MÜEBBET HAYATLAR
Sabah Gazetesi - Yalçın Bel / 2. bölüm
Sabah Gazetesi'nden Yalçın Bel müebbet hayatları yazdı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan yorumladı. İşte müthiş yazı dizisi...
Cinayet hükümlüsü Remzi Yay 11 yılda dolaştığı cezaevlerini adeta okul bilmiş. Cezaevindeki ilk günlerinde şunu sorgulamış sürekli. "Benim adam olmam için cezaevine düşmem mi gerekiyordu?" Bu sorunun altından sürekli okuyup, araştırarak kalkan Yay, Anadolu Üniversitesi'nin Açık Öğretim bölümünü kazanmış
Cezaevinde zaman nasıl geçer? Zindanlardan yolu geçenler, "Eğer zamanı sayarsan, geçmez" derler... Remzi Yay da ilk günler acemi mahkûmlarda olduğu gibi zamanı gün, gün saat saat saymış ama kısa sürede vazgeçmiş. İşte onun 24 saati... "Sabah namazına kalkıyorum. Sonra yazılarıma devam ediyorum. Tiyatro ve dizi senaryosu yazmak için aldığım kitapları okuyorum. Öğle yemeğinden sonra spor yapıyorum, koğuşta arkadaşlarla satranç oynuyorum ve gazetelerimi okuyorum. Kütüphaneye gidiyorum. Sübyan koğuşunda yatan çocukları konferans salonuna alıp kültür faaliyetlerini paylaşıyor, onlara cezaevi tecrübelerimi anlatıyorum. Mahkûmların en çok sevdiği diziler "Kurtlar Vadisi" ile "Ezel", bu dizileri seyrediyoruz."
MASADAN SAHNE YAPTI
Cezaevinde merak sardığı konuların başında önce tiyatro gelmiş. Bir kaç tiyatro oyununu izlemesi hayatını değiştirmiş Remzi Yay'ın..."Kültür Bakanlığı'na bir dilekçe yazarak Hacivat ile Karagöz'ün kitaplarını istedim. Bilgilendikten sonra yemek yediğim masasını kırıp sahnesini yaptım. Kendi yazdığım ve özellikle cezaevinde yaşanmış gerçek hikayeleri yazdım ve kendim canlandırdım."
AH ÇOCUKLARIM
Remzi Yay, 11 yıldır eşinin ve çocuklarının hasretini yaşadığını, onlara kavuşacağı günü iple çektiğini belirterek unutamadığı bir anısını anlatıyor: "Gözümün önünden hiç gitmeyen bir anım var. Cezaevine girdikten bir hafta sonra açık görüş vardı. Ailem ziyaretime geldi. Baktım en küçük kızım yok. Bir başka mahkûmun yakınının kucağında görünce çok tuhaf oldum. Daha 40 günlüktü. Çocuklarımın üçü de kız. En küçüğü şimdi 11 yaşında, kundaktaki bebeğimin başkasının kucağındaki hali hiç gözümün önünden gitmiyor, garipsedim. Aradan kaç sene geçti hepsinin ilk bebeklik halleri gözlerimin önünden gitmiyor. Küçük kızım beni hiç dışarıda görmedi. Elinden tutup parka götüremedim. Tahliye olduğum zaman birlikte yapacağımız şeylerin listesini yapmış. Ben o günü iple çekiyorum"
'ARKASI YARIN' MASALLARI
Cezaevinde çocuklarına mektuplar yazmış. Mektuplarda masallar uydurmuş Yay, "Onlar benim masallarımla büyüdü. Ben yazdım, anneleri onlara okudu. Hepsinin arkasına 'arkası yarın' yazardım. Ben de bir sonraki mektubumda onları meraklandırırdım. Benek yüzlü zürafa ve Cin Ayşe karakteri çıkardım. Hepsinde bir kahraman vardı, bazı insan karakterlerini hayvanlara aktardım. Onlardan uzağım, yazdıklarımla onların yanında olmaya çalıştım. Çıkınca bisiklet kullanacağız, denize gideceğiz, piknik yapacağız." Remzi Yay, " Kurtlar Alayı" adını verdiği 4'üncü kitabı üzerinde çalıştığını söylüyor. Ona göre, bu kitapta terör örgütlerinin içyüzü var. Yay, televizyonlarda izlemek, gazetelerde okumaktan bıktığı terör haberlerinin hayatını çok etkilediğini belirterek kitabını kaleme almaya başladığını anlatıyor. Yay, "Cezaevinde de teröre birinci dereceden karışmış, Türkiye'de işledikleri suçlarla infial uyandırmış insanlarla tanıştım. Onlarla birlikte yatarken hayat hikâyelerini dinledim. Çoğu terör örgütünün oyuncağı haline geldiğinin farkındaydı ama çaresizdi. İçeride olsalar bile hayatları tehdit altındaydı. Örgütleri onları yok edebilecek canavardı adeta" diyor.
