Korkularınızla yüzleşin ve hemen kurtulun
Korkular günlük hayatımızı engellemeye başladığında fobi olarak adlandırılