Hamilelikle ilgili üç yanlış bilgi
Hamile kadınlar, aileleri ve arkadaşlarının ilginç tavsiyelerine maruz kalır. Bu tavsiyeler iyi niyetli olmakla birlikte bilimsel temelden yoksundur çoğunlukla. Bu konudaki üç yanlış bilgiye yer vereceğiz.
İKİ KİŞİLİK Mİ YEMELİ?
Karındaki fetüsün büyümesi için çok fazla ekstra kaloriye ihtiyaç yoktur. Hamileliğin 28. haftasından sonra bile kadınların 2000 kalori alması tavsiye edilir, yani normalden 200 kalori fazla.
Hamile kadınlar bebeklerine zarar vermeden doğru bir diyet uygulayabilir. Kilo kaybını hedeflemeyen diyetlerin anne ve bebeğin sağlığı açısından yararlı bile olduğu görülmüştür.
7000 kadınla ilgili veriler incelendiğinde, diyet uygulayanların hamilelik boyunca ortalama 3,8 kg daha az kilo aldığı tespit edilmiştir.
Böyle bir diyet bebeğin kilosunda hiçbir değişikliğe neden olmazken, hamilelikte görülen yaygın rahatsızlıklardan biri olan preklamsi (gebeliğe bağlı yüksek tansiyon) riskinin azalmasını sağlamıştır.
ADET SANCILARI ORTADAN KALKAR MI?
Çocuk doğurduktan sonra adet sancılarının ortadan kalkacağı inancı yaygındır. Kadınların yarısı adet dönemlerinde pek ağrı çekmezken, diğer yarısında da ağrıların şiddeti kişiden kişiye değişir.
Doğumdan sonra bu ağrıların birden ortadan kalkacağını düşünmek hoş olsa da bu sorun bu kadar basit ortadan kalkmayabilir.
Adet sancısı yaş ilerledikçe azalır. Bu durum genellikle kadınların çocuk sahibi olmasına bağlanır. Ama 2006'da 40 yaş üstünde olan ve çocuk sahibi olmayan kadınlarda yapılan bir araştırmada, bu yaşlarda adet sancılarının azaldığı görülmüştür.
Daha sonra 8 yıl boyunca izlenen 3500 kadın üzerinde yapılan araştırmalarda da, kimilerinde doğumdan sonra bu ağrıların azaldığı görülse de, doğumun herkeste aynı sonuca yol açtığı söylenemiyordu.
Araştırmacılar normal doğumun adet sancısının azalmasında daha etkili olabileceğini söylüyor; zira normal doğumda pelvik taban zedelenmelerinden dolayı rahmi beyne bağlayan sinirlerdeki aşınma nedeniyle acı daha az hissediliyor olabilir.
Ayrıca, ağrıya neden olan prostaglandinler sezaryene kıyasla normal doğumdan sonra rahim duvarında daha az salgılandığı için sancılar bu yüzden azalıyor olabilir.
Ancak adet sancısı sanılan şey endometriosis gibi farklı bir nedenden kaynaklanabilir. Ayrıca genlerin de bu sancılarda belirleyici olduğu biliniyor.
UÇAĞA BİNMEMELİ Mİ?
Havayolu şirketleri kadınların hamileliğinin son dönemlerinde uçağa binmesini istemiyor. Bunun anne ya da bebek açısından bir sakıncası olduğundan değil, uçakta doğum gerçekleşmesi ihtimaline hazırlıklı olmak bakımından.
Araştırmacılar, 1978-94 yılları arasında hosteslerin hamilelik sırasında düşük riskinin diğer kadınlara kıyasla biraz daha fazla olduğunu ortaya koymuş, ancak 1973-77 arasında hosteslerde bu riskin biraz daha az olduğu görülmüştü.
Riskin arttığı tespit edildiğinde bile bunun uçuştan mı yoksa işin ağırlığından mı kaynaklandığı belli değildi. 2015'te bir grup hostes ile öğretmen arasında yapılan kıyaslamalı bir araştırmada hosteslerin düşük riskinin farklı olmadığı görüldü.
673 hostesin iki milyon uçuşu incelendiğinde ise iş nedeniyle uyku düzeni fazlaca sarsılan hosteslerde düşük riskinin arttığı tespit edildi. Yani sorun uçuşun kendisinde değil, vücut ritminin bozulmasında gibi görünüyor.
Amerikan kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının 2002'de hamile kadınlara yönelik yaptığı uyarıda, gebeliğe bağlı yüksek tansiyon, erken doğum riski, diyabet rahatsızlığı olan kadınların uçmadan önce doktora danışması tavsiye ediliyordu.
İngiltere'deki uzmanlar ise uçağa binmenin düşüğe veya erken doğuma yol açabileceğine dair herhangi bir veri bulunmadığını belirterek uçuş sırasında kan pıhtılaşması riskine karşı vücudun susuz bırakılmaması ve koridorda sık sık yürünmesi konusunda uyarıyor.
BBC TÜRKÇE
Paylaş