Kişiliğimiz mi gelişiyor? Cebimiz mi deliniyor?
NLP, meditasyon, reiki, çekim yasası, kuantum, zihinsel arınma... Ruhsal gelişim ve değişim vaat eden onlarca yöntem var. Pek çoğumuz adını neredeyse her gün duyduğumuz bu tekniklerin ne olduğunu bile bilmiyoruz. Peki ama bu yöntemler gerçekten yararlı mı? Uzmanlar tekniklerini anlattı, psikiyatristler yorumladı
Hemen her gün yeni bir ruhsal ve fiziksel rahatlama tekniğinden söz edildiğini duyuyoruz. Kimi rahatlama sağlamaktan da öte birkaç günde tüm hayat algımızı değiştireceğini, yıllardır çözemediğimiz sorunlarımızdan şıp diye kurtulacağımızı vaat ediyor. Kimi ise öğrendiğimiz bu tekniği yine çok kısa zamanda başkalarına da öğretecek konuma bile gelebileceğimizi vurguluyor. NLP, meditasyon, reiki, çekim yasası, kuantum, zihinsel arınma... Liste uzadıkça bizim kafamız daha da karışıyor. Belki de ‘Benim sorunumu çözecek teknik hangisi?’ sorusundan önce neden bu tekniklere daha fazla ilgi duymaya başlandığını sormak gerekiyor.
BU YÜZYIL HASTA EDİYOR
Uzmanlar ruhsal desteğe daha çok ihtiyaç duymamızın sebebini içinde yaşadığımız yüzyıl olarak görüyor. Hem insan ilişkileri hem de ekonomik ilişkilerdeki radikal ve süratli değişimler bizi mutsuz ediyor. Geçmişe oranla ilişkilerimizdeki yüzeyselleşme, ilişki sürelerinin gittikçe kısalması gibi faktörler insanların ruhsal tatminini engelliyor. Bütün bunlar birleştiğinde ortaya hayattan zevk almayan, farklı arayışlara giren bireyler çıkıyor. Tam da bu noktada derdimize derman olacağı iddiasıyla onlarca teknik hayatımıza giriyor. Bu tekniklerden en sık duyduklarımızı, uzmanlarına sorduk. Onlar tekniklerini anlattı ama tüm bu yöntemlerin ne kadar işe yaradığını psikiyatristler yorumladı.
Doç. Dr. Şafak Nakajima hipnoterapi, meditasyon, NLP gibi birçok tekniği uyguluyor. Nakajima’yı bu teknikleri uygulayan diğer kişilerden ayıran nokta onun bir tıp doçenti olması. Türkiye’nin ilk kadın çocuk cerrahı olan Nakajima’nın klasik tıp anlayışını değiştirerek holistik yani bütünleştirici tıp alanında çalışmaya başlamasının hikayesi ise şöyle: ‘Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Hacettepe Üniversitesi’nde ilk kadın çocuk cerrahı olarak çalıştım. Akdeniz Üniversitesi ve Japonya’daki Osaka Üniversitesi’nde viroloji doktorası yaptım. Daha sonra Kanada’ya gittim. Hekimliği hem cerrah hem araştırıcı olarak yaptığım dönemde bir şeylerin eksik olduğunu ve hastanın ruh dünyasının tedavilerin içinde olmadığını hissediyordum. 1990’ların ortalarında Kanada’da tamamlayıcı tıp üzerine ciddi bir eğitim aldım. Amerika ve İngiltere’de çalışmalar yaptım’
TIBBİ BİLGİ DE GEREKLİ
Hekimlik yaparken aynı zamanda meditasyon, hipnoterapi gibi ruhsal gelişim tekniklerini de kullanan Nakajima insanların terapi istemesinin en büyük nedeninin konuşacak kimse bulamamaları olduğunu söylüyor: ‘Sizi sabırla susarak bir saat dinleyecek kişiyi para vermedikçe kolay kolay bulamıyorsunuz. Böyle olunca da ortaya çabuk çözümler ürettiği iddia edilen yöntemler çıkıyor. NLP gibi, kerameti kendinden menkul hafta sonu reiki kursları gibi... Tabii bunları yapan fırsatçılar var. Belki çok derin tıbbi bir bilgiye gerek yok burada ama karşınızdaki insanın dünyasını algılayabilmek için en azından ciddi bir kültür ve yaşam felsefesi gerekir.’
