İşkenceci empati yoksunu
Psikiyatristler, yaptıkları işkencelerden en ufak üzüntü duymayan darbecilerin ruh halini analiz etti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu kişilerin empati yapma ihtiyacı duymadıklarını belirtirken "Öldürmek istediğiniz bir köpek için kuduz derseniz herkes sizi haklı bulur" ifadesini kullandı. Darbeleri Araştırma Komisyonu'ndaki işkence yüzleşmesinin yankıları sürüyor. Psikiyatristler yaptıklarından pişman olmayan işkencecilerin ruh halini analiz etti. BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile 28 yıl sonra karşı karşıya geldiği işkencecisi Mamak Cezaevi Müdürü Raci Tetik arasında ilginç diyaloglar yaşanmıştı. Tetik, Önder'e "O kılıksız olan Apo'nun partisinden. Ona dikkat et, seni çok sıkıştıracak. Bıyığından da belli, bak diğerlerine hepsi adam gibi. Adam olsan diğerleri gibi giyinirdi" demişti. Tetik, yaptıklarından pişman olmadığını, üzüntü duymadığını dile getirmişti. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, işkence yapanların bunu görev icabı yaptığını düşündüğünü, bazı insanların konuşturulması için gayri insani yöntemler kullanılması gerektiğine inandığını kaydetti. Empati yapma ihtiyacı duyulmadığını vurgulayan Tarhan, "Bu kişinin çocuğu var yakını var. Onun yerinde ben olsam demezler. Bu şuna benziyor. Öldürmek istediğiniz bir köpek için kuduz derseniz herkes sizi haklı bulur" dedi.
RUS ZULMÜ KORKUSU
Tarhan, işkence yapanlar önce o kişileri zihinlerinde mahkum ettiğini belirterek, "Onları bir tehlike olarak görüyor. O dönemde toplum da bunu böyle algıladı. İşkence yapanlar evlerine gittiklerinde ailelerinden de ellerine sağlık der gibi bir geri dönüş alıyorlardı. Bu durum işkenceyi masumlaştırdı. Toplum Türkiye'nin Rusya gibi olacağını, herkesin Rus zulmüne maruz kalacağını düşünüyordu. Bu korku üzerine ideoloji oluşturuldu. Nitekim o dönemde işkence yapmak yanlıştır diyen neredeyse yoktu" diye konuştu.
KASAPTAN FARKSIZLAR
Kasap örneği veren Tarhan, şöyle devam etti: "Bir kasabın akşam evine gittiğini düşünün. İşkenceciler de kasaptan farksız. Osmanlı döneminde kasaplık yapanları senede bir ay bahçıvanlık yaptırırlardı. Merhamet ve acıma duyguları yok olmasın diye. Öte yandan işkenceciler o amaçla yetiştirilmişler ve karşı tarafı insan olarak görmüyordu. Zaten konuşmasında da sen adam değilsin bu kılık kıyafetin nedir diye söylemesi onun aynı zihniyeti taşıdığını gösteriyor. Karşısındakini ikinci sınıf vatandaş olarak görüp aşağılayan değersizleştiren bir anlayış. Ondan sonra bu dilden anlar deyip kendini haklı buluyor. Ailesi de onun o işi yapması gerektiğini ve görevinin bu olduğunu benimsedi. Yaptıklarını yadırgamıyor aksine haklı buluyordu." Mamak ve Diyarbakır cezaevlerinin işkence anlamda birer fenomen olduğunu anlatan Tarhan, her iki cezaevini de birer zulüm makinesi olarak nitelendirdi. "Orada bulunup da pişman olanlar az da olsa vardır. Özellikle orada askerlik yapan asteğmenlerde bunu gördüm. Kısa dönem orada bulundukları için o dönem onlar için birer travmaydı. Ancak diğerleri için aynı şeyi söylemek mümkün değil" ifadelerini kullandı.
SAMANCI: KIZGINLIKLA VAHŞET UYGULANABİLİR
Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Armağan Samancı, insanların çoğunda kendi iç dünyalarında saldırgan bir parça olduğunu toplum olarak buna sokakta, trafikte sıkça rastlandığını dile getirdi. Samancı, "Eğer insanların sosyal kurallarla ve kısıtlamalarla kızgınlıkları kontrol edilmezse diğer insanlara zarar verme boyutuna taşınır. Bunu savaş hallerinde görüyoruz. Birbirlerine inanılmaz vahşet örnekleri uygulayabiliyor. İşkencede de bunu söylemek mümkün. Burada kişileri değerlendirirken o dönemin sosyal yapısını da dikkate almak lazım. Kızgınlık insanın duygu ve düşüncesini bozan bir şeydir. Dolayısıyla bu kızgınlık esnasında empati olmaz" görüşlerini dile getirdi.
Paylaş