Panik Atak

Panik Atak

KALP KRİZİNDEN ölecekmişim gibi hissediyorum. Hemen acil servise koşuyorum. Ambulans görsem panik yaşıyorum, günde 2-3 defa acile başvuruyorum. Doktorlar her zaman aynı şeyi söylüyorlar: "Hayır ölmüyorsunuz, panik nöbeti geçiriyorsunuz, evinize gidin rahatlarsınız." Eğer iyiysem, bana neler oluyor?"

Panik nöbet geçirdikten sonra evinden çıkamayan, çarşı pazara gidemeyen, evde yalnız kalamayan, hatta hastahaneye yakın bir eve taşınan insanlar çok fazladır. Kalabalık bir yere gitse, hep kapıya yakın otururlar. Köprüden, tünelden geçmek, hatta arabaya binmek onlar için işkence olur. Banyoda, tuvalette bile kapıyı açık tutarlar. Sürekli ölüm, aklını kaybedeceği, kalp krizi geçireceği felç olacağı gibi konulan düşünmekten işini gücünü ihmal eder olurlar.

 

Panik ataklara eşlik eden belirtiler şunlardır.

• Nefes daralması, boğulma hissi.

• Tıkanma hissi.

• Göz kararması, baş dönmesi, sendeleme, fenalaşma.

• Titreme ve sarsılma.

• Çarpıntı, nabız hızlanması.

• Göğüs ağrısı, göğüste fenalık hissi.

• Kimliğini, kişiliğini kaybediyor hissi.

• Terleme.

• Bulantı, karında rahatsızlık hissetme.

• Vücutta uyuşma, karıncalanma hisleri.

• Sıcak basmaları, ürpermeler, irkilmeler.

• Ölüm korkusu.

• Kontrolsüz bir şey yapmaktan, aptallaşmaktan, aklını kaybetmekten korkmak.

Panik atağın ruh hali kötü bir şey olacakmış hissiyle seyreden yoğun endişe, korku veya dehşet yaşamaktır.

Panik bozuklukta, krizler aniden ve beklenmedik bir şekilde oluşur.

Panik bozukluğu yaşayan hastaların önemli bir kısmında, fobik kaşınma davranışı oluyor. Yani tekrar panik geçireceğim di­yerek, kendisini aşırı korumaya alırlar. Akıllarında hep o korku vardır.

Psikiyatri uzmanına başvuran panik vakalarının %70'i en az 10 defa başka hekime başvurmuş oluyorlar. Bunlara organik, fiziksel bir hastalık olmadığı söyleniyor. Fakat hastalıkları sürüyor. Kendilerini daha kötü hissediyorlar. Hatta; "benim hastalığının tıpta çaresi yok, doktorlar anlayamıyorlar" diyerek daha da telaşa kapılabiliyorlar.

Panik hastalarının %64'ü ölüm hakkında fazlaca düşünüyorlar, ölmeyi istermiş hissi taşıyorlar, intihara başvurma duygulan veya korkulan ortaya çıkabiliyor.

Yapılan bir araştırmada kalp kroner angiografîsi yapılıp normal çıkan hastaların %57'sinin panik nöbetler geçirdiği görül­müştür. Demek panik atak, insanları gereksiz kalp incelemesine iten önemli bir neden olarak dikkati çekiyor.

Panik bozukluk hastalarının %83'ünün iş verimleri düşüyor, %67'si işini kaybediyor, %50'si evinden, 3 km. uzağa arabayla bile gidemez hale geliyorlar. Alkol tüketiminde artış da dikkati çekiyor.

Panik bozukluğunun sebebi nedir?

Panik bozukluk bir hastalıktır. Bu kişilerin beyinlerinde Locus cerleus bölgesinin aşın duyarlı olduğu çok kolay noradrenalin salgılaması yaptığı belirlenmiştir. Özellikle beynin sağ yankındaki alanların daha duyarlı olduğu öne sürülmektedir.

Kadınlarda erkeklere göre 2-3 misli daha fazladır. Beyinde 16922 kromozomu üzerindeki genlerle ilişkisi olabileceğine dair deliller vardır.

Panik bozukluk bir beyin hastalığıdır. Beynin kimyasal dengesinin bozulması ile ilgili bir hastalıktır. Tıptaki son gelişmeler bunu tespit edebilmektedir ve tedavisinde de önemli başarılar elde edilebilmektedir.

Tedavisi nasıldır?

Beyinde bozulan kimyasal dengeyi düzeltici ilaçlar gereklidir. Bu ilaçların bazıları panik nöbetini o an kesmek içindir. Ancak asıl tedavi edici ilaçlar, beyinde farmakolojik iyileşme yapan İlaç vardır. Bu ilaçlar hastanın bireysel ihtiyacına göre belirlenir, doz titrasyonu yapılır uygun tedavi plânı içerisinde uygulanır.

Tedavi sadece ilaçtan ibaret değildir. Hastalığın kökenini araştırmak gerekir. Kişilik analizi yapılır, çocukluk dönemleri, bilinç altı ile ilgili bilgiler elde edilmeye çalışılır. Stres faktörü araştırılır. İnsanlarla iletişim etkileşim sorunları incelenir. Bireysel psikoterapi ile hasta takibe alınır.

Ölüme verilen anlam

Panik bozukluk bir hastalıktır ve tedavisi vardır. Bunu unutmamak gerekir. Bazı vakalarda tedavide direnç oluşmaktadır. Bu vakalarda genellikle ölümle ilgili konulara verdikleri anlam çok belirleyicidir. Ölümü her şeyin sonu, bir bitiş ve tükeniş olarak gören insan panik atağa çok yatkın hale geliyor. Fransız Cumhurbaşkanı Mitterand'a doktorlar iki ay sonra Öleceğini açık ve net olarak söylediklerinde; "Ölümden sonra ne olacağım, bu konuda da bana bir çalışma yapın" demiştir. Bunun üzerine yazılan kitap Fransa'da Bestseller olmuştur.

İnsan denilen mükemmel bir varlığın kaplumbağadan, filden daha az yaşaması ve öldükten sonra da yok olması, çürümesi mantıkî olarak çok anlamsızdır. Evrendeki bu mükemmel ve kusursuz düzen böyle bir anlamsızlığın olmaması gerektiğini gösteriyor. O halde kendisini göstermeyen bir güç ve irade var. Evren kendi kendine oluşamayacak kadar kusursuz, sanatlı, mükemmel ve büyük bir ilmin ürünü. Tabiatta, bu evren projesini tasarlayacak şuur yok. Sebepler, yani inorganik maddeler ve fizik-kimya kanunları kurallar zincirinden ibarettir. Bu kurallar zincirini eyleme dönüştürecek bir dış güç gereklidir.

İşte bu metafizik yorumdan soma metabiyolojik bir açıklama yaparsak. Evren başıboş değildir. Her şeyi kontrol eden, bilen ve gören bir güç vardır. Biz midemize ve kalbimize bile hükmedemiyoruz, tabiata da hakim değiliz. Kalbimiz bizim kontrolümüz dışında çalışıyor. O halde biz tıp ne diyorsa azami şekilde gereğini yapacağız. Sonra da, kontrol bizde olmadığına göre, kontrolün gerçek sahibine güveneceğiz. Doğa üstü güce ve Yaratıcıya inanan insanlar, hem streslere daha dayanıklı oluyorlar, hem de paniklerini daha iyi kontrol edebiliyorlar.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:07 Ekim 2006

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.