AİLEDE SORUNU ÇÖZME SORUMLULUĞU

AİLEDE SORUNU ÇÖZME SORUMLULUĞUİnsanlar arasındaki her ilişkide, birinin ihtiyacının karşılanmadığı, karşısındakinin davranışından memnun olmadığı, yani “sorunu olduğu” zamanlar vardır. Kocanız ilgi göstermeyebilir, çocuğunuz sözünüzü dinlemeyebilir, arkadaşınız sizi yanlış anlayabilir………

Böyle anlarda kişinin canı sıkılır, bezgin ve rahatsız olur. Eğer canımız sıkkınsa, üzgünsek, mutsuzsak bu duygularımızın nedeni karşımızdakinin davranışı bile olsa bu bizim sorunumuzdur, bu duygu bize aittir ve duyguyu değiştirme, sorunu çözme sorumluluğu da bize aittir. Duygumuzun değişmesi, rahatlamamız ve sorunumuzun çözülmesi için karşımızdakinin bir şey yapması gerekse bile sorun bizimdir. Bu iletişimde önemli bir unsur, neden önemli çünkü iletişimimizde karşımızdakine tutumumuzu, konuşmalarımızı nasıl yapacağımızı belirliyor. Bir problem durumunda yaşadığımız olumsuz duygu, karşımızdakinin davranışının bir etkisi olmaktan ziyade bizim kişilik yapımızın getirdiği düşünce sistemimizin ürünüdür. Çünkü görüyoruz ki aynı davranış karşısında farklı insanlar farklı etkiler yaşıyabiliyor, birinin üzüldüğü davranışa başka biri bunda üzülecek ne var diyebiliyor. O halde diyebiliriz ki bizi üzen şey karşımızdakinin sözü ya da davranışı değil bizim ona bakış açımızdır. Eğer ilişkimiz sırasında hoşumuza gitmeyen bu duyguların sorumluluğunu tümüyle karşımızdakine yüklersek, onu suçlayıcı, eleştirici, yargılayıcı konuşmalar yaparsak ilişkinin çatışmaya dönmesi ihtimali fazladır. Bu tür konuşmalara “sen dili” diyoruz. Sen dili eleştirici, suçlayıcıdır ve ilişkiyi çatışmaya götürür, çünkü kimse eleştirilmekten hoşlanmaz. Eğer birine bu tür mesajlar gönderiyorsak büyük bir ihtimalle karşımızdaki ya savunmaya ya da saldırıya geçecektir, konuşma bu hale geldiyse eğer artık iletişim kanalları kapanmış demektir. Konuşmalar çatışmaya döndüğünde yaşam zevksiz bir hal alacak ve problemler çözümsüz kalacaktır. O halde yaşamı daha güzel kılmak, sorunları probleme-iletişim çatışmalarına dönüştürmemek için demek ki sağlıklı iletişimin koşullarını yani nasıl bir dil kullanacağımızı ve problem çözme yöntemlerini bilmemiz gereklidir.

 

  • İletişim temelde konuşmaya dayanır. Ancak konuşmak, insan ilişkilerinde yapıcı olduğu kadar yıkıcı da olabilir. Karşımızdakini bize yakınlaştırabildiği gibi uzaklaştırabilir de. Demek ki iletişim dediğimizde konuşmaktan öte bir şeyden söz ediyoruz.
  • İletişimin aracı konuşmak, ama konuşmak sadece bir araç ve araçlardan sadece biri. Biz konuşmadan da karşımızdakine bir şeyler iletebiliriz, örneğin beden dilimizle. Ya da hiç bir jest ya da mimik kullanmasa bile bazen karşımızdakinin sessiz kalması pek çok anlam taşıyabilir, onun sessizliğinde bir şeyler işitebilir, duyabiliriz.
  • İletişim bir dil işlemi değil insan işlemidir, karşılıklı etkileşimdir.
  • İletişim kendini, ihtiyaçlarını, ne istediğini anlatabilmek ve karşısındakini, onun ihtiyaçlarını, ne istediğini anlayabilmektir.
  • İletişimin en önemli özelliği iki yönlü olmasıdır. Bir konuşan (ileten), bir de dinleyen (duyan, iletiyi alan) var.


İletiyi gönderen ===========> iletiyi alan

(konuşan) (dinleyen)

Gönderilen ileti ===========> alınan ileti

(söylenen) (duyulan)

Bu ikisi aynı olmayabilir, örtüşmeyebilir. Her zaman karşımızdakinin söylemek istediği ile duyduğumuz aynı olmayabilir. Bu şu demek oluyor; "dinlemek" başka şey "duymak" başka. Gönderilen mesajı doğru yorumlayabilmek (duyabilmek) için iyi bir dinleyici olmak sağlıklı iletişimin ön koşulu. Çünkü gönderilen ileti (mesaj) her zaman açık olmayabilir. Başarılı bir iletişim için söylenenin karşıdaki kişi tarafından tam olarak anlaşılması gerekir.


Paylaş

Görüntülenme:
Yayınlanma Tarihi:01 Ocak 2000

© 2024e-Psikiyatri.com, bir NPGRUP sitesidir,
e-Psikiyatri.com bir NPGRUP sitesidir. Bu sitede verilen bilgiler, site ziyaretçilerinin/hastaların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame etmek değil, desteklemek için tasarlanmıştır. Bu sitede yer alan bilgiler bir hekime danışmanın yerine geçmez. Tüm hakları saklıdır.