İmran Han'ın Öğrenilmiş İyimserliği

Lütfen tek bir şeyi unutmayın. Sadece pes ettiğinizde kaybedersiniz. Bunu tekrar tekrar hatırlayın.

İmran Han'ın Öğrenilmiş İyimserliği

Sadece vazgeçtiğinizde kaybedersiniz.
Vazgeçmezseniz, en inanılmaz konumlardan kazanırsınız.
-İmran Han, 2013

Dr. Tayyab Rashid, Pozitif Klinik psikoloji ve pozitif psikoterapi alanında yaptığı çalışmalarıyla dünyaca tanınan Pakistan asılı bir psikolog.
Üsküdar Üniversitesi tarafından Mart 2022’de düzenlenen Uluslararası Pozitif Psikoloji Kongresi’nde tanışmıştık.

Dr. Rashid daha önce de NPİSTANBUL Beyin Hastanesi akademik ve uzman kadrosuyla bir araya gelmişti. Şimdilerde Avustralya’da hocalık yapıyor.
Ülkesi olan Pakistan’da yaşana siyasi kriz onu da üzmüş. Sadece Dr. Rashid değil, Amerika ve Avrupa’da yaşayan Pakistanlı akademisyenlerin büyük çoğunluğu İmran Han’a haksızlık yapıldığını ve hukukun üstünlüğünün çiğnendiğini düşünüyor.

Seçilmiş bir lider olan İmran Han’ın uyduruk gerekçelerle önce görevden alınması ve geçen hafta da üç yıl hapisle cezalandırması üzerine önemli bir yazı yazmış.

Dünyaca ünlü Amerikalı Psikolog Martin Seligman ile birlikte Pozitif Psikoterapi kitabını yazan Dr. Rashid’in ülkesi için yatığı tespitler aslında bir çok Müslüman ülke için de geçerli.
Eleştiri kültüründen ve özgüvenden yoksun Müslüman topluluklar “öğrenilmiş çaresizlik” ile suçu hep başkasına atarak kendi gerçekleriyle yüzleşme cesaretini gösterememiş.
Dr. Rashid’in bu önemli yazısını sizler için tercüme ettim.

İmran Han'ın Öğrenilmiş İyimserliği

Yaklaşık 50 yıl önce Martin Seligman ve Steve Maier, insanların veya hayvanların kontrol edilemeyen durumlarla karşılaştıklarında çaresiz kalmayı öğrenebildiklerini ve hatta tiksindirici uyaranlardan kaçınmaktan vazgeçebildiklerini deneysel olarak ispatladılar.
Çaresizlik Teorisi olarak bilinen bu bilimsel araştırma, sağlam araştırmalarla desteklendi ve bir dizi psikolojik olgunun açıklanmasında büyük bir etkiye sahip oldu.

Korkarım ki insanlarımızın çoğu kalıcı bir çaresizlik durumuna düşmüş durumda. Çaresizlik durumunun üç ayırt edici özelliği var: Durumsallık, İdrak ve Davranış.

Durumsallık, durumun kontrol edilebilirliği ile ilgilidir. Pakistanlılar, 75 yılı aşkın bir süredir ve özellikle de son 15 ayda, hayatlarının birçok alanı üzerinde çok az kontrol sahibi olduklarını ya da hiç kontrol sahibi olmadıklarını öğrendiler.

İdak etme ise daha çok ilişkilendirme ile, yani bireylerin aksiliklerin, başarısızlıkların ve olumsuzlukların nedenlerini kendilerine nasıl açıkladıkları ile ilgilidir. Bu, onların kalplerinde ve kafalarındaki sözdür. Çaresizlik teorisinde, çoğu kişi yaşadıkları olumsuzlukların nedenlerini ya kötü şanslarına ya da dış güçlere bağlar. Vahim sosyal, ekonomik durum ve kitlesel beyin göçü göz önüne alındığında, çoğu Pakistanlının yaptığı ilişkilendirmeler tahmin edilebilir.

Davranış, harekete geçme ya da geçmemeyle ilgilidir. İnsanların hayatlarındaki pek çok şeyi kontrol edemeyeceklerine ve yaşadıkları tüm olumsuzluklardan dış güçlerin sorumlu olduğuna inanmaları büyük ihtimalle harekete geçmemeyle sonuçlanacaktır.
Pakistan vatandaşlarını 75 yıldır çaresiz bırakan da bu Öğrenilmiş Çaresizliktir.

Bununla birlikte, bu yazıyı yazmaktaki asıl amacım sadece kolektif hoşnutsuzluğumuzu açıklamaktır. Anne ve babamı 18 gün içinde peşe kaybettiğimde ABD'de klinik psikoloji alanında doktora çalışmalarımın ilk yılıydı. Aceleyle Pakistan'a geri döndüm. Yas tutarken, Lahor'daki mütevazı evimizde diğer yas tutanların arasında oturuyordum.

Birden uzun boylu, yakışıklı bir Pathan, o zamanlar Pakistan Tehrek Inshaf'ta (PTI) siyaset yapan ağabeyimle birlikte salona girdiğinde şaşkına döndüm. Bu İmran Han'dı. Fatiha'dan sonra Han beni taziyede bulundu. Ancak onun sözlerinden çok gözlerindeki kıvılcımı fark ettim. Her ne kadar kederli kafam ve kalbim bunun ne olduğunu çözemese de.
Kısa bir süre sonra ABD'ye dönmüş, ancak kederli bir depresyon beni sarmıştı. Bu süreçte birkaç gün içinde baştan sona okuduğum kitaplardan biri Martin Seligman'ın Öğrenilmiş İyimserlik kitabıydı. Kitap bir antidepresan gibi işe yaradı.

Hem araştırma hem de uygulama açısından kimin kolay pes ettiğini ve kimin pes etmediğini öğrenmeye şiddetle meraklıydım. Pennsylvania Üniversitesi'nde bir ihtisas kadrosu kazanmak için yorulmadan çalıştım ve şans eseri 117 başvuru arasından dört kişiden biri olarak kabul edildim.

Klinik ihtisasım sırasında, Marty (biz ona sevgiyle öyle diyoruz) ile çalışırken ve ders verirken pek çok şey öğrendim. Ancak öğrendiklerim arasında belki de en önemlisi, Han'ın gözlerindeki kıvılcımın ne olduğunu (sanırım) nihayet anlamış olmamdı. Ben de öyle düşünüyorum. Bu onun gözlerinden yayılan iyimserlik duygusuydu. İmran'ın iyimserlik duygusunu Öğrenilmiş Çaresizlik Teorisi'nin merceğinden açıklayacağım.

Seligman, Abramson ve Teasdale ile birlikte, Öğrenilmiş Çaresizlik üzerine yaptığı ufuk açıcı çalışmasına ince ayar çekerek, tiksindirici durumlar karşısında ustalık kazanmaları öğretilen bireylerin olumsuz durumlarla karşılaştıklarında bile çaresiz kalmadıklarını gösterdi.
Han, hayatın zorlukları sayesinde bu beceride ustalaşmış gibi görünüyor. 1992'deki Kriket Dünya Kupası buna bir örnek teşkil eder. İşler sarpa sardığında ve Pakistan ilk beş maçtan bir galibiyet çıkararak yarı finale çıkma şansını neredeyse kaybettiğinde, diğer kaptanların çoğu bu fiyaskonun nedenlerini şöyle açıklayarak pes ettiler:

Benim yüzümden (ya da oyuncuların performansı üzerinde kontrolüm yok), bu fiyasko (ardından 1987 Dünya Kupası Yarı Finali'nde kendi sahamızda aldığımız yenilgi) kaptanlığımın kalıcı mirası olacak ve diğer başarılarımı gölgeleyecek. Ancak Han direndi.
İmran Han'ın 1992 yılında Öğrenilmiş İyimserlik Teorisi'ne aşina olup olmadığından emin değilim. Bununla birlikte, daha sonraki konuşmaları, bir kişi aksiliklerle karşılaştığında kendisiyle nasıl konuşması gerektiğini iyi bildiğini gösteriyor. Oxford Union'da 2013 yılında yaptığı konuşma bize onun zihniyetine dair bir fikir veriyor. Şöyle demişti:

Lütfen tek bir şeyi unutmayın. Sadece pes ettiğinizde kaybedersiniz. Bunu tekrar tekrar hatırlayın. Sadece vazgeçtiğinizde kaybedersiniz. Vazgeçmezseniz, en inanılmaz konumlardan kazanırsınız.

Mücadele zihindedir. Fiziksel olmayıp; zihindedir. Zihin yenilgiyi kabullenmeyi reddettiği sürece, her aksilik size nerede yanlış yaptım diye kendinizi analiz etme fırsatı verir. Bu da bir fırsattır. Unutmayın, kriz kendinizi değerlendirmek için bir fırsattır. Nerede yanlış yaptım? Bunu düzeltin. Kendinizi toparlayın. Tekrar yolunuza devam edin ve her seferinde daha da güçlendiğinizi göreceksiniz. Kendinizi her toparladığınızda, daha güçlü olarak geri dönersiniz. İşte insan budur (Oxford Union, 8 Mart 2013)

Erken bir çıkış ihtimaliyle yüzleşirken Han'ın kendi kendine şöyle açıkladığı tahmin edilebilir: Bu tamamen benim ya da başkalarının yüzünden değil; kısmen şartlardan kaynaklanıyor (sakatlık nedeniyle beş maç kaçırmıştı). Başka bir Dünya Kupası yenilgisi muhtemelen diğer başarılarımı gölgelemeyecek.

Belki tam olarak bu kelimelerle değil ama son yirmi yıldır Seligman'la birlikte dayanıklılık ve iyi olma halini araştırmış ve eğitim vermiş biri olarak, Han'ın iç diyaloğunun büyük ölçüde farklı olduğundan şüpheliyim. Öğrenilmiş Çaresizlik gibi, Öğrenilmiş İyimserliğin de üç bileşeni var: Kalıcılık (sıkıntılar kalıcı olmayacak), Yaygınlık (sıkıntılar her şeyi mahvetmeyecek) ve Kişiselleştirme (sıkıntılar tamamen benden ya da tamamen başkalarından kaynaklanmıyor). İnsanın kendisiyle gerçekçi ama iyimser bir üslupla konuşmayı öğrenmesi, umudumuzun ve gelecekteki etkinliğimizin anahtarıdır.

İmran Han'ın Öğrenilmiş İyimserlik, Umut ve Geleceğe Yönelme konularında örnek bir şahsiyet olduğuna inanıyorum. Öğrenilmiş İyimserliği, ihtiyaç sahiplerinin ücretsiz tedavi görebileceği kanser hastaneleri (ABD'de bulunmayan bir lüks), dünya standartlarında iki üniversite ve daha pek çok muazzam görevi başarmasına yardımcı olan itici güç olmalıdır. Artık dini inançlarıyla şekillenmiş ve rafine edilmiş olan Öğrenilmiş İyimserliği olmalı ki, açık bir tuvalet, ıslak bir yatak ve etrafta sürünen yaratıkların bulunduğu küçük bir hücrede yaşamasına rağmen onu bir soğukkanlılık duygusu sarıyor.

Han'ın Öğrenilmiş İyimserliğinin, ulusumuzun kolektif Öğrenilmiş Çaresizliği tarafından geride bırakılabilecek olması da destansı boyutlarda devasa bir trajedidir. Han mükemmel olmaktan çok uzak, ancak muhtemelen tek umudumuz ve belki de çok uzun bir süre için son umudumuz.

Gurbetçi bir Pakistanlı olarak, kronik olarak maddi ihtiyaçların girdabına kapılmış gibi görünen Pakistanlı dostlarımla tam olarak empati kuramayacağımın farkındayım.
Ancak kendimin ve meslektaşlarımın yaptığı araştırmalardan biliyorum ki en son tatminimiz iyi yaşanmış bir hayatın en önemli özelliği olan anlam ihtiyacımızı karşıladığımızda gerçekleşir.

İmran Han bize anlamımızı ve amacımızı sürekli olarak hatırlatan tek liderdir.
Onun sesini ve iyimserliğini söndürmeyelim.

Prof. Dr. İbrahim Özdemir
İTBF, Üsküdar Üniversitesi

 


Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:14 Ağustos 2023Yayınlanma Tarihi:11 Ağustos 2023

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.