Çiğneyip tükürmenin Fizyolojisi

Vücudumuz, yiyeceklere, mideye ulaşmalarına daha çok varken dahi tepki verebilir.

Tat, koku, hatta yiyeceklerin görülmesi bile, fizyolojik bir tepkiyi tetikleyerek, besin maddelerinin sindirimini ve emilimini sağlamak için gerekli olan çeşitli enzimleri uyararak bağırsaklarımıza bir “yemlemede” bulunabilir. Bu durum, “sefalik tepki” olarak isimlendirilir ve sinir sisteminin genellikle bilinç kontrolünde olmayan (otonom sinir sistemi) bir parçası tarafından yönlendirilir. Yani, bu refleksi tetiklemek için besinlerin gerçekten tüketilmesine gerek yoktur.

Tahmin edeceğiniz üzere; çiğneme ve besinleri tükürme davranışı da, kişinin metabolizma hızını değiştirmesinin yanı sıra sindirim enzimleri, insülin ve mide asidi salgısını arttırarak bu tepkiyi aktifleştirir. O halde birkaç soru soralım: Örneğin; sefalik tepki sırasında vücudumuzda ne gibi değişiklikler meydana gelir? Yeme bozukluğu bulunan –çiğneme ve tükürme davranışı gösteren– insanlarda bu tepkiler değişmiş durumda mıdır? Eğer değişiyorsa, nasıl? Çiğneyip tükürmeyi bir davranış haline getirmenin uzun vadede herhangi bir etkisi var mıdır?

Elbette ki, bu sorular son derece geniş ve kapsamlı cevaplar gerektirir. Çerçeveyi biraz daha daraltmak adına, iştah kontrolünden sorumlu iki hormonu yakından inceleyelim: Ghrelin ve obestatin. Ghrelin ve obestatin, her ikisi de (büyük oranda) midemiz tarafından salgılanan ve beynimizi etkileyen hormonlardır. Ghrelinin, birçok nörolojik fonksiyonu (örneğin; stresten kaynaklı depresyona karşı tamponlama görevi gibi) olmasına karşın, asıl olarak bize “acıktım, hadi bir şeyler yiyelim” dedirten hormondur. Sefalik evrede salgılanan ghrelin hormonu, beslenmeyi çeşitli şekillerde teşvik edebilir.

Ghrelin hormonu, kan yoluyla beynimizin beslenme düzeninden sorumlu sorumlu bölgelerine taşınır. Hormon, beynin bu bölgelerinde açlığı tetikleyen ve yiyecek arama davranışlarını ortaya çıkaran özel reseptörlere doğrudan etki eder. Yani, insanlara suni ghrelin verilmesi, yoğun bir açlık hissi uyandırılması için yeterlidir. Ghrelin hormonu, aynı zamanda yiyecekleri daha çekici bir hale sokabilir. Bunu da şu şekilde gerçekleştirir; yiyeceklerin kokusu, tadı ve görülmesi sonucu beynimizin ödül merkezini uyararak dopamin salgılanmasına neden olabilir. Böylece, yüksek kalorili “ödül” yiyeceklerin zevkini arttırmada merkezi bir rol üstlenebilir. Sonuç olarak, ghrelin, sindirim yolu üzerinde doğrudan bir etki bırakarak, midenin “doluluk” sinyalini bastırıp aşırı yemek yemeyi teşvik edebilir.

Öte yandan ikinci hormonumuz, obestatin ise görece yeni keşdefildiğinden üzerine pek fazla araştırma yoktur. Ancak, obestatin –çok basit bir ifadeyle–, ghrelinin yiyecek alımı konusundaki etkisine, açlık hissini “frenleyen” bir yöntemle zıt biçimde etkiler oluşturur.

2008 yılında, Biological psychiatry‘de yayımlanan bir çalışmada, anoreksiya nevroza (AN) –yeme bozukluğu– olan hastaların; yiyecekleri çiğneme, tatma ve tükürmelerine izin verildiğinde gizli ghrelin ve/veya obestatin seviyelerinin kontrol grubundan farklı olup olmadığına odaklanıldı. Bunu test edebilmek için de, araştırmacılar, anoreksiya nevroza sahibi 8 kadın ile aynı yaş grubundan 8 sağlıklı kadını deneylerine dahil ettiler. Aç geçirilen bir gecenin ve standardize bir kahvaltının ardından, araştırma ekibi, katılımcılara %67 oranında karbonhidrat, %13 oranında protein ve %20 oranında yağ içeren bir öğle yemeği sundular. Çiğneme ve kontrollü bir biçimde tükürmenin sağlandığı bir ortamda, katılımcı kadınlardan; çiğnemeden ve tükürmeden önce 5 dakika boyunca yiyeceklere bakmaları ve koklamaları istendi. Analiz için, her bir katılımcıdan, yiyecekleri çiğneyip-tükürmeden önce ve sonra kan örneği alındı ve katılımcılardan, yeme davranışlarını ölçen bir ölçeği “Three Faktor Eating Questionnare -(TFEQ)” doldurmaları istendi.

ARAŞTIRMA SONUÇLARI

1) Anoreksiya nevroza sahibi insanlar, kontrol grubuna kıyasla çiğneme ve tükürmeden önce ve sonra daha yüksek bir ghrelin seviyesine sahip. Her iki grup da, 30 dakikalık bir çiğneme ve tükürme davranışında ghrelin seviyesinde ani bir artış sergiledi, ancak anoreksiya nevroza sahibi kadınlar, ghrelin seviyesinde kontrol grubuna kıyasla çok daha yüksek bir seviyeye ulaştı.

2) Anoreksiya nevroza sahibi kadınlar, kontrol grubundaki kadınlara kıyasla daha yüksek bir obestatin seviyesine sahip ve çiğneme ve tükürmeden sonraki 30 dakikada kanlarındaki obestatin seviyesinde daha keskin bir düşüş gösterdiler.

3) Kan şekeri seviyeleri, çiğneme ve tükürmenin ardından belirgin bir farklılık göstermedi. Öte yandan anoreksiya nevroza sahibi kadınlar ve kontrol grubundaki kadınlar arasında çiğneme ve tükürmenin öncesi ve sonrasında kan şekeri seviyesinde bir farklılık görülmedi.

4) Çiğneme ve tükürmenin sonrasındaki ghrelin seviyeleri, tüm kadınlarda TFEQ 2 faktörüyle, anoreksiya nevroza sahibi kadınlarda ise TFEQ 3 faktörüyle korelasyon gösterdi.

BİLİMFİLİ


Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:22 Eylül 2017Yayınlanma Tarihi:21 Eylül 2017

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.