KURTLARIN OYUNU
Bu kitabında terör örgütlerinin militanlarını nasıl ölüme gönderdiğini veya nasıl infaza karar verildiğini anlattığını belirten Yay şunları söylüyor: "Kurtlar avlanacakları av bulamadıklarında içgüdüsel olarak bir oyun oynarlar. Liderleri önderliğinde etraflarında dönerler. Bu dönme saatlerce devam eder. Bu oyun sonunda yere düşeni diğer arkadaşları parçalayarak yer. Bu kurtların var olduğundan beri süre gelen bir şey. 12 militanın örgüt tarafından öldürüldüğünü cezaevinde öğrendim. Bu olayların hepsi gerçek fakat isimleri değiştirerek anlattım."
Prof. Dr. Nevzat Tarhan Remzi Yay'ı değerlendiriyor:
'Varoluşunu sorguluyor'
"Remzi Yay, kriminal bir tipe yani suça meyilli bir kimliğe uymuyor. Kitapta öyküleri yeralan hükümlülerin hepsinde kriminal bir yatkınlık var. Remzi Yay'ın asıl problemi ise öfke kontrolü... Yani öfkesini, kızgınlığını kontrol edemiyor. Asıl önemlisi cezaevi Yay'ı hayli etkilemiş. Kendisini araştırmaya vermiş, cezaevine düşmesi ona felsefi bir bakış getirmiş, varoluşunu sorgulamış."
USTACA SORULAR
"Hükümlülerle yaptığı görüşmelerde araştırma yaparken ustaca sorular sormuş. Remzi Yay'ın sorduğu soruların bir kısmı psikiyatride sorulan sorular. Mesela, 'elinde sihirli bir değnek olsa ne yapardın?' diyor ve ilginç cevaplar alıyor. O kişinin hayal dünyasını keşfetmek için sorulabilecek bir sorudur bu. Hastayı analiz ederken kullandığımız soruları kullanmış. Yine görüşmelerinde hükümlülere 'korktuğun bir hayvan var mı?' diye sormuş. O kişi hakkında veya korku repertuvarı hakkında bilgi almaya çalışmış. Bu soru da psikolojide görüşme standartlarından birisidir. 'Geçmişte mutlu olduğun bir an var mı?' sorusu da dikkat çekiyor. Sorularla kişileri analiz etmeye çalışmış ve 'Cinayetten başka bir çözüm yolu önerebilir misin?' diye farklı çözüm noktalarını bulmaya çalışmış. Sorgularken insanları suçlayıcı ve yargılayıcı şekilde sorular sormamış. Savunma duygusu uyandırmadığı için güven ortamı uyandırmış."
7 KURŞUNU SORGULAMAK
"Kendi cinayetini sorgulamamış. Arada alacak meselesi var. Yolda karşılaşıyor, belinde silah taşıyor, karşısındaki silah çekince kendisinin de çektiğini söylüyor ama 7 mermi sıkmış. Meşru savunmada 7 mermi sıkmasını sorgulamak lazım. Burada öfke kontrolsüzlüğü de var. İlk kurşun için meşru müdafaa denilebilir ama diğer kurşunlar için bunu sorgulamak lazım. Özeleştiri yapamıyor."
Paylaş