Nakajima ruhsal tedavi yapan kişilerde birtakım kriterler olması gerektiğine inanıyor ve bu teknikleri uygulayacak kişilerin sahip olmaları gereken özellikleri şöyle anlatıyor: ‘İyi ve sabırlı bir dinleyici, kültürel birikimi yüksek, organik nedenlere bağlı bir depresyonu teşhis edebilecek kadar tıbbi bilgiye sahip kişiler olmalı. Bana depresyon diye gelen bir hastada mide kanseri bulduk. Bunu bir NLP’cinin bulması mümkün değil. Bir kişide ruhsal gelişimi sağlamak için tekamüle ihtiyaç var. Öyle birkaç sihirli sözcükle, hafta sonu kurslarıyla bunları öğrenmek mümkün değil.’
En çok kullanılan meditasyon tekniği dua
Latince meditatio kelimesinden türetilen meditasyon, birçok Batı dilinde derin düşünme anlamına geliyor. Kişinin iç huzurunu ve sükuneti elde etmesine, öz varlığına ulaşmasına olanak veren zihin denetleme teknikleri ve deneyimleri olarak açıklanan meditasyonu günümüzde farklı inanç sistemleri, mezhepler ve ekoller farklı olarak yorumluyor.
Meditasyon yapmak sessiz, sakin olmak ve farkındalığı arttırmak için bilinçli bir çaba göstermek olarak açıklanıyor. Meditasyonun amacı uyarıları ortadan kaldırmak değil; bir ses, şekil, kelime ya da nefes üzerine yoğunlaşmak. Bu tekniğe göre zihin rahatlık ve dinginlik duygularıyla dolu olduğunda başını alıp gidemez, tasalanamaz ya da depresyona giremez. Farklı meditasyon çeşitleri içinde en yaygın olarak bilineni dua etmek.
Meditasyonun hem fiziksel hem de psikolojik yararları olduğu belirtiliyor: Stres ve gerginlik gibi zihinsel sorunlara karşı dayanıklılık kazandırmak, pozitif düşünceyi, özgüveni, konsantrasyon yeteneğini geliştirmek, karmaşık duygu ve düşünceleri düzene sokup olaylara daha net bakabilmeyi sağlamak, biyolojik olarak enerjinin stoklanmasını, verimli kullanılarak genç ve dinamik hissedilmesini sağlamak gibi.
Reiki tedavi etmez, hastalıkları önler
Reiki, Japonca’da evrensel yaşam gücü enerjisi anlamına geliyor. Reiki uzmanı Canan Ülay, reikiyi, enerjiye açılmış kişinin, ellerini beden üzerine koyarak, evrensel yaşam enerjisini kendisine veya başkalarına uygulaması olarak tanımlıyor. Bu yöntemle, vücuttaki enerji kanallarında oluşan tıkanıklıkların giderildiğine inanılıyor. Fiziksel, duygusal ve zihinsel şifa amaçlı kullanılıyor. Rahatlama, enerjiyi arttırma, iyileşme sürecini hızlandırma, uykuyu düzenleme gibi amaçlara hizmet ediyor.
Reikiye göre enerji bedenimizde oluşan bir rahatsızlık, düşünceleri oluşturuyor. İşte bu düşüncelerin yarattığı duygular hormonal bezleri harekete geçiriyor ve kimyasal tepkimeler oluşuyor. Duygu ve düşünceler zihinde dolaştıkça oluşan tıkanıklıklar, reiki yardımıyla açılıyor. Böylece bedenin doğal yaşam enerjisi serbestçe akmaya devam ediyor. Ülay, reikinin tedavi amaçlı değil, hastalıklardan korunma amaçlı bir teknit olduğunu söylüyor: ‘Reiki ile enerji seviyenizi yükselttiğinizde potansiyel hastalıkları önlemiş oluyorsunuz. Reiki sayesinde ruhsal anlamda daha huzurlu olabilir, öfkenizi kontrol altına alabilirsiniz.’
