“Fatih'in Aslanları” ve Cesur yüreklilerin Çağı
Kural bozulmadı ve “sağlamcıların piri” Almanya yine finale çıktı. Bu kadar final oynayıp da zevk vermeyen başka bir takım yok herhalde.
Yarı final maçında dünyanın neredeyse tamamı Türkiye'yi destekledi. “Bizi hiç sevmezler” dediğimiz Avrupa ülkeleri bile. Bir gazetede çıkan Colin Kazım'ın: “Almanlara karsı İngiltere'deki arkadaşlarım için oynayacağım” sözleri İngilizlerin bile bizi desteklediğinin bir göstergesi. Bu desteğin altında neler yatıyor psikososyal açıdan analiz edelim! 21. yy aksiyon çağıdır. Her şeyin hızla ilerlediği, geliştiği ve değiştiği bu çağda, stres günden güne artmaktadır. İnsanoğlu stresten korunmak ve kurtulmak için çareler aramaktadır. Stresi azaltmada kullanılan en önemli argümanlardan biri de, özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan toplumlarda görülen, kendilerini rahatlatacak ve güvende hissettirecek bir kahraman arayışıdır. Bu kahramanlar kah internette, kah bir filmde veya masalda ve kah siyasette kendini gösterir. Bazen de futbol dünyasında... Reel hayatta baş edilemeyen zorlukların, bu kahramanlarla üstesinden gelme fantezisidir bu. Takımı gol attığında kendini kaybedercesine bağıran insan, bir “katarzis” yani “duygusal deşarj” yaşar. Bir Pele, bir Maradona bu tarz katarzisleri defalarca yaşatmış futbol kahramanlarıydı. Adeta futbol sahalarında ait oldukları toplumun ezilmişliğinin, sömürülmüşlüğünün, çaresizliğinin öcünü alırlardı. Ancak daha sonraları kazanma hırsına düşen Brezilya ve benzeri takımlar, ideallerini ipotek altına aldırdılar ve “sağlamcı” zihniyetin esiri oldular. “Frenkleştiler” ve onlar gibi oynamaya başladılar. Bu sebepledir ki uzun süredir futbol sahalarında böyle efsanevi kahramanlar görülmemektedir. Avrupa ve Dünya Futbol Şampiyonalarında, toplu bir “katarzis” yaşanır. İnsanlar varsa kendi ülkelerinin, yoksa kendilerine en yakın ülkenin oyuncularını destekler, kazanmaları için dua eder, sohbetlerine konu eder, maçlarında heyecanlanır, yendiklerinde de sokağa dökülürler. Ama son yıllarda yapılan turnuvalar heyecan vermemeye başlamış, o eski coşkular tarihe karışmıştı. Takımımız uzun bir aradan sonra bu özlemi giderdi. Cesur, samimi ve etkili futbol anlayışıyla dünyayı ayağa kaldırdı. En sempatik, en heyecan verici, en çekici, en sükseli ve en meşhur takım oldu. Kupayı kazanamadı, ama ülkemiz, futbolumuz ve dünya futbolu adına çok güzel şeyler kazandı, kazandırdı. Her şeyden önce hakkımızdaki önyargıları bir nebze olsa da azalttı. Hiçbir güç, öfkeyi ve nefreti spor ve sanat kadar yüceltemez. İşte takımımız oynadığı futbolla bize duyulan düşmanlık ve kin duygularını sevgiye ve sempatiye dönüştürdü. İnanıyorum ki Türkler turnuva öncesinden daha çok seviliyor ve daha çok tanınıyor. Fırsatçı ve faydacı futbola son veren, “en iyi savunma taarruzdur” anlayışını dünyaya kabul ettiren “Fatih'in aslanları”, futbolda bir çağı kapayıp bir çağı açtılar: “Cesur Yüreklilerin Cağı”nı. Uzm. Dr. Adnan Coban KAYNAK: //yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=27.06.2008&y=AdnanCobanPaylaş
Yazar: Zeynep GÜÇLÜCAN
Görüntülenme:Güncellenme Tarihi:13 Temmuz 2011Yayınlanma Tarihi:27 Haziran 2008
İlgili İçerikler
Köşe Yazarları
Sosyal Sorumluluk Projeleri
Kategori Bulutu
Psikiyatri AFAZİ Tüp Bebek Alkol Bağımlılığı Otizm Saç Dökülmesi Esrar Bağımlılığı Alzheimer Bebek Gelişimi Kokain Bağımlılığı Baş Ağrıları Stres Kumar Bağımlılığı Demans Depresyon Sanal Bağımlılık Migren Alerji Opiat Bağımlılığı Parkinson Kadın Hastalıkları Sigara Bağımlılığı Şizofreni Obezite Kardioloji Bipolar Bozukluk Cilt Bakımı