KAYGILAR KADINLARIN PEŞİNİ BIRAKMIYOR
Toplumun yüzde 7’si yani her 100 kişiden 7fci hayatında bir kere panik atak geçiriyor. Kadınlarda bu oran erkeklere göre iki kat fazla. Toplumdaki rolleri, genç evlilik yapmaları, çocuk bakımında yalnız bırakılmaları kaygı bozukluklarını tetikliyor ve panik atak gelişiyor.
Kaygı bozuklukları deyince, bu baslık alanda yaygın anksiyete (genellemiş kaygı bozukluğu), fobiler obsesif kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu gibi bir grup hastalık tanımlanmıştır. Genelleşmiş kaygı bozukluğu, güne yayılan bir olumsuz beklenti içinde olunması durumudur. Çoğu zaman nedeni de yoktur bu durumun ama kişi sürekli olarak göğsünde bir baskı, bunaltı hissi, nefes alamama durumu, kaslarda gerginlik, ağız kuruması, ellerde, kollarda, yüzde uyuşmalar gibi bedensel şikâyetlerle giden bir durum yaşar. Bu durumu daha çok kadınlarda görüyoruz.
Beyin çok karmaşık bir yapı. Beyinde 100 milyarın üzerinde hücre bulunduğu biliniyor ve bunların her biri, birbiriyle ilişki halinde. Beynin iç, orta kısımlarında dışarıdan gelen duyusal verileri, üst katmanlara taşıyan, oradan alınan emirleri de vücuda ileten yapılar var. Yani duyusal alış verişi yöneten merkezler var. Buralarda belli bazı noktalar var ki, onlar gerçekten bir tehlike uyaranı olmadan, yanlış sinyal veriyor ve vücut sistemi harekete geçiyor. Orada kimyasal bir düzensizlik oluyor.
Bu tanımlama mitolojiye dayanıyor. Pan adı verilen ürkütücü bir tanrı ki (çobanların tanrısı), bu alt tarafı keçi gibi, üstü ise garip : boynuzlu bir yaratık olan Pan, gelip i geçenleri korkutan ürkütücü bir ses çıkarırmış. Mitolojide tanrı Pan ile ilgili anlatılan öykü bu. O sesi i duyanların yaşadığı korku hali olarak anlatılıyor panik. Psikiyatri : tarihinde bir zamanlar asker kalbi de denmiş, nevrasteni de denmiş i ama hastalık olarak tanımlanması son 25-30 yıla dayanıyor. Yakın bir zamanda tanımlanmış yani.
Psikoloji anlamında ilk doktora gittiğimde travmaya bağlı stres bozukluğu teşhisi kondu. Yakınlarda gittiğimde ise depresyon atakları dendi. Uzun zamandır maddi-manevi zorluklar yaşıyoruz. İki yakınımı kaybettim. Çok hassas ve duygusal bir insan olduğum için her şeyi çok ağır yaralar ve izlerle geçiriyorum. Hayat karşı korkunç zayıf, yorgun ve çaresiz hissediyorum. Aylarca bir dağa gidip orada yaşamak ya da her şey düzelene kadar uyumak istiyorum. Bu ikisini de yapma lüksünü vermiyor bana ve iyice dibe vuruyorum. Bu dibe vuruşlarda ya delireceğimi ya da intihar edeceğimi düşünüyorum. Korkunç bir his! Ne olur bana yardım edin, çok korkuyorum intihar etmekten. Saygılarımla. E.K.
Travmalar kişileri travmanın şiddetine göre etkilemektedir. Hafif bir travmadan ağır travmaya kadar çeşitli derecelendirmeler vardır. Ancak kişinin acıya dayanıklılık eşiği bir diğerinden farklı olduğundan kimine göre çok hafif olan bir travma bir başka kişiye ağır gelebilir. Kişilerin travmayı yaşarken hissettikleri duygu durumları, olaylara ya da olayların yaşandığı kişilere verdikleri anlama göre değişir. Travmaya bağlı stres bozukluğu dendiğinde travmanın etkisi fazla olduğundan yaşanan stresin de kişiyi fazla etkilediği düşünülür. Yakınlarda gittiğiniz hekim de depresyon atakları demiş. Stres yaşantılarında eğer travma çözülmezse ve stresin artışını kişi yönetmeyi gerçekleştiremezse bunda n sonraki gidilecek yer depresyonun sahasıdır.
Çünkü halledilemeyen hayal kırıklıkları, endişeler, korkular ve kaygılar kişileri umutsuzluğa sevk ettiğinden depresyonun giriş kapısı kendiliğinden açılır. Yandaşları çaresizlik, umutsuzluk ve nihayetinde tükenmişliktir. Sevilen kişilerin kaybı, duygusal ilişkilerin mutlulukla nihayetlenmemesi elbette ki duygusal anlamda bir sıkıntı bırakacaktır. Önemli olan bu noktalarda takılıp kalmamaktır. Eğer depresyonun şiddeti ağırsa kişi burada daha fazla takılıp ayrıca kendisinin beceriksiz, değersiz ve kötü olduğunu düşünüp kendini suçlamaya başlayacaktır.
Depresyonda beyin kimyası değişime uğradığından öncelikle kesinlikle ilaç tedavisi görmelisiniz, bir psikiyatrist ile yüz yüze görüşmelisiniz. Bu esnada sadece psikiyatrist değil aynı zamanda bir psikologdan da psikoterapi desteği almalısınız. Maddi durumunuzun yeterli olmadığını yazmışsınız, ille de özel bir yerden değil devlet hastanelerinden de bu konuda yardım alabilirsiniz. İşinin ehli olan birçok psikiyatrist ve psikolog da devlet hastanelerinde görev yapmaktalar, önemli olan psikiyatrist ve psikologunuza güvenmeniz ve birlikte çalışmanızdır. Depresyon da travma sonrası stres bozukluğu da kesinlikle tedavi edilen rahatsızlıklardır. Önemli olan tedaviye düzenli olarak devam etmek ve belirli aralıklarla her iki uzman ile de yüz yüze görüşmenizdir.
Paylaş