Beyin ölümü bildirimlerinin, geçen yıl bir önceki yıla oranla yüzde 30 oranında arttığı açıklandı.
Beyin ölümü bildirimlerinin, geçen yıl bir önceki yıla oranla yüzde 30 oranında arttığı açıklandı.

Sağlık Bakanlığının eğitsel çalışmaları ve farkındalık arttırıcı faaliyetleri sonucu beyin ölümü bildirimlerinin, geçen yıl bir önceki yıla oranla yüzde 30 oranında arttığı bildirildi.
Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası, bitkisel hayatla beyin ölümü kavramlarının birbirinden farklı olduğunu söyledi.
Hastaların, bilincin tamamen kapalı olduğu ancak bazı beyin aktivitelerinin sağlam kaldığı bitkisel hayatta, aylar ve hatta yıllarca destek tedavisiyle yaşayabildiğini anlatan Kapuağası, nadiren bu hastaların yaşama dönebildiklerini belirtti.
Beyin ölümünü ise beyin ve beyin sapı fonksiyonlarının geri dönüşümsüz kaybı olarak tanımlayan Kapuağası, bu durumun tıbben “ölüm” olarak kabul edildiğini söyledi. Kapuağası, beyin ölümü teşhisinin, nöroloji, nöroşirürji, kardiyoloji ve anestezi-reanimasyon uzmanlarından oluşan heyetçe muayene ve testler sonucu konulduğunu dile getirdi.
Bu testlerle beyne kan akımının tamamen durduğunun, tespit edildiğini anlatan Kapuağası, şöyle konuştu:
“Beyin ve beyin sapına kan gitmediği için hastanın solunumu yoktur. Beyin ölümü tanısı alan hastalar, bu nedenlerle organları korumaya yönelik solunum cihazına bağlanır ve yoğun bir tıbbi bakım uygulanır. Bu durumda 24-72 saat ancak geçici bir süre iç organların nekroza gitmesi engellenebilir.”
Yalnızca beyin ölümü gerçekleşen kişiden organ nakli yapılabildiğini, bu organların bir başkası için ikinci bir yaşam şansı olduğunu vurgulayan Kapuağası, beyin ölümü gerçekleşen hastaların yakınlarına duyarlı olmaları çağrısında bulundu.
Herkesin bir gün kendisi ya da bir yakını için organa ihtiyaç duyabileceğini göz ardı etmemesini isteyen Kapuağası, beyin ölümü tanısı konulan hasta için tıbben yapacak bir şey kalmadığını, ancak organ bağışıyla başka hastalara hayat verilebileceğini vurguladı.
Kapuağası, “Organların bağışlanması, bitkisel hayatta olan hastalar için değil beyin ölümü gerçekleşmiş hastalar için önerilen bir şeydir” diye konuştu.
“BEYİN ÖLÜMÜ BİLDİRİMLERİ YAPILAN KİŞİLERİN DÖRTTE BİRİ BAĞIŞÇI”
Beyin ölümü bildirimlerinin artırılmasını istediklerini bu yönde eğitici ve farkındalık arttıcı çalışmalar yürüttüklerini belirten Kapuağası, “Beyin ölümü bildirimi geçen yıl bir önceki yıla oranla yüzde 30 arttı” dedi.
Kapuağası, genellikle beyin ölümü bildirimlerinin dörtte birinin bağışçı olduğunu, bu nedenle bildirimlerin artmasının organ bağışının da artması anlamına geldiğini söyledi.
2002'de 148 olan beyin ölümü bildiriminin 2005'te 229'a, 2008'de 720'ye, 2009'da 952'ye, 2010'da bin 36'ya ve 2011'de bin 319'a” çıktığını ifade eden Kapuağası, “2002'de beyin ölümü gerçekleşen kişilerden 111'inin, 2008'de 262'sinin, 2009'da 298'inin, 2010'da 272'sinin ve 2011”de 343'ünün” organlarının bağışlandığını belirtti.
“NÜFUS BAZ ALINDIĞINDA BİLDİRİMLERDE İZMİR BÖLGESİ İLK SIRADA”
Beyin ölümü bildirimlerinde bölgeler arasında farklılık olduğunu ifade eden Kapuağası, nüfus göz önünde tutulduğunda İzmir bölgesinin bildirimler açısından ilk sırada yer aldığını, bunu İstanbul bölgesinin takip ettiğini söyledi.
Sayı baz alındığında 2011 yılında “İstanbul bölgesinden 255, Ankara bölgesinden 228, İzmir bölgesinden 225, Adana bölgesinden 175, Antalya bölgesinden 175, Samsun bölgesinden 114, Bursa bölgesinden 90 ve Diyarbakır bölgesinden 57” beyin ölümü bildirimi yapıldığını belirten Kapuağası, Adana bölgesindeki bildirimlerin geçmiş yıllara oranla 2 kat arttığını ifade etti.
Diyarbakır bölgesindeki bildirimlerin geçmiş yıllarda oldukça düşük seviyede olduğunu anlatan Kapuağası, bölgeye giden Bakanlık ekiplerinin bu konuda eğitim verdiğini; şu anda ilde 2 nakil merkezi açtıklarını anlattı.
Beyin ölümü bildirimlerinin kamu, üniversite ve özel merkezler içinde en çok üniversitelerden geldiğini belirten Kapuağası, “Nakil merkezleri ağırlıklı olarak üniversitelerde. Artık devlet ve özellerde de artışlar var” diye konuştu.
A.A