Ramazan’da sağlıklı uyku nasıl uyunur?
Ramazan ayında en çok karşılaşılan uyku sorunları; uykuya dalma zorluğu, yorgun uyanma ve gün içinde aşırı uykululuk olarak karşımıza çıkıyor. Aşırı uykululuk halinde, öğleden sonra yarım saatlik bir uykunun daha dinç hissedilmesini sağlayacağını belirten Doç. Dr. Barış Metin, yatmadan önce ağır yemekler yenmemesi konusunda uyarıyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Barış Metin, özellikle Ramazan ayında değişen uyku düzeni hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Yarım saatlik uyku, daha dinç hissetmenizi sağlayabilir
“Ramazanda uyku ile ilgili sorunlar olabilir, en sık karşılaşılan sorunlar; uykuya dalma zorluğu, yorgun uyanma ve gün içinde aşırı uykululuktur” diyen Doç. Dr. Barış Metin,
“Ramazanda sahura kalkılması gündüz aşırı uykululuğa neden olabilir. Bunun nedeni gece uykusunun bölünmesidir. Özellikle gündüz kendinizi aşırı uykulu hissediyorsanız öğleden sonra kısa süreli, örneğin yarım saatlik bir uyku tekrar dinç hissetmenizi sağlayabilir” şeklinde konuştu.
Yatmadan önce ağır yemekler yemeyin!
Ramazan aylarında görülen bir diğer uyku probleminin de gece yemek yiyip yatmaktan dolayı oluşabildiğini kaydeden Doç. Dr. Barış Metin,
“Yatmadan önce ağır yemekler yenilmesi uykuya dalınmasını geciktirebilir ve gece kaliteli bir uyku uyunmasını engeller. Bu nedenle özellikle sahura kalkmayan kişiler eğer gece geç saatte yemek yiyecekse; az yağlı çorba, süt, ekmek gibi hafif gıdaları tercih etmelidir. Reflü rahatsızlığı olanların uyumandan birkaç saat önce yemek yemeyi bırakmaları önerilir” uyarısında bulundu.
Şekerlemeler 1 saati aşmamalı
Doç. Dr. Barış Metin, “Sağlıklı uykunun en önemli belirtileri; gece uykuya dalma süresinin çok uzun olmaması, gece uyanıklıklar olmaması, sabah dinç ve dinlenmiş kalkılması ve gündüz uyuklamanın olmamasıdır. Bunların birinin var olması uykuda bir sorun olduğu anlamına gelir” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Böyle durumlarda uykuyu bozan etmenin araştırılması ve nedene yönelik bir tedavi yapılması önerilir. Bazı kişiler gün içerisinde kısa şekerlemeler yapmayı sever. Bu tip şekerlemeler bir saati aşmamak ve özellikle tam öğle saatinde yapılması kaydıyla sağlık açısından da faydalı olabilir. Ancak uzun uykular gece uykusunu geciktireceğinden önerilmez. Özellikle öğleden sonra ve akşam uykuları gece uykusuzluğa daha çok neden olur.
Çay, kahve ve sigara uykuyu geciktiriyor!
Uyku hastalıklarından insomniler (uykuya dalmanın geç olması), Huzursuz Bacaklar Sendromu, Sirkadiyen Ritm Bozuklukları (kaymış uyku uyanıklık ritmi) özellikle uyku düzenini bozar. Uyku Apne Sendromu geceleri sağlıklı bir uyku uyunmasını engelleyerek gündüz uykululuğa neden olur. Vardiyalı çalışan bireylerde uyku düzeni çalışma şartları nedeniyle sıkça bozulduğundan çeşitli rahatsızlıklar meydana gelebilir. Uyku hijyenini bozan herhangi bir faktör de uyku düzenini bozabilir. Özellikle akşam saatlerinde TV karşısında uyuklamalar gece uykuya dalmayı zorlaştırır. Çay, kahve ve sigara beyni aşırı uyararak uykuyu geciktirir. Bu tip uyarıcıların akşam saatlerinde alınması önerilmez.”
Uyku hijyeni için neler yapılmalı?
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Barış Metin, uyku hijyeni için önerilerini şöyle sıraladı:
-“Yatakta uyku dışında bir aktivitede bulunulmaması (bilgisayar, tablet, telefon kullanımı vb.),
-Yatmadan önce ağır yemekler yenmemesi,
-Her gün aşağı yukarı aynı saatlerde uykuya yatılması,
-Yatağın rahat olması, ağrıya neden olmaması,
-Özellikle akşam saatlerinde uyuklamaların yapılmaması,
-Sabah alarm ertelenerek uyumaya devam edilmemesi,
-Yatmadan önce alkol alınmaması, sigara içilmemesi,
-Akşam yemeğinden sonra kahve gibi uyarıcıların içilmemesi gerekmektedir.”
