YAPAY ZEKA 50 YAŞINDA
Yapay zeka araştırmaları elli yıldır devam ediyor. 9-14 Temmuz tarihleri arasında İsviçre’de toplanan dünyanın önde gelen yapay zeka uzmanları, yapay zekanın geçmişini ve geleceğini tartıştılar.
"Artifical Intelligence" (AI) yani "yapay zeka" kavramı ilk olarak elli yıl önce (1956) Dartmouth kolejindeki iki aylık atölye çalışması çerçevesinde, yeni bir araştırma disiplininin resmi adı olarak kabul edilmişti. Terimin isim babası, bunu 31 Ağustos 1955 yılında proje başvurusunda kullanan John McCarthy’dir.
Fakat elli yıllık isim geçmişine karşın yapay zeka fikri aslında daha eskidir. Warren McCulloch ve Walter Pitts, 1943 yılında Bulletin of Mathematical Biophysics dergisinde "A Logical Calculus of the Ideas Immanent in Nervous Activity" adlı makalede, bir Turing makinesi gibi işleyen ve temeli nöronlara ve geribesleme düğümlerine dayanan bir işlemci fikrini ortaya atmışlardı.
Sürpriz modeller
Aradan geçen elli yıl içinde "yapay zeka" epey yol aldı. 50.yıl kutlamaları için 9-14 Temmuz tarihleri arasında İsviçre’nin Monte Verita bölgesinde düzenlenen konferansta, birbirinden ilginç yapay zeka modelleri karşıladı bilim adamlarını.
Zıplayarak engelleri aşabilen, kameralı gözlü, gövdesinin alt kısmı tahtadan üst kısmı beyaz plastikten üretilmiş ya da her tarafından kablolar sarkan bu yaratıklar yapay zekanın araştırılması için geliştirildi.
Monte Verita’daki ETH Zürich’in (İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü) konferans binasında dünyanın en ünlü yapay zeka araştırmacıları toplandılar. Zürich Üniversitesi Yapay Zeka Laboratuarı yöneticisi Rolf Pfeifer’in davetlisi olarak gelenler arasında, mesela MIT Media Laboratuarı’ndan Cynthia Bareazeal, Tohoku Üniversitesi’nden Akio Ishiguro, Stanford Üniversitesi’nden Nils Nilsson ve Sony firması’ndan Luc Steels gibi isimler vardı.
Doğa ve robot
Fakat "50th Anniversary Summit of Artificial Intelligence" adı altında gerçekleştirilen toplantısında amaç elbette eski dostlarla sohbet edip kutlama yapmak değildi. Bilim adamları daha çok geçmişte yaşanan hataları tartışmak ve "yeni AI" ile ilgili paradigmanın daha yaygın olarak desteklemek için buluştular.
Yapay davranışı daha çok bir işlem, ya da dış dünyayı görüntüleyen sembolleri ya da kuralları oluşturan merkezi bir birim olarak kabul eden düşünce "good old fashioned AI" (GOFAI)/ (eski geleneksel yapay zeka) için tipiktir.
Fakat son zamanlarda zekanın ancak bir bedenle birlikte anlaşılabileceğine dayanan bir paradigma öne çıktı. Yeni yapay zekanın ("new AI") en önemli temsilcileri Pfeifer ve Rodney Brooks (MIT Computer Science and Artifical Intelligence Lab.).
Zekanın bedene ait olduğuna inanan Pfeifer, robotlardan yararlanmadan yana. Fakat bilim adamı doğayı taklit etmek yerine zekanın arkasında gizli olan ilkeleri anlamaya çalışmak istiyor daha çok.
Evrimsel süreç
Yapay zekanın buluşçuları arasında yer alan Nilsson ise elli yıllık birikimin ardından artık hedefin insan zekasıyla karşılaştırılabilen "human-level artificial intelligence" olması gerektiğini bildirdi.
İlk başlarda bunun kolay ulaşılabilir bir amaç olduğu sanılıyordu ama yol uzadıkça hedef de uzaklaşıyordu nedense. Fakat Nilsson buna rağmen bu vizyonda kararlı, sonuçta varolan bir şey için çabalamak gerekir diyor.
Brooks ise "Bugün bir solucan, yarın insan" diyerek evrimsel bir süreçten söz ederken kimileri "Doğrudan doğruya insanla başlayalım, biz insanlar zekanın varlığını kanıtlıyoruz zaten" diyerek itirazda bulundular.
