İnsanlarda ortak rüyalar var mıdır?
Her gece yaklaşık 2-3 saat REM dönemi denen rüya dönemi yaşarız. Bu demektir ki Türkiye’de bir gecede toplamda 150 milyon saat kadar insanlar rüya görüyorlar. İlk rüyamızı uykuya daldıktan 90 dakika sonra görmeye başlarız ve son rüyamızı da sabaha karşı görürüz. Toplamda 4-5 ayrı film şeklinde ayrı rüya görürüz.
Körler rüya görür mü?
Doğuştan körler yani hiç dünyayı görmemiş kişiler bildiğimiz manada rüya görmezler. Görmek değil, doğuştan körlerin ki işitme, dokunma, koku ve tat şeklindeki hislerden oluşur. Yani rüyaları sağlam diğer duyuları ile görürler. Körler normal insanlardan daha çok kâbus tipi rüya hissederler. Bu daha çok günlük kaygı, endişe ve düşme gibi rüyalardır. Günlük kaygıların yansımasıdır.
Sonradan kör olmuş kişiler ise yedi yaşına kadar dış dünyayı görmüşler ise, doğuştan körlerden farklı olarak sonraki zamanlarda görsel rüyalar görürler. Ama 5 yaşından önce bir dönemde kör olmuş ise yine doğuştan körler gibi rüyalarının görüntü içeriği olmaz. Yani rüya becerisi 5-7 yaşlarında olgunlaşır.
Hayvanlar rüya görür mü?
Rüya tüm memelilere özgü bir uyku deneyimidir. Bu yönüyle bakıldığında hayvanlar da rüya görürü: Kediler, köpekler, hamsterler, zürafalar, zebralar, aslanlar, filler… Hepsi rüya görür. Ama uykunun rüya dönemi insanda 90 dakika kedide ise 25 dakika sürer. Köpekler ise 45 dakikada bir 5 dakika rüya görürler. Bunu beyinlerinden yapılan elektrik kayıtları ile anlayabiliyoruz. Peki ne rüyası görürler? Çoğunlukla sanıyoruz ki günlük deneyimlerini rüyalarında görüyorlardır. Kemiği nasıl sakladığı, nasıl kedi kovaladığı… Bilimsel çalışmalar günlük deneyimlerini rüyalarında gördüklerini kanıtlıyor. Fareler labirentte dolaşırken beyin kayıtları yapılmış ve gece rüyada aynı beyin kayıtları çıkmış.
Buradan daha büyük bir soru çıkıyor. Darwin’in dediği gibi “eğer bir hayvanın rüya gördüğü gösterilir ise, bilincin varlığını gösterir bu. Rüya bilinçli hayalden başka bir şey değildir” demiştir. Ama gerçekten bilinçliler mi bundan emin değiliz.
Balıklar uyur ama rüya görüp görmediklerini bilmiyoruz. Kalamar ve ahtapot da uyku benzeri durumun varlığı gösterilmiş ancak rüya görüp görmediklerini bilmiyoruz. Sinek, örümcek ve arılar da uyku benzeri bir durum tespit edilmiştir. Ancak rüya görürler mi? Muhtemelen hayır… Beyin sinir yapıları bunu sağlayacak kadar karmaşık gözükmüyor.
Rüyaları kadınlar ve erkekler farklı mı hatırlar, farklı rüya görürler mi?
Kadınlar rüyalarını erkeklerden daha iyi hatırlarlar. Tıpkı doğum günleri ve evlilik yıl dönümlerini ya da kavgaları daha iyi hatırladıkları gibi. Erkeler daha çok rüyalarında saldırganlık ve cinsellikle ilgili rüya görürken, kadınlar ev içi sorunlar ve kişiler arası problemleri rüyalarında görürler. Günlük yaşamın aynısı yani…
Çocukların oynadığı video oyunları rüyalarına etki eder mi?
Video oyunları, akıllı telefonlar, internet dilsel olmayan problem çözümlerini kolaylaştırdığı gösterilmiş. Yani tümden zararlı değil oyunlar. Hatta dikkat verme becerisini arttırırlar. Çok oyun oynayan çocuklarda ani ortaya çıkan, hayali, korkutucu ve mümkün olmayan rüya karakterleri sıklıkla görülür. Günlük oyunların devamı şeklinde rüya görebilirler. Bazen de rüyalarda garip dönüşüm ve değişimler ortaya çıkabilmekte. Bir köpek mesela bir robota dönüşebilir. Bu garip durumlar oyunların neden olduğu yaratıcılıkla ilişkilidir.
Sadece oyunlar değil TV izlemek de rüyaların içeriğini değiştirir. Rüyalar nasıl günlük yaşamla ilişkilidir TV içeriği de öyledir. VE beyin gerçek yaşamla TV dizisini ayırt etmez.
İnsanlarda ortak rüyalar var mıdır?
Evet. Mesela tuvalet rüyaları. Neredeyse ortak bir rüyadır. Toplumlarda yüzde 2-5 kişi benzer tuvalet rüyaları görür. Tuvalet rüyaları uykuda çiş kaçırma ile ilgisizdir. Rüyada çiş kaçıran çocukların önce çiş kaçırdığı, daha sonra ıslak olduklarından tuvalet rüyası gördükleri gösterilmiştir. Kadınlar daha çok kaygı yönü olan tuvalet rüyaları görürler.
Açlık ve beslenme rüyalarımızı değiştir mi? Aç kişi kendini mutfakta mı görür?