“Ramazan, manevi detoks için büyük bir fırsat”
Oruç, belirli bir süre aç kalmanın çok daha ötesinde bir anlam taşıyor. Ramazan ayının; yalan söylememek, gıybet etmemek, kalp kırmamak gibi şartları da barındırdığını ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, tüm gereklilikleri ile oruç ibadetini gerçekleştirmenin manevi bir detoks olduğunu belirterek, “Vücudumuzu zehirlerden ve toksinlerden arındırdığımız gibi, ruhumuzu da toksinlerinden, zehirlerinden arındırmak gerekiyor. Ramazan bunun için çok büyük bir fırsat” dedi.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, Ramazan ayının psikoloji üzerindeki önemi hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Orucun anlamı, aç kalmanın çok daha ötesinde
Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, “Ramazan ayında genel olarak oruç tutmak; imsaktan iftara kadar yemek yememek ve cinsel ilişkide bulunmamak olarak algılanır; ama bu çok sığ bir tanım.Oruç, bunların da ötesinde yalan söylememek, gıybet etmemek, kalp kırmamak gibi şartları da barındırıyor” diyerek,
“Tabii ki aç ve susuz kalmanın neden olduğu hipotansiyon ve hipoglisemi psikolojimizi özellikle akşama doğru ciddi anlamda bozabiliyor, bizi daha sinirli, daha tahammülsüz insanlar haline getirebiliyor, trafikte çok ciddi sorunlar yaşanmasına neden olabiliyor, iftar sonrası öncesi karı-koca kavgalarına neden oluyor… Bunlar her evde yaşanıyordur ya da yaşanmıştır” şeklinde konuştu.
“Vücudumuz gibi, ruhumuzu da toksinlerinden arındırmak gerekiyor”
“Tüm gereklilikleri ile oruç ibadetini gerçekleştirmek, aslında bir manevi detokstur” diyen Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Vücudumuzu zehirlerden ve toksinlerden arındırdığımız gibi, ruhumuzu da toksinlerinden, zehirlerinden arındırmak gerekiyor. Ramazan bunun için çok büyük bir fırsat. Bir ay boyunca eğer korteksinizdeki yalan nöronları çalışmadıysa, bir ay boyunca ruhunuz gıybetle, dedikoduyla uğraşmadıysa; bir ay boyunca sosyal medyadan tanımadığınız insanlara kötü yorumlar yazmadıysanız ve arkadaşlarınızın paylaştığı fotoğrafların tamamını beğendiyseniz, manevi bir detoks programına girmişsiniz demektir. Manevi detoks ile bunlardan arınıyorsunuz. İçteki kötülükten, kirden, insanlarla ilgili ön yargılardan, insanları damgalamaktan, ötekileştirmekten, yok saymaktan…
“Yardım etmek, ruhunuza çok iyi gelecek”
Ramazan’da bir zekât müessesi var ve kültürel olarak bizler, böyle bir şart olmamasına rağmen, zekatı Ramazan ayına saklarız. Bu, toplumsal dayanışma ve kişilerin de kendilerini iyi hissetmeleri açısından oldukça önemli bir şey. Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etme hissi, ruhunuza çok iyi gelecektir. Başlama ihtimali olan bir depresyon ya da anksiyeteniz varsa, bunun önüne geçecektir.
“Tahammül eşiğimizin artması gerekiyor”
İftara doğru, Türkiye’nin dört bir yanından insanların oruçlarını küfürle, hakaretle, kavgayla açtığına şahit oluyoruz. Ramazan’ın manevi detoks kısmında; bizi öfkelendiren şeylere tahammül eşiğimizin artması da gerekiyor. Yani normalde sinirlendiğimiz bir şeye, Ramazan ayında ekstra sinirlenmemeye çalışmamız gerekiyor. Karşımızdaki bizi ne kadar provoke ederse etsin. Hani çok meşhur bir hadis vardır ya ‘Ramazanda biri size kötü bir laf ederse, siz cevap vermeyip, ‘Ben oruçluyum’ deyin’ diye… Bunu günlük hayata, günlük pratiğe uygulamak gerekiyor.
“Aile içi ilişkiler için müthiş bir fırsat”
Çünkü Ramazan, öfkenin çok ciddi anlamda sınandığı; ama hakkıyla bazı şeyler yerine getirilirse, öfke kontrolünün de sağlanabileceği muhteşem bir fırsatı önümüze seriyor. Bir diğer yönü, aileyi aile yapan en temel şeylerden biri, bence akşam yemeklerini birlikte yemektir. Ama televizyonu kapatarak, cep telefonlarını sessize alarak, hep beraber ailece bir yemek yemektir. Ramazan bunun için müthiş bir fırsat.”
Sofrada televizyonu kapatın, telefonunuzu sessize alın
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, “Herkes akşam ezanını beklemek zorunda. Bunu bir fırsata çevirmek gerekiyor” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Özellikle aile içi ilişkilerin zayıfladığı düşünülüyorsa, Ramazan ayında bu iftar ve sahur sofralarını ailenin birbiri ile yeniden kaynaşması, yeniden birbirini tanıması, yeniden birbirlerinin problemleri ile ama canı-ı gönülden ilgilendikleri bir fırsata çevirmek gerekiyor.”
Paylaş