Ölüm raporu
Elli yıl önce bir genç, bir de yaşlı bir adam Amerika'da idam cezasının sonunu planlamaya başladı.
Elli yıl önce bir genç, bir de yaşlı bir adam Amerika'da idam cezasının sonunu planlamaya başladı.
O günlerde cüretli bir fikirdi bu; idam anayasada vardı ve Anayasa Mahkemesi itiraz etmiyor, kamuoyu da cezaya şiddetle destek veriyordu. Öte yandan, 1963 yazı birçok insan için adalet ve eşitlik hayalleriyle capcanlı, yepyeni bir dünyayı temsil ediyordu. İdam uygulamasının güçlü bir muhalifi olan Anayasa Mahkemesi yargıcı Arthur Goldberg, 24 yaşındaki asistanı Alan Dershowitz'den, ölüm cezasının anayasaya aykırı olduğu konusunda çok etkili bir argüman geliştirmesini istedi. Şimdi ünlü bir savunma avukatı olan Dershowitz, "Bana, 'Karşıma toplu katliam yapanları, seri katilleri çıkarma' dedi" diye hatırlıyor. Yargıç Goldberg'in istediği ve Evan Mandery'nin "Çılgın Adalet: Amerika'da İdam Cezasının Ölümü ve Dirilişi" adlı yeni kitabında açıklanan Dershowitz'in raporu, ölüm cezasının uygulanmasındaki ırksal ayrımcılığa özellikle dikkat çekiyordu. Yargıç Goldberg raporu etkileyici buldu ve ondan muhalif bir hareket çıkardı. Fakat meslektaşlarını ürkütmemek için ırk meselesine yapılan tüm göndermeleri kaldırdı. Aradan elli yıl geçti ve idam hâlâ kalkmadı. Anayasa Mahkemesi 1972'de, uygulamadaki keyfiliklerin zalimce ve aşırı cezalandırmalara yol açtığını belirterek onu askıya aldı. 1976'daysa ceza tekrar yürürlüğe kondu. O günden beri bin 300'ü aşkın insan infaz edildi ama son on yılda bunların sayısı azaldı. William Brennan Jr. ve Thurgood Marshall gibi bazı yargıçlar idama her şart altında karşı çıkıyor. KORKULARINIZDAN KOLAYCA KURTULUN! Antonin Scalia ve Clarence Thomas gibi bazıları da bunun anayasaya kesinlikle aykırı olmadığını savunuyor. Fakat Mandery'nin de belirttiği gibi, idamın yeniden yürürlüğe konması için oy kullanan üç yargıç daha sonra fikrini değiştirdi. Yargıç Harry Blackmun emekliliği yaklaşana kadar bunun iç çatışmasını yaşadıktan sonra artık "ölüm düzeneğine bulaşmayacağı" şeklinde karşı görüş belirtti. Yargıç Lewis Powell da 1991'deki bir röportajda, ölüm cezasının "tüm yargı sistemini töhmet altında bıraktığını" açıkladı. Yargıç John Paul Stevens ise, iğneyle idam yöntemini devam ettiren 2008 tarihli bir davada, hukuki emsallere saygısından dolayı karara muvafakat etmiş ancak ölüm cezasını "hayatın anlamsızca ve gereksizce sonlandırılması" olarak niteleyerek bunda "sosyal veya kamusal yararının çok sınırlı kaldığını" ifade etmişti. Net bir duruş takınanlardan çok asıl bu yargıçlar, "neyin uygun olduğuyla ilgili değişen standartlarımızın" izini sürmemize yardımcı olabilir. Arthur Goldberg 1990'da hayata veda etti. Kendisini onun ömür boyu asistanı olarak tanıtmayı seven Dershowitz son sohbetlerinden birini şöyle hatırlıyor: "Ona, 'Siz Musa peygambersiniz ve size, İsrail ülkesine geçiş hakkı verilmedi. Son nefesinizi Nebo Dağı'nda vereceksiniz' dedim. Ama başlattığımız şeyin ben ölmeden sonuçlanacağı konusunda ona söz verdim." Peki sonu ne olacak? Dershowitz, "Yargıda hep olan şey olacak. Mahkeme öncülük yapıyor gibi görünecek, ama aslında arkadan gelecek" diyor. THE NEW YORK TIMESPaylaş
Yazar: Zeynep GÜÇLÜCAN
Görüntülenme:Güncellenme Tarihi:03 Eylül 2013Yayınlanma Tarihi:05 Eylül 2013
İlgili İçerikler
Köşe Yazarları
Sosyal Sorumluluk Projeleri
Kategori Bulutu
Psikiyatri AFAZİ Tüp Bebek Alkol Bağımlılığı Otizm Saç Dökülmesi Esrar Bağımlılığı Alzheimer Bebek Gelişimi Kokain Bağımlılığı Baş Ağrıları Stres Kumar Bağımlılığı Demans Depresyon Sanal Bağımlılık Migren Alerji Opiat Bağımlılığı Parkinson Kadın Hastalıkları Sigara Bağımlılığı Şizofreni Obezite Kardioloji Bipolar Bozukluk Cilt Bakımı