Ortaya pasif agresif kişilikler çıkıyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan - NPİSTANBUL Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı-Psikiyatri Uzmanı
Popüler psikolojide insan aklının tetiklenmesi ve iç dünyasında motivasyonun artması için insanın kendini beğenmesi teşvik edildi. Ancak insanın kendisine iyi duyguların bilinçsizce verilmesinin birçok sakıncalarını görmeye başladık. Pozitif düşünce bilinçli bir çerçeve içinde verilmediğinde veya kişiliği hazır olmayan bir insana verildiğinde mantık hataları yapılmaya başlandı. Daha iyi iş için işyerinden ayrılan, eşinden boşanan, manik bozukluk hastalığı tablosu ile psikiyatri kliniklerine başvuran olgulara sıklıkla rastlamaya başladık. İnsana özgüven aşılayıp onu tetiklemekte kullanılan yöntem, olumluyu kabul edip olumsuzu atmak. Bu teorik olarak çok mantıklı ama pratikte gerçekçi değil. Çünkü insan ruhu birbiriyle çelişen ve çatışan dürtü ve düşüncelerin bir karmaşasıdır. İnsan her zaman kendini iyi hissedemeyeceği gibi her zamanda kötü hissedemeyecektir. Kendisini kötü hissettiren her olayı duygusal taciz olarak düşünüp onu reddetmek ve yok saymak yıkıcı bir güç haline dönüşüyor. Ortaya burnu büyük, içindeki olumsuzlukları çevreye veya geçmişindeki insanlara yansıtan pasif - agresifler çıkıyor. NLP gibi popüler psikoloji ile uğraşan kişilerin bilmesi gereken şey şudur: Asıl başarı çelişkili içgüdü, duygu ve düşünceler yığınını işleyip, hamur haline getirip etik ve üretken bir biçimde düzenleyip kişinin ihtiyacına sunmak. Böyle becerisi olmayanların bu işe soyunması berberin ameliyat yapmasına benzer.
Kişisel gelişim teknikleri psikiyatrik hastalıklarda zararlı olabiliyor
Dr. Alper Evrensel - Psikiyatri Uzmanı
Kişisel gelişim adı altında uygulanan yöntemlerin hedef kitlesi; telkine yatkın insanlar. Uygulamaların temelinde de telkin yatıyor. O nedenle uygulamalar amacına ulaşıyor ve kişisel gelişim arzusunda olan kişiler memnun kalıyorlar. Ancak buz dağının bir de görünmeyen yüzü bulunuyor. Bu yöntemlerin etkinliği ve geçerliliği bilimsel olarak ölçülemiyor. Bazen eşik altı psikiyatrik rahatsızlıkları olan kişilerin hastalıklarının aşikar hale gelmesine neden olabiliyorlar. Eğer kişisel gelişim arzusunda olan kişinin bir ruhsal hastalığı yok ise uygulamalardan nisbi bir fayda sağlamak mümkün olabiliyor. Ancak örneğin şizofreni, depresyon, sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk gibi çok net psikiyatrik hastalıklarda uygulanırsa faydadan çok zarar verip zaman kaybına yol açıyor. Hastalıkların tedavisinde bir psikiyatri uzmanından yardım almak çok daha uygun.
Genetik problemleri de silebilirsiniz
Kuantum kodlama da son dönemde en çok konu edilen ruhsal gelişim yöntemlerinin başında geliyor. Kuantum kodlama konusunda uzman olan Dr. Natalie Zayud, bu yöntemle kişinin istediğine sahip olabile-ceğini, hem bedenen hem de ruhen daha sağlıklı olacağını iddia ediyor. Kuantum düşüncenin nitelikli, hedefe kilitlenen bir düşünce tarzı olduğunu anlatan Zayud şöyle devam ediyor: ‘İnsanın kafasında binlerce düşünce var. Bu düşüncelerin içinden tam olarak ne istediğini tespit edip ona kilitlenmesini sağlıyor kuantum kodlama. Bütün düşünceler enerji tüketiyor ve siz bu enerjileri çekip tek hedefe yöneltiyorsunuz. Ancak bunu yapmak için önce bilinçaltındaki negatif kodları silmek gerekiyor. Çünkü bilinçaltı geçmişte yaşadığınız bütün olumsuz deneyimleri kaydeder. Alın size bir kod... Bu olumsuz kodlar yüzünden sürekli tereddüt yaşar, hedefe kilitlenemezsiniz. Bu kötü kodlar silinip yerine hedefler konulduğunda kişinin özgüveni de artıyor.’
