Artık hediyeler kuru kuruya mı veriliyor?
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Alper Evrensel, “ Yıl dönümlerini anmak, insanlığın ortak kültür ve mirasıdır ve gelecekte de böyle olmaya devam edecektir” diyor ve devam ediyor;
“Yüzlerce yıllık geleneğin belli başlı oturmuş ritüel kalıplarına son yıllarda bir de ‘hediye’ eklenmiş durumda. Günümüzde yeni yıl, kişiler birbirine hediye vermeden kuru kuruya kutlanamaz hale geldi. Hal böyle olunca, armağan ve sürprizler, fiyat ve kutlamaların sosyal medyadaki beğeni sayısıyla ölçülüp övülür oldu. Bundan birkaç on yıl önce en hafif ifadeyle ‘görgüsüzlük’ olarak kabul edilecek tutumlar artık normal ve geleneksel sayılmaya başlandı. Bu temelsiz davranış kalıpları, viral enfeksiyon gibi sosyal medya ve televizyon aracılığıyla tüm topluma ulaştı ve sorgusuz sualsiz kabul edildi.”
BU MOTİVASYONUN KAYNAĞI NE?
Peki tüm bunlar nereden çıktı? Küresel ölçekte zengininden fakirine, gelişmişinden geri kalmışına tüm dünya toplumlarını bu ortak amaç etrafında birleştirmeyi başaran motivasyonun kaynağı nedir? Tüm insanlığı hipnotize olmuşa, kurulmuş saatlere benzeyen davranışlara iten nedir? Mutluluğa duyulan ihtiyaç mı? Ortak bir şeyler yapma dürtüsü mü? Sürü psikolojisi mi?
Psikiyatri Uzmanı Dr. Alper Evrensel hem bu soruları yöneltiyor hem de bu soruların içinde belki de hepsinden bir parça olabileceğini söyleyerek devam ediyor; “ İnsanların ortak amaçlar etrafında toplanmalarını sağlayan şey, ortak bir amaç etrafında toplandıklarını sezmemeleridir. Tüketimin özendirilmesi ve hediyeleşmenin viral hale gelmesi için ilkel ve çocuksu dürtülerimizin gıdıklanması yetiyor. Bu gıdıklama ‘Efsane Cuma’ ve benzeri günler için yapılabiliyorsa, yılbaşı gibi özel bir günde fazlasıyla yapılıyor.”
EMİRLERE DAYALI HARCAMALAR
Dr. Alper Evrensel’e göre akıllı telefonlar ve sosyal medyanın tetiklediği tüketim sisteminin üzerinden çok uzun zaman geçmese de, bu süre içinde doğup eli para tutan nesil artık bu sistemin sorgusuz sualsiz emirlere uyarak harcama yaptırdığı paralı askerleri haline gelmiş durumda.
Geçmişte saflığın ve samimiyetin temel bileşen olduğu yılbaşı günleri, günümüzde içtenliğin alınıp satılabilen bir meta olmamasından ve para etmemesinden dolayı şimdi kuru kuruya hediye verilen bir güne dönüşüverdi. Görünüşe göre saatler gece yarısını vurduğunda Sindirella’nın sihri bitecek ve herkes külkedisine dönüşüverecek.
Ercan Kesal: “Yerli diziler yersiz uzun”
“Yazmak için çok okumak şart!”
Bir Zamanlar Anadolu’da filmindeki muhtar rolü ile hafızalara kazınan, Çukur dizisindeki İdris Koçovalı karakteri ile milyonları kendine bir kez daha hayran bırakan Oyuncu – Yazar Ercan Kesal, Bi’ Çay Bi’ Sohbet etkinliği kapsamında Üsküdar Üniversitesi öğrencileri ile buluştu. Ülkemizde okuma oranlarının azlığından yakınan Kesal, “Esin ve zanaat yazmanın en önemli iki noktası ancak çok okuyarak yazma ustalığına ulaşabilirsiniz. Gençlerimiz yazıyor ama bu esinlenme düzeyinde kalıyor, ustalaşmak için okumak gerekiyor” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya Kulübü ve Eğitim & Araştırma Kulüpleri, Oyuncu – Yazar Ercan Kesal’I ağırladı. Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleşen ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği söyleşide Ercan Kesal hayatındaki dönüm noktalarından bahsederken önemli tavsiyeler paylaştı.
Kaybetmekten korkmayın
Günümüzde kaybetmekten ve yaralanmaktan korkan bir nesil yetiştiğini söyleyen Oyuncu – Yazar Ercan Kesal, “Kayıplarımızla baş edemiyoruz, çabuk yıkılıyoruz. Kaybetmekten, yaralanmaktan korkmayın çünkü onlar size tecrübe katacak. Benim de kayıplarım oldu ama bana çok şey kattı. Yabancı bir yere gittiğinizde de kaybolabilirsiniz, bu sizi endişelendirmesin, önemli olan kayboldum diye yakınmak değil, önemli olan o durumun içinden nasıl çıkabileceğini bulmak ve size neler kattığını görebilmek. Christoph Colomb kaybolmasaydı Amerika’yı keşfedemezdi. Kayıplarımızdan ziyade kazançlarımızın da keyfine varabiliyor muyuz emin değilim” dedi.
Yazıyoruz ama yeterince okumuyoruz
Ülkemizde okuma oranlarının azlığından yakınan usta oyuncu Kesal, herkesin birşeyler yazabildiğini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti; “Esin ve zanaat yazmanın en önemli iki noktası ancak çok okuyarak yazma ustalığına ulaşabilirsiniz. Gençlerimiz yazıyor ama bu esinlenme düzeyinde kalıyor, ustalaşmak için okumak gerekiyor. Okuyun, yazarken okuduklarınızı taklit ettiğinizi göreceksiniz ama bir süre sonra yazdıklarınızın özgünleştiğini fark edeceksiniz. Rus edebiyatı çok değerlidir, Karamazov Kardeşleri mutlaka okumalısınız. Onlar benim için Suç ve Ceza’yı yazan Dostoyevski’den de öndedir. Andrey Tarkovski’nin Mühürlenmiş Zaman kitabı bana çok şey kattı, onu da mutlaka okuyun. Yazmak için okumak şart.”
Çukur’dan ayrılma sebebim farklı
Son üç yıldır büyük seyirci kitlelerine ulaşan Çukur dizisine ikinci sezonun sonunda veda eden Oyuncu Ercan Kesal, Türkiye’deki dizi sektörü ile ilgili görüşlerini Üsküdar Üniversitesi öğrencileri ile paylaştı. Kesal, “Türkiye’de yerli diziler yersiz uzun. Bir dizi iki buçuk saat sürer mi? Dizi sektöründe hızlı bir değişimle karşı karşıyayız. Son 10 yıldır teknolojik bir gelişim var. Diziler hızla televizyonlardan dijital medyaya kayıyor. Bazen nasıl bu kadar hızla ilerlediğini anlamak zor oluyor. Dizilerin bu hali ile sürdürülebilir olmadığını biliyorum. Bir dizi 3,5, 10 sezon sürer mi? Sürmez, sürmemeli çünkü bir süre sonra senaryo gevşiyor, kendini tekrar etmeye başlıyor. 10 sezonun üzerinde devam eden diziler var, başarısını eleştirmiyorum ancak nasıl devam edebildiğini de anlamak çok güç. Benim diziden ayrılma sebebim dizinin süresi değildi, senaryosunu sevdim ve kabul ettim. İki sezon sette bulundum, farklı şeyler de öğrendim ama ayrılma sebebim farklıydı. Artık farklı işlere yönelmem gerektiğini hisettim. Şu an çok önemli bir yönetmenle sanat filmi için çekimlerimiz devam ediyor” dedi.
Kendinizi baştan yaratabilirsiniz
Söyleşide hayatına da değinen Kesal, sözlerini öğrencilere tavsiyelerde bulunarak sonlandırdı; “Nevşehir’de bir köyde önce manavlık sonra da gazozculuk yapmış bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. İnsan doğarken ailesini, doğduğu yeri ve maddi durumunu seçme şansı olmuyor ama geleceğini şekillendirmek kendi elinde. Ben kendi geleceğimi kendim yarattım. Hekimlik de yaptım ama uzmanlık düzeyinde olmadı, yazarlığa ve 47 yaşımda da oyunculuğa yöneldim. Sizler de bu şansa sahip değilsiniz ama kendi hayatınızı yeniden inşa edebilirsiniz. Bu noktada ciddi bir talepte bulunmanız gerekiyor. Razı olmamak ve inat etmek lazım.”
Paylaş