İlişkilerde Cinsellik olmazsa olur mu?
Sağlıklı yaşam için gerekli birtakım etkenler var. Cinsellik de bunlardan biri. Ancak kimi zaman kişinin cinsel yaşamı düzenli olmuyor. Bu da bazı kişilerde hayatın olması gibi ilerlemesini engelliyor.
Yetişkin yaşamının vazgeçilmezlerinden biri de cinsellik… Dolayısıyla sağlıklı bir hayatta cinselliğin rolü yadsınamaz. Ancak bazen kişinin düzenli cinsel hayatı olmaz. Peki bu yaşamı nasıl etkiler? “Cinselliği, ‘kendi içimizde hissettiğimiz ve başkaları ile paylaşmak isteyebileceğimiz, haz verici bir enerji’ olarak tanımlayabiliriz. Nasıl yaşandığı ve duyumsandığı ise kişiden kişiye değişir” diyen Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Dilek Sarıkaya, sözlerine şöyle devam ediyor: “Cinsellik, davranışların yanı sıra duyguları da içeren bir kavram. Dolayısıyla cinsellik söz konusu olduğunda ilk etapta haz, arzu, üreme, aşk ve yakınlık kelimeleri akla geliyor.
Cinsellik; insanların değerleri, tutumları, davranışları, fiziksel görünümleri, inanışları, duyguları, kişilikleri, sevdikleri ve sevmedikleri şeyler ile içinde yaşadıkları topluma göre şekilleniyor. Yaşamın doğal ve sağlıklı bir parçası olduğu için doğum öncesi başlayıp, ömür boyu devam ediyor. Kültürel ve ahlaki faktörlerden etkileniyor. üremeyi, cinsel zevk almayı ve zevk vermeyi kapsıyor. Temelde duyuya dayalı bir deneyim olan cinsellik; yalnızca cinsel organları değil, tüm bedeni ve aklı içeriyor. Her insanın cinsel organı, duyguları, dürtüleri ve davranışları olsa da cinselliğin herkesin yaşamındaki yerinin ve öneminin farklı olabildiğinin de unutulmaması gerekiyor.” Dr. Öğr. Üyesi Sarıkaya’dan cinselliğin insan yaşamındaki rolünü ve işlevini öğrendik.
SAĞLIKLI VE DOYUMLU BİR CİNSELK YAŞAM NASIL OLMALI?
Cinsel ilişkiyi, iki insanın bedenlerini kullanarak birlikte haz ürettikleri bir cinsel etkinlik olarak tanımlayabiliriz. Cinsellik alanında eşlerin karşılıklı onayı, eşit söz hakkı, etkin katılımı ve ortak doyumu söz konusu olmalı. Eşlerin iletişimi, ilişkinin her alanında olduğu gibi cinsellik konusunda da büyük önem taşıyor. Cinsel partnerlerin; kendi istek ve ilgilerini, hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları ya da cinsel hazlarını yaratan ve kaçıran şeyleri, eşlerinden beklentilerini, cinsel yaşam özellikleri hakkındaki düşünce ve duyguları konusunda içtenlikle konuşabilmesi gerekiyor. Eşlerin her biri kendisinin ve eşinin bedenini, cinsel uyaranlara verdiği cinsel yanıtları ne kadar iyi tanıyorsa, ne kadar içten ve açık bir cinsel iletişim kurulabiliyorsa, ön sevişme ne kadar uzun ve renkliyse, eşlerin sevişmeye eşit katılımları ne kadar fazla ve çeşitliyse sağlıklı ve iki eş için de doyumlu bir cinsel yaşam kurulması da o kadar kolaylaşıyor.
CİNSEL YAŞAMDAKİ SORUNLAR HAYATIMIZI NASIL ETKİLER?
Bu sorunlar sadece cinsel sağlığın kesintiye uğramasıyla sonuçlanıyor. Gerek kadın gerekse erkekte halkalar halinde ruhsal sağlığın, eş ilişkisinin, aile yaşamının ve sosyal hayatın da bozulmasına yol açabiliyor. Çünkü cinsel sorunların, insanları en çok mutsuz eden sağlık sorunlarının başında geldiğini biliyoruz.
CİNSEL İSTEĞİN AZALMASI YA DA OLMAMASI HALİNDE NE YAPILMALI?
Azalmış cinsel istek; her yaştan, her sosyokültürel durumdan kadın ve erkekleri etkileyebilen, sık görülen bir cinsel işlev bozukluğunu ifade ediyor. Bu tabloda; kişide belirgin sıkıntıya, çift ilişkisinde zorluklara yol açabilen cinsel ilgi, istek ve fantezilerde azalma görülüyor. Çok çeşitli nedenlerden kaynaklanabildiği için cinsel terapiye başlamadan önce ayrıntılı bir değerlendirmeye ihtiyaç duyuluyor. Cinsel isteğin azalmasına neden olan faktör belirlenerek, buna yönelik tedavi planlanması uygulanması önem taşıyor. Bazı durumlarda üroloji ve kadın doğum muayenesi de gerekebiliyor. Ayrıca azalmış cinsel isteğin kötü giden bir ilişkinin sonucu olduğu durumlarda cinsel terapiden önce çift terapisine başlamayı düşünmek gerekiyor.
Cinsel isteksizliğin temelinde geçmiş travmalar, psikolojik sorunlar gibi etkenler rol oynar mı? Bu sorunların çözümlenmesi sağlıklı cinsellik için yeterli olur mu?
Cinsel isteğin azalmasında ya da olmamasında etkili psikolojik faktörler arasında; kişilik sorunları, cinsel fobiler ve kaçınmalar, maskelenmiş parafililer, cinsel kimlik bozuklukları, gebelik korkusu, stres ve üzüntü kaynağı olan yaşam olayları, ruhsal travmalar, eşe ilgi kaybı ve ilişki uyumundaki bozulma sayılabiliyor. Böyle durumlarda cinsel terapi seçeneğinin yanı sıra çift terapisi veya uzun süreli bireysel psikoterapilerin de tedavi seçeneği olarak düşünülmesi gerekiyor.
“CİNSEL İSTEĞİN AZALMASI YA DA OLMAMASINDA ETKİLİ PSİKOLOJİK FAKTÖRLER ARASINDA; KİŞİLİK SORUNLARI, CİNSEL FOBİLER, MASKELENMİŞ PARAFİLİLER, CİNSEL KİMLİK BOZUKLUKLARI, GEBELİK KORKUSU, STRES KAYNAĞI OLAN YAŞAM OLAYLARI, RUHSAL TRAVMALAR, EŞE İLGİ KAYBI VE İLİŞKİ UYUMUNDAKi BOZULMA SAYILABİLİYOR.”
HAFTADA KAÇ KEZ NORMAL?
“Cinsel ‘normallik’ olarak tanımlanan bir cinsel ilişki sıklığı ya da standardı yok” diyen Dr. Öğr. Üyesi Dilek Sarıkaya, bu soruyu şöyle açıklıyor:
“Cinselliğe ilişkin yanlış inanışlardan biri de “cinsel ilişki sıklığının belli bir sayıda olması gerektiği” düşüncesi. Oysa cinsel isteği ve cinsel ilişki sıklığını etkileyebilen pek çok etken bulunuyor. Bunlar; cinsel deneyimsizlik ve bilgisizlik, cinselliğe dair yanlış inanışlar, çift ilişkisinin uyumsuzluğu, dini ve kültürel birtakım adetler gibi sosyal nedenler olabileceği gibi, anksiyete bozukluğu, depresyon, alkol ve madde bağımlılığı ile diğer psikiyatrik hastalıklar ya da yaş, gebelik, hormonal dengesizlikler, akut ve kronik tıbbi hastalıklar, fiziksel yorgunluk ve ilaç yan etkileri gibi biyolojik nedenler de olabiliyor. Cinsel istekle ilgili özellikle bilinmesi gereken bir diğer nokta da cinsel istek düzeyinin normal olup olmadığını belirleyen sabit bir değer ya da sayının olmaması. Bu noktada, çiftin cinselliği isteme sıklığının uyumu büyük önem taşıyor. Örneğin, eşlerin ikisinin de her gün veya ayda bir cinsel isteği varsa aralarında uyumlu bir cinsellik yaşayabiliyorlar. Ama eşlerden biri her gün, diğeri ayda bir cinsel istek duyarsa cinsel sorunlar kaçınılmaz oluyor. Kısacası, önemli olan eşlerin cinsel istek sıklığının birbirine uyumlu olabilmesi!”
Paylaş