BEYNİ KOMUTA EDİN
Hastalıkların bile psişik ve psikolojik nedenleri olduğunu anlatan Zayud bu konuda iddialı konuşuyor: ‘Önce stres ardından hastalık ortaya çıkar. Eğer sadece fiziksel bedeni tedavi ederseniz hastalıkları bedenden atamazsınız. Problemi kafadan atmak lazım. Kanser gibi genetik hastalıklar da aslında bilinçaltı miras ile gelir. Dedelerden gelen o kodları bile kesebilirsiniz ve bu hastalıkları ortadan kaldırabilirsiniz. İnsan beyni doğru kullandığı zaman her şeyle başa çıkar.’ Zayud kuantum kodlama yöntemini şöyle anlatıyor: ‘Beynimizin alfa, beta, teta gibi dalgaları var. Bunlardan teta dalgaları bilgi geçişi sağlıyor. Bu dalgalara girdiğiniz zaman beyni komuta edebilirsiniz. Kötü kodları silip yerine hedefleri koyarsanız hayatınızın senaryosunu yazabilirsiniz.’ Hedefleri gerçekleştirmenin yolunun tek bir şeye odaklanmaktan geçtiğini söyleyen Zayud ‘Küçük bir istek belirleyin. Örneğin ‘Yarın bu sınavı geçeceğim.’ Bunu sürekli tekrarlayın. Nefes teknikleriyle birlikte yaparsanız daha başarılı olursunuz’ diyor. Zayud’a kuantum kodlama yaptıran isimler arasında Ayşe Hatun Önal, Nefise Karatay, Ceyda Düvenci gibi ünlüler de bulunuyor.
Bir haftada yabancı dil öğrenmek mümkün
NLP eğitimcisi Nil Gün, Hayatın büyük sırrı! Çekim Yasası adlı kitabında sağlık, haz, para, kariyer, sevgi, huzur, mutluluk, doyumlu ilişkiler gibi herkesin kavuşmaya çabaladığı duyguları elde etmenin kendi elimizde olduğunu söylüyor. Gün NLP konusunda ise şunları anlatıyor: ‘Neuro Linguistic Programing sözcüklerinin ilk harflerinden oluşan NLP’yi kısaca, duyu-dil programlaması olarak tanımlayabiliriz. İç dünyamızda olup bitenlerin dış dünyaya yansımasının sistematik bir doğası vardır. Bu sistemin nasıl çalıştığını bildiğimizde bunu amaçlarımızı gerçekleştirmek için bilinçli bir şekilde kullanabiliriz.’
Gün NLP ile hangi sorunlar çözülebile-ceğini ise şöyle anlatıyor: ‘NLP iletişim alanında ustalaşmaktan iş hayatında başarılı olmaya birçok alanda yarar sağlar. Hatta geçmişte aylara, yıllara uzanan terapilerle çözümlenebilen fobilerden özgürleşmek NLP ile en fazla bir saatlik bir süreyi kapsıyor.’ NLP sayesinde yabancı bir dilin bir hafta gibi mucizevi bir sürede öğrenilebileceğini söyleyen Gün, yöntemi kullanacak kişilerin NLP bilgisinin yanı sıra dil öğretme yöntemleri hakkında da bilgi sahibi olmaları gerektiğini, zihnin çalışma sistemini bildiğimizde öğrenme sürecinin inanılmaz derecede kısaldığını anlatıyor.
ESRA CENGİZ
ecengiz@stargazete.com
KAYNAK: //www.stargazete.com
Paylaş