Aç ve susuz bırakılmış kişiler rüyalarında su ve besinlerle ilişkili rüya görmeye başlarlar. Daha sık görürler bu tür rüyaları. Bu nedenle Afrika’daki aç çocuklar daha çok yemek rüyaları görüyorlardır. Neredeyse her gece… Üstelik açlığın rüya canlılığını arttırdığı gösterilmiştir. Onun için açlıkla nefis terbiye edilirken mistik rüyalar da canlanır. Bir gün aç ve susuz bırakılmış, uykudan önce de tuzlu yemek yedirilmiş kişiler uyku laboratuvarına yatırılmış ve üçte biri susuzlukla ilgili rüyalar görmüşlerdir. Tat ve yemek kokusu rüyaları daha nadirdir. Daha çok bu tür rüyaları körler görür.
Kâbus görenlere sıklıkla “fazla mı yedin?” şeklinde bir soru sorulur. Mandıra ürünleri ile beslenen kişilerin daha çok garip ve endişeli rüyalar gördüğü tespit edilmiştir. İlginç bir çalışma yapılmış ve organik beslenenlerin daha çok anlamlı ve tekrar eden, daha kolay hatırlanan, su, cinsellik ve risk alma rüyaları gördüğü tespit edilmiş. Fast food gibi hazır yiyeceklerle beslenenlerin ise rüyalarını daha az hatırladığı, kâbuslar ve cinsel içerikli rüyalar gördükleri tespit edilmiş. Beslenmeye dikkat.
Kâbuslarla başa nasıl çıkılır?
Kâbuslar hammaddesini korkularımızdan alan ürkütücü, korkutucu, kaygılı rüyalardır. Yani gece terörüdürler. Kâbuslarda yalnız oluruz. Bir sapıktan kaçamayız, bizi bulur her yerde. Bir şeytana bıçak batırırken plastik gibi bükülür. Hemen uyanmak isteriz. Oysa yatağımızda güven içindeyizdir. Yetişkinleri üçte biri ayda bir kâbus görür. Aşırı yemek yemek, yüksek ateş, bir fikre aşırı saplanma, yoğun stres, yer değiştirme, ağır iç hesaplaşma ve saldırıya uğramak kâbusa neden olabilir. Çocuklar anne-babaları ile aynı yerde uyuduklarında kâbusları azalır. Aslında rüyalardaki tek gerçek düşman kendimizin korkusudur. Bu korku rüyada sembolik olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle baş etme yolu korku ile yüzleşmektir. Kâbuslarla başa çıkmanın yolu ilkel kabileler olan Senoi yerlilerinden modern bilim adamlarınca öğrenilmiştir. Yüzleş ve onu yen, yüzleş ve onu mağlup et. Uzlaşmacı olmayan bir rüya figürü ile karşılaşınca kaçmak yerine onun üzerine gitmek gerekir. Bazen de dost bir rüya karakterini yardıma çağırmak işe yarayabilir. Düşmanca davranan rüya karakterleri, kişiliklerimizin kurtulmak istediğimiz yönüdür. Rüyada dönüp, “sen kimsin? Benden ne istiyorsun? Bana söylemek istediğin nedir? Neden böyle davranıyorsun?” diye sormak veya davranmak lazım.
Tecavüz ve çocukken uğranılan tacizlerden kaynaklanan tekrarlı kâbus var ise rüyadaki saldırganı yok etmek kurtulmaya yardım edebilir.
Peki bunu nasıl yapacağız? Öncelikle rüyayı sakin bir ortamda hatırlamaya çalışacağız. Hayali karakterleri yaratın ve konuşun. Karakteri karşınıza alın. Saçma olduğunu düşünmeyin. Deneyin. Rüya karakterinin verdiği yanıtları da yazın bir kenara. Kafanıza veya kâğıda yazın. Dinleyin ve karşılıklı konuşun. Saçma bulmayın. Ya da rüyada bir dostunuzu yardıma çağırdığınızı hayal edin… Bunu her gün egzersiz yapın. Kâbus bitecektir. Siz bitireceksiniz.
Takip ediliyorsanız rüyanızda, kaçmayı bırakıp durun. Size saldırıyor ise yanıt verin. Düşüyorsanız, usulca yere veya yumuşak bir zemine inmeyi hayal edin. Felç geçiriyor ve uyanamıyorsanız, rahatça rüyanın biteceğini ve deneyimi anlamaya çalışın. Mutlaka rüyadan uyanılır. Uyanıkken rüyayı prova yapmak ve hatta başka bir senaryoya dönüştürmek tekrarlayan kâbusları azaltabilir. “Bu sadece bir rüya”. Korku sizin izin verdiğinizden daha güçlü olamaz.
Rüyalarımızı daha fazla hatırlamak için ne yapılmalı?
Rüyaları öncelikle günlük yaşamın bir parçası kabul edip, onlara dikkat ve kulak vermek gerekir. Gece uyumadan rüyamızı hatırlayacağımıza dair bir şartlanma yapılmalı. Rüyalar üzerinde okumak, düşünmek ve konuşmak her geçen gün rüyalarımızı daha iyi hatırlamamızı sağlar. Rüya günlüğü tutmak, rüyaları çizmek veya yazmak müthiş yararlı olur. Düzenli uyunmalı, sağlıklı beslenmeli. Uyanır uyanmaz hemen kendinize nasıl bir rüya gördüm diye sorun. Ama gözünüzü açıp dış dünyaya dikkatinizi vermemiş olun. Uyanınca olduğunuz gibi kıpırdamadan kalın ve rüyanızda ne gördüğünüzü hatırlamaya çalışın. Bunları yapmak bile bir süre sonra rüyalarınızın kontrolünü elinize verir.
Paylaş