SÜPER BEYİNLER CERN'İ ANLATTI
A.A
İsviçre’de yürütülen CERN'deki Türk araştırmacılar yürütülen dünyanın en büyük bilimsel deneyi CERN'i anlattı....
İsviçre'nin Cenevre kentindeki Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi'nde (CERN) yürütülen dünyanın en büyük bilimsel deneyi “Büyük Patlama”da, 90'a yakın Türk araştırmacı görev alıyor. CERN'deki Türk araştırmacılardan Doç. Dr. Bilge Demirköz, CERN'e ilişkin, “CERN, bizlerin evrene uzattığı bir dua, evrene açılan bir el. Bakalım çalışmalarımızın, çabalarımızın karşılığında evren bize ne verecek?” dedi.
CERN'deki çalışmalarını 5 yıldır aralıksız sürdüren Doç. Dr. Bilge Demirköz, iki yıl ATLAS detektörünün yapımında, çalıştırılmasında ve sorunların çözümünde ve binlerce fiber optik kablonun bağlanmasında çalıştığını anlattı.
“Ben 2 yıl boyunca her gün kaskımı taktım, ucu demirli ayakkabılarımı giydim ve her gün yerin altına indim. Yani iki yıl boyunca gün yüzü görmedim” diyen Demirköz, bu süreçte yaşadıklarını şöyle anlattı:
“İki yıl yerin altında inanılmaz tempoda kablolarla, ekipmanlarla yere eğilerek, dehliz gibi yerlerden geçerek detektörleri yaptık. Parçacıkların dışarı kaçmaması için dedektörleri adeta matruşkalar gibi içiçe geçirip arada boşluk bırakmayacak şekilde tasarladık.
Bu süreçte, sabahları uyandığımda güneşe bakmamaya çalışıyordum. Kendimi o gün yine havanın kötü olacağına inandırıyordum. Çünkü erken saatte yerin altına inecektim ve çıktığımda yine güneş olmayacaktı.
Cenevre'de kış aylarında çok yağmur yağıyor ve hemen hemen de hiç güneş yok. Bu nedenle güneşi ve yeşili görmek için Alpler'e, yani bulutların üzerine çıkmanız lazım. Zaten yerin altında olduğumdan ve güneşi görmediğimden kayak sevgim oluştu.”
Demirköz, yapımında çalıştığı detektörün şimdi sorunsuz çalışmasını “dünyanın en muhteşem olayı” sözleriye değerlendirdi.
“CERN, BEKLENMEDİKLERİN YERİ”
Doç. Dr. Demirköz, insanın yaptığına inandığında bunun mutlaka bir geri dönüşünün olacağını belirterek, şöyle konuştu:
“Örneğin Edison, elektrik lambasını bulmaya çalışmıyormuş. Bu deneyde belki hiçbirimizin beklemediği bir şey gelecek. CERN benim için beklenmediklerin yeri. Ama CERN'de bir şeyi beklemek de istemiyorum, bir şeyleri umut ediyorum ama beklenmedik bir şeyi bulmak istiyorum. En fazla istediğim şey bu. CERN benim için bizlerin evrene uzattığı bir dua. Ellerimizi evrene doğru açtık ve bir duamız var ve diyoruz ki 'bize bir şey ver'. Bizim için evrene açılan bir el CERN. Bakalım çalışmalarımızın, çabalarımızın karşılığında evren bize ne verecek?”
“NE SIKILMASI ERKCAN, EN İYİ YERDESİN”
CERN'deki çalışmalara University College London'dan katılan bilim insanı Dr. Erkcan Özcan da değişik ülkelerden yüzlerce bilim insanının çalıştığı CERN'in bir fizikçinin dünyada çalışabileceği en iyi yer olduğunu savundu.
“LHC, okyanuslara açılan yepyeni bir gemi aslında. Bu gemiyle okyanuslara açıldık diyebiliriz. Belki karşımıza bir şey hemen çıkabilir ya da uzun süre çıkmaya da bilir. Ancak önemli olan bu geminin içinde, hatta yapıldığı tersanede olmak çok önemli” diyen Erkcan, deney sonuçlarının üye ülkelerin gelişimine büyük katkı sağlayacağına işaret etti.
Erkcan, Cenevre'deki hayatının yüzde 90'ının bilgisayarda program yazarak geçtiğini, bundan zaman zaman sıkıldığı anlarda, “Ne sıkılması Erkcan. Aslında dünyada çalışılabilecek en iyi yerde çalışıyorsun. Daha ne isteyebilirsin ki” sözleriyle kendini yeniden motive ettiğini aktardı.
Dünyanın çoğu yerinde ve Türkiye'de gerçek fizikle, öğretilen fizik arasında büyük bir farkın bulunduğunu vurgulayan Dr. Erkcan, sayısal derslerin keyifli taraflarının öğretilmedikçe öğrencilerin bilime ilgi duyamayacağını söyledi.
Paylaş