 Temmuz 2011 Max Planck Evrimsel İnsanbilim Enstitüsü’nden Svante Paabo ve arkadaşları eski çağlardan kalma DNA örnekleri üzerinde yaptıkları çığır açıcı bir araştırmanın sonucunda birçok insanın Neandertallerin genetik kalıtını taşıdığını ortaya koydular. İnsansılar arası birleşme en az iki kez yaşandı. Bunun tam olarak ne zaman ya da nerede yaşandığını DNA’dan anlamak olanaksız. Ancak en olası senaryo çağdaş insanların atalarının, yaklaşık 600,000 yıl önce, Afrika’yı terk ettiklerinde Orta Doğu’da Neandertallerle çiftleştikleri ve Avrupa ile Asya’ya yayılmadan önce genlerinin bir bölümünü aldıkları yönünde. CUMHURİYET BİLİM TEKNİK EKİ

Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:14 Ekim 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.