Oven Holland (Essex Üniversitesi) ise "zeka nedir?" diye sorduktan sonra şöyle konuştu: "Zeka keşiftir. Keşifler nasıl yapılır? Model bazlı simülasyonlarla. Neyi modellemek gerekiyor? Bedenimizi, dünyayı ve bedenimiz ve dünya arasındaki etkilemişimi".
Bilginin yüzde 2’si
1956 ve 1996 yıllarında mümkün olmayanın artık gerçekleşebileceğini inanan Holland, meslektaşlarına kemikli, kaslı ve damarlı bir robotun nasıl üretilebileceğini anlatırken, yapay zekayla yetinmeyip, yapay bilincin de geliştirilmesi gerektiğini önerdi.
John McCarthy’nin arkadaşı olan Marvin Minsky (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü), ilginç bir iddia attı ortaya: ’Yapay zekanın beyni ölü’. Minsky’e göre bugüne kadar yaşanan başarısızlıklar, yapay zeka üzerine çalışan bilim adamlarının bilgisayara sağduyuyu öğretmemeleriyle ilgili.
Bir bilgisayar ilk önce "bir iple bir şeylerin çekilebileceğini ama itilmeyeceğini" öğrenmesi gerekir diyor Minsky. Fakat bu da aslında yeni bir öneri değildir. İple ilgili örnek Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün 1973 yılından kalma notlarında da yer almakta.
Çok sayıda meslektaşı tarafından desteklenen bilim adamı Doug Lennat 1984 yılından bu yana Cyc adındaki bir bilgisayara sağduyu (Common Sense)yüklemeye çalışıyor. Cyc, örneğin "gökyüzü" veya "mavi" gibi yaklaşık 300.000 konsepti ve aşağı yukarı da üç milyon bağlantıyı (mesela gökyüzü nasıl mavi olabilir gibi) biliyor.
Fakat Lennat kısa bir süre önce New Scientist dergisine, şimdilik zeka için gerekli olan gündelik yaşam bilgisinin sadece %2’sini bir araya getirebildiklerini de itiraf etti.
Zeka tanımlaması
Dartmouth Koleji’nde 1956 yılında bir grup fizikçi ve matematikçi yeni bilgisayar sistemleri geliştirmek için bir araya geldiklerinde MCCarthy’nin önerisi olan "yapay zekayı" kabul ettilerse de bundan başka öneriler de gelmişti.
Mesela "complex information processing" ("karmaşık bilgi işlemi") de çok beğenilmişti. Evet aslında "zeka" tanımlanması daha zor olan bir kavramdı. İnsanların entelektüel çabalar harcamadan yerine getirdikleri, yüzleri tanıma ya da konuşmaları anlama gibi görevlerde bilgisayarlar bugün bile hala bocalıyorlar.
Fakat bizim için zor olan sayısal işlemleri ise bilgisayar kolayca yerine getirebilmekte. Kim bilir belki de bilgisayar uzmanları insansı bir davranış olan "zekaya" odaklanmasaydılar, "karmaşık bilgi işlemi" çerçevesinde hiçbir zaman üretmeyecekleri cesur ve korkusuz tezleri ve teorilere ulaşmayacaklardı.
Karmaşık bilgi sistemi
Fakat insan zekasını taklit etmesi gereken programların birçoğu, "karmaşık bilgi işlemi" için algoritmalara ve veri yapılarına gerek duyarlar. Ve bu algoritmalar ve veri yapıları, yapay zekanın elli yıllık gelişiminden geriye kalanlardır.
Gerçi doğal konuşmaları anlayan, çeviren veya toparlayan sağlam ve pratik veya "gören" ya da örneğin bir odanın içindeki masa, sandalye ve dolap gibi tipik mobilyaları güvenli bir şekilde yerleştirebilen yazılım programları hala ortada yok.
Ama yine de bir çok alanda kullanılan algoritmalar ve veri yapıları söz konusu. Yapay zekanın yaşamamız üzerindeki etkisini asla yadsıyamayız. Örneğin her gün milyonlarca insanın yararlandığı Google arama motoru, yapay zeka olmadan düşünülemezdi bile. Artık sınırlar çözüldü, yapay zeka birçok disiplinin olmazsa olmaz bir parçası haline geldi. Ve bir zamanlar yapay zeka olan günümüzde bilişim oldu.
KAYNAK: //www.hurriyet.com.tr/bilim/
Paylaş