Psikiyatride yeni hastalık

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan Gülden Kalecik ve Fikri Akyüz’ün sunduğu TGRT Haber’de yayınlanan “GÜNDEM” programında Psikolojinin her yönünü anlattı. Tarhan Terörden depreme, bayramdan aile ve insan psikolojisine, gelin kaynana kavgalarından aile içi iletişimi kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan Gülden Kalecik ve Fikri Akyüz’ün sunduğu TGRT Haber’de yayınlanan “GÜNDEM” programında Psikolojinin her yönünü anlattı. Tarhan Terörden depreme, bayramdan aile ve insan psikolojisine, gelin kaynana kavgalarından aile içi iletişimi kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Van depremiyle birlikte sosyal medya üzerinden başlatılan milliyetçi tartışmaların beraberinde getirdiği psikolojiyi öncelikli olarak değerlendiren Rektör Tarhan bu tartışmalarda sağduyunun hakim geldiğini söyledi. Sosyal medya ve psikolojisi üzerine Rektör Tarhan;

ARTIK GENÇER SOSYAL MEDYA BAĞIMLISI

“Van depremiyle birlikte kimileri onlar hak ettiler, iyi oldu gibi sözler sarf etti. Bu sözler bir insanın düşünmeden, dürtüsel verdiği tepkilerdir. Kahve konuşması gibi. Önceleri kahvelerde konuşuluyordu ancak bu söylemler sosyal paylaşım sitelerinden ifade bulunca kitle anında büyüyor, tepkiler de gelişebiliyor doğal olarak. Bu, kişilerin zihin algısının dışa vurumu aslında. Dürtüselliği açığa çıkardı sosyal medya. Baskılanmış ön yargılar ortaya çıktı. Sosyal medya bunu tartışmaya açtı ancak sağduyu hakim geldi. Bu tartışmalar o kişilerin öz eleştiri yapmalarına neden oldu. Kültürel olarak iyi bir olgunluk seviyesine geldik…

GENÇLERE EGO İDEALİ VEREMEDİK!

Gençler sosyal medyaya tutku derecesinde bağlı artık. Bu Türkiye’de değil dünyada böyle. Olumlu yönde kullanmak gerekiyor bu bağımlılığı. Bir yönden bakıldığında toplumsal sorunlara gençlerin kafa yorması önem taşıyor. Ama onlara bir ego ideali veremedik. Nasıl yaşamalısın gibi soyut hedefler koyamadık önlerine. Bakıyorsunuz idealize ettikleri konu seks, para, makam, araba, ev sahibi olmak gibi somut hedefler. Soyut hedefleri yok. Gençlerin eski dönemlerde bir ideali vardı. Yeni kuşaklarda ise kendini tatmin idealleri var. Kendi zevklerini yücelten bir gençlik var.

REKTÖR TARHAN TGRT HABER'DE ANLATTI...İNTİHAR SALGIN GİBİ YAYILIYOR

Şuanda gençlere rol model olarak Batı, Amerika artistleri sunuluyor ve bu ciddi bir tehlike. Ciddi riskler var. Ancak ümitsizliğe de düşmemek gerekiyor. Kötü iyi yayıldığı gibi iyi de hızlı yayılıyor. Sorumluluk hissetmek ve bir şeyler yapmak gerekiyor bu noktada. Gençler sahte güzellikler, yalancı arkadaşların etkisinde kalma eğiliminde ve tembel, kolaycılığı tercih ediyor. Tam bu anlamda aileden alınan değerler önem arz eder hale geliyor. Devlet de bu noktada değerler hareketi yapmalı. Eğer değerler aktarımı yapılmazsa 50 yıl sonra kültür değişir. Zevki yaşam amacı olarak seçmiş kuşak iyice yaygınlaşır. Kişi sadece kendi çıkarını düşünür, sokaklarda yalnız dolaşan insanlar yaygınlaşır tıpkı ABD’de olduğu gibi. Böylece mutsuzluk ortaya çıkar ve intihar hızı salgın gibi yayılır. Değerler sosyal öğrenmeyle aktarılıyor. Anne ve babaların daha fazla sorumluluk hissetmesi gerekiyor. Eğitim politikalarının da aynı sorumlulukla belirlenmesi gerekiyor. Sokakta yürürken gence davranış bile çok önemli. Osmanlı döneminde bu aktarım dergâhlarda oluyormuş. Buraya gelenlere önce edep sonra ilim öğretiliyormuş. Oturmayı kalkmayı öğretiyorlardı önce. Sosyal sermaye verildikten sonra bilgi sermayesi anlatılıyordu kişilere. Önce üretecek, zenginleşecek sonra bu zenginliğini kaynak haline getirip kullanacak. Kültürel standart oluşturamıyoruz biz.

ETİK DEĞERLER KÜRSÜLERİ YAYGINLAŞIYOR

İktisatçılara soruluyorlar yazılan teoriler neden uygulanmıyor diye. Onlar da dürüst insan bulamadıklarından şikâyetçiyiz diyorlar. 2008 krizinden sonra ortaya çıkan aç gözlülük ve hırs ekonomi bilgisinin yanında etik değerlerin de öğretilmesini mecburi kıldı. Onun için birçok üniversitede etik değerler kürsüleri kuruldu. Çünkü insanı doğal akışında bırakırsan bencil olmaya yatkındır. Bu kürsüler insanları bir anlamda frenleyecek. Kişinin içinde iç durdurucuya ihtiyacı var. Bu da vicdandır. Dış durdurucu ise yasalar, kanunlar gibi yaptırımlardır. İnsanların zihinsel jürisi olması gerekiyor.

BUYURGAN YÖNTEMLERDEN UZAK DURULMALI

Her çağın iletişim yöntemleri var. Bu yöntemleri kullanma noktasında aileye önemli görevler düşüyor. İletişimin gelişmesiyle birlikte çağımızda açık iletişim benimsendi ve toplum açık her şeyi konuşur, tartışır hale geldi. Eskisi gibi buyurgan yöntemlere artık kişiler prim vermiyor. Onun içindir ki bu tarz yaklaşımlardan uzak durmak gerekiyor. Aksi halde bu kişide ters kimlik geliştirebilir. Örneğin buyurgan bir ailenin çocuğunda tersi aile kültürü benimsenebilir. Çünkü çocuklarda bu çağda özerklik duygusu baskın oluyor. Böyle olunca da evden kaçan, değerleri yerine getirmeyen bir çocuk ortaya çıkıyor. Aslında demokrasi kültürü bu çağın yöntemi. Batının değeri değil. Çocuk anne ve babayı eleştirebilmeli.

PSİKİYATRİDE YENİ HASTALIK “İŞBİRLİĞİ BOZUKLUĞU”

Psikiyatride son dönemlerde yeni bir hastalığın tanımlanması söz konusu. O da işbirliği bozukluğu. Çünkü gerek aile içi gerek sosyal ilişkilerde işbirliği kurmayı başaramayan çok sayıda kişi var. O nedenle işbirliği kuramamak bir hastalık ve tedavi gerektiren bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum aslında sorun çözme stilinin bilinmemesiyle alakalı. Bunun toplumsal değer olarak öğretilmesi gerekiyor. Bunu bilenler başarılı oluyor. Bakıyorsunuz kişi iyi bir doktor, mühendis ama evliliğini yürütemiyor, sonlandırmak zorunda kalıyor. Bu durum bilimsel olarak tanımlanıp çözüm sistematize edilip öğretiliyor artık.

ÇİFT TERAPİLERİNİN YERİNİ BOŞANMA TERAPİLERİ ALDI

Bu öğretiler duyguların eğitimi olarak beyine öğretilmeli. Örneğin feminist söylem olan “ O sana bağırırsa sen de ona bağır, sana tabak atıyorsa sen de ona at” gibi söylemlerin iyi bir yöntem olmadığı ortaya çıktı, boşanmaları artırdığı gözlemlendi. Öyle ki ABD’de çift terapilerine boşanma terapisti deniyor artık. Bu ülkelerde evliliğin bütününe önem vermek yerine açık evlilik teşvik ediliyor. Bunun üzerine Psikiyatri bunu bilim olarak tanımladı. İdeali ortaya çıkarmaya çalışıyor. Öfke kontrolünü araştırıyor. Öfke anında önce öfkeyi boşaltacak davranışlar sergilemeli. Öfkeye sebep olan fikri dışa vuran duyguyu bulursunuz ve ilişki yönetimini bulursunuz. Hemen boşanma yoluna gidilmemeli. Boşanma kararı verilirken elimden gelen her şeyi yaptım deyip boşanmalı.

EŞLER NEDEN TARTIŞIYOR?

Aile değerlerine kadın, biyolojik olarak daha öncelik veriyor. Bu anlamda kadın daha fazla sorumluluk hissediyor. Genetik olarak bir eğilimi var. Erkek ise daha çok dış destekli kodlanmış biyolojik farklılıklara sahip. Aile içi sorunları kadın dert ediyor. Erkek ve kadın beyni farklı çalışıyor. Kadın paylaşarak, konuşarak rahatlarken erkek de durum farklı. Onlar daha çok düşünerek rahatlama yoluna gidiyor. Kadın kocası için sen beni anlamıyorsun, erkek de eşi için çok konuşuyorsun der, bu noktada tartışma, kavga başlar. Aslında paylaşma ihtiyacı demek kadının sevgisiz, korumasız kaldığı demek. Erkek bunu bilmeli kadın da eşi susmak istiyorsa ona susma hakkı tanımalı. Psikolojik yaralıysa ona bir süre dokunmamalı. Bu bilinç olursa tartışma olmaz.

GELİN KAYNANA NEDEN ANLAŞAMAZ?

Gelin kayınvalide probleminin tarihi geçmişi var. Sümer tabletlerinde geçiyor gelin kaynana kavgaları. İnsanın var olduğu yerde var, yok sayabilmek mümkün değil. İki tarafın da duygusal öncelikleri var. Genç kız ve erkek evlenince genç kızda kayınvalide kocamı benden alır mı, aramızı bozar mı gibi kaygılar taşırken kayınvalide de el bebek gül bebek büyüttüğüm çocuğumu elimden alacak biri geldi diye düşünür. İki tarafında bu noktalarda korkuları oluşur. Korkular beslenir ve taraflar birbirlerine zarar verme niyeti olmadığı halde niyet ve zihin okumaya yeltenirler. En en ufak tartışma bakarsınız kavgaya dönüşür. Burada erkek de krizi yönetemiyor aslında. Ne haliniz var deyip çekip gidiyor. Bazen de kendi annesini körü körüne savunuyor. Bu yanlış bir tutum. Olaya avukat değil hâkim gibi yaklaşmak gerekiyor. O nedenle mutlu ve huzurlu bir evlilik için evlilikte duygusal zekada empati öğretilir taraflara. Kişi eşimi seviyorsam onun sevdiklerine de sevgi göstermeliyim diye düşünmeli. Sevmese de ona saygı duymalı.” Şaban Özdemir (NPGRUP)   TGRT YAYININI BURADAN İZLEYİN...

Paylaş

Görüntülenme:
Güncellenme Tarihi:15 Kasım 2011Yayınlanma Tarihi:11 Kasım 2011

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.