Dini takıntılar obsesif kompulsif bozukluğun bir türü
Ramazan ayında dini takıntılar artabilir…
Allah’a inandığı halde şüpheye düşmek, kendi kendine Allah’a inandığını ispatlamaya çalışmak, saatlerce tövbe etmek, abdestinin bozulduğundan ya da namazı doğru kılıp kılmadığından şüphelenmek gibi pek çok şekilde ortaya çıkan dini takıntılar, obsesif kompulsif bozukluğun bir türü olarak dikkat çekiyor. Bu tip takıntıların ödülden çok cezayı kullanan, eleştiren, hata kabul etmeyen, aşırı kuralcı ailelerin çocuklarında daha sık görüldüğünü belirten uzmanlar, bu durumun Ramazan ayı süresince bazı hastalarda artabileceği uyarısında bulunuyor. Takıntılar, seratonin artırıcı ilaçlar ve davranış terapisiyle tedavi edilebiliyor.
Üsküdar Üniversitesi, NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Tan, Ramazan ayı sürecinde karşılaşılabilecek dini takıntılarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Dini takıntıların Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB)’nin bir türü olduğunu belirten Doç. Dr. Oğuz Tan, bu durumu “kafadan atılamayan ve ileri derecede rahatsızlık düşüncelerin baskın olduğu bir hastalık” şeklinde tanımladı. Kişinin bu düşünceleri kafasından atabilmek için çeşitli yollara başvurduğunu anlatan Doç. Dr. Oğuz Tan, bu çabaların faydası olmayabileceğini ve daha çok düşünce gelebileceğini ifade etti.
Aşırı şüpheler ve tekrar eden tövbeler
Dini takıntıların OKB’nin sık rastlanan bir türü olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Oğuz Tan, “Mesela kişi Allah’a inandığı halde, Allah’a veya diğer kutsal şeylere içinden küfür sözleri gelir. Tövbe eder, dua eder, tekrar tövbe ve dua eder. Genellikle aynı şekilde tövbe ve aynı dualar kullanılır. Tövbe ve dualar saatleri bulabilir. Din bilginlerini bulup, dinden çıkıp çıkmadığını sorar. ‘Galiba Allah’a inanmıyorum’ diye düşünür. Kendi kendine Allah’a inandığını ispatlamaya çalışır. İbadet sırasında aklından küfürlü sözler geçebilir, gözünün önüne cinsel hayaller gelebilir. Abdestim kaçtı mı, bozuldu mu? Gusül sahih oldu mu? Namazı doğru kıldım mı? Bir daha abdest al, bir daha al, bir daha… Namazı tekrarla, bir daha tekrarla… Günah mı işledim, yemekte domuz mu vardı, kul hakkına mı girdim?’ Yakınlarına sorar, bir daha sorar.” diye konuştu.
Biyolojik faktörler kadar yetiştirme tarzı da etkili oluyor…
OKB’nin kesin ve tek sebebi olmadığını belirten Doç. Dr. Oğuz Tan, nedenleri şöyle sıraladı: “Biyolojik faktörler yani beynin düşüncelerden sorumlu ön bölgelerinin aşırı çalışması, serotonin maddesinin az üretilmesi, işin yüzde 60’ını açıklar. Yetiştirilme tarzının, kişilik özelliklerinin de kayda değer rolü vardır. Ödülden çok cezayı kullanan, eleştiren, hata kabul etmeyen, aşırı kuralcı ailelerin çocuklarında daha sık görülür. Titiz, mükemmeliyetçi kişiler de OKB’ye yatkındır. Şekilci din anlayışı, dini maneviyat olarak görmekten çok kurallar manzumesi olarak gören bakış açısı, dini takıntılara zemin hazırlar. OKB’lilerin hayal ettiği Tanrı da şekilci, kolay affetmeyen, en küçük kusuru şiddetle cezalandıran bir Tanrı’dır.”
Bu takıntılar diğer dinlerde de görülüyor
Tanrı’ya küfür, ibadet yerinde seksüel düşünce ve hayallerden kurtulamama, günah işleme hissi gibi obsesyonların Hristiyan ve Yahudilerde de bulunduğunu ve sık olduğunu ifade eden Doç Dr. Oğuz Tan, abdest ve namaz takıntılarının sadece İslamiyet’e mahsus olduğunun ve bu rahatsızlığın bazı hastalarda Ramazan ayında arttığının da altını çizdi.
Bu hastalığın iki tedavi yolunun bulunduğunu kaydeden Doç. Dr. Oğuz Tan, “Biri Serotonin artırıcı ilaçlar, diğeri de davranış terapisidir” dedi. Doç. Dr. Oğuz Tan, yaşam kalitesini etkileyen bu durumda uzman yardımı alınmasını tavsiye etti.
Paylaş