

Yapılan araştırmalara göre günümüzde labo-ratuvar ortamında bir panik atağı oluşturulabilmektedir. Bu amaçla panik bozukluğu tandı hastalara, damar içi yolla bazı maddeler verilmekte ve bunların etkisiyle tipik bir panik atağı görülmektedir. Panik bozukluğu bulunmayan kişilere aynı uygulama yapıldığında ise aynı sonuç elde edilememektedir. Bu uygulamalar, panik atağı n oluşumundan sorumlu mekanizmaların anlaşılmasına katkıda bulunmakta, aynı zamanda tedavi de kullanılan ilaçların nasıl olup da yararlı olduğunun bilinmesine de yardıma olmaktadır.
BEYİN SALGILARI
Panik atağın oluşumundaki olası rolleri nedeniyle, sinir hücreleri arasında iletimi sağlayan beyin salgıları da incelenmiştir. Panik Bozukluğunun tedavisinde kullanılan ilaçlar; beyindeki bu iletici maddeleri etkilemek suretiyle tadevi edici etkilerini göstermektedirler.
Anksiyete, birçok psikiyatrik hastalıkta görülen ve değişik türleri olan bir bulgudur. Bu türlerden biri de ayrılık sıkıntısıdır ve bir bebeğin annesinin ilgi ve sevgisinden herhangi bir biçimde yoksun kaldığı zaman yaşadığı olumsuz psikolojik duruma verilen addır. Bazı araştırmalar panik bozukluğu bulunan kişilerden en azından bir bölümünün, çocukluk dönemlerinde bu tür bir yaşantısı olduğunu göstermektedir.
Panik Bozukluğu'nun ailevi bir hastalık olup olmadığı konusunda yapıları bilimsel araştırmalar, bu hastalığın ailevi niteliğine ilişkin güçlü kanıtlar vermiştir. Panik Bozukluğu tanılı hastaların yakın akrabalarında Panik Bozukluğu oranı belirgin olarak yüksektir. Aynı şekilde ikizler üzerinde yapılan araştırmalar da benzer sonuçlar vermiştir. Bu araştırmalar, hastalığın ailevi geçişinde kalıtımsal etkenlerin önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Ancak bunun kalıtımsal doğası henüz tam olarak çözümlenememiştir.
Ayrıca ilk panik atağı görülmeden önce i kişiyi olumsuz olarak etkileyen bir yaşam olayının varlığı da, bu hastalığın olası nedenleri arasında gösterilmektedir. Stres yaratan olaylar karşısında dayanıksızlık gösteren kişiler için bu açıklama biçimi oldukça geçerlidir.
Sevilen bir kişinin hastalanması veya ölümü, kişilerarası ilişkilerdeki sorunlar, işsiz kalma, ameliyat geçirme v.b. gibi olaylar, bu kişilerde gerek bedensel gerekse psikolojik yönden öylesine bir yük oluşturur kî, sonuçta bir panik atağı ortaya çıkar.
Günümüzdeki görüşler Panik Bozukluğunun nedenlerini tam anlamıyla açıklamaktan uzak görünmekle birlikte, özellikle biyolojik alanda yapılan çalışmaların sonuçlan oldukça umut vericidir.
İŞİMDEN ATILDIM
Ben Y. K.
1.5 yıldır panik atak yaşıyorum ve hala bu hastalığım devam ediyor. Panik atağın ilk geldiği gün bir belediye otobüsünde idim kalbim çarpmaya başladı sonra nefesim gitti, soğuk terler derken yerimden fırladım otobüsü durdurdum kendimi dışarıya attım.
Gittikçe fenalaşıyordum, derken kendimi hastanede buldum. Diazem yapıldı, oksijen verildi eve geri gönderildim.
Artık her gün saati belirsiz olarak her an kendimi herhangi bir hastanenin acilinde buluyordum, gitmediğim psikolog ve psikiyatrisi kalmadı, kullandığım ilaçlarda artık fayda etmemeye başladı. Çünkü yeşil reçeteli ilaç kullandığım için bağımlılık yaptı ve dozajını yükseltmek zorunda kaldım.
Hastalığım gün geçtikçe ilerliyordu çok büyük bir holdingte çalışıyordum hastalığımdan dolayı işten atıldım, artık hiç bir işte çalışamıyorum. Bakırköy'e acile gittim yalvardım ne olur yatırın beni dayanamıyorum ölmek bile istiyordum artık bu hastalığı yaşamaktan o kadar bıktım ki anlatamam!
Ben zaten tedavilere gidip gelebilecek durumda olsam doktora beni yatırın diye yalvarmazdım ne evden dışarı çıka biliyorum, ne ileri ne de geri adım atabiliyorum, ne metro ne otobüs ne de özel araç asla binemiyorum. Gerçekten çok zor durumdayım hastalığım için her şeyi denedim deniyorum da hala çaba sarf ediyorum ama yeterli gelmiyor. Oradaki doktorun tavrına kızdım, çünkü bu hastalığı yaşayan bir ben mi varım bu dünyada elbette ki Bakırköy gibi bir hastanede benim gibi olup da yatan hasta vardır, ama söz konusu dalga geçmek olunca çok üzülüyorum. Ne yapmamı önerirsiniz bana yardımcı olabilir misiniz?
Önemli olan nefes egzersizleridir. Almanız gereken nefes muhtemelen çok hızlanıyordun 1 dakika içinde ortalama 12 nefes almalısınız normal şartlarda bu 14'e kadar doğaldır (almayı ve vermeyi tek olarak saydığımızda), 15'den itibaren hızlıdır 20'yi geçiyorsa çok hızlıdır. Ayrıca en önemlisi diyaframı kullanmalısınız, eğer göğüsten alırsanız, çarpıntı, terleme, titreme, heyecan, dikkatsizlik dalgınlık ve yorgunluk hissi olur ki beyne oksijen yetersiz gittiği için.
Tüm bunları psikolog ile Biofeedback respirasyon denen alet ile nefes ritminizi izlerken de öğrenebilirsiniz. Ayrıca biofeedback sensörleri ile kalp ritmi, vücut ısısı ve kalp atış ritmini de ekranda görerek düşünceleriniz ile bunların nasıl değişime uğradığını görüp onların düzenli olması için gereken egzersizleri psikologdan öğrenmelisiniz, aynı zamanda nörofeedback denilen egzersizle de beyin dalgalarınızı görerek kontrol edebilmeyi öğrenebilirsiniz, gevşeme egzersizlerime rahatlamayı aynı şekilde öğrenebilirsiniz. Burada önemli olan elbette ki kişilik analizinizin yapılmasıdır. Tüm bunların sonucunda bu rahatsızlığın kısa sürede sizin tarafınızdan da kontrol edilebileceğini öğrenmiş olacaksınız. Kısa sürede bu iki uzman ile birlikte tedaviye başlamanızı öneririm. Saygılar.
KAYNAK: www.bugun.com.tr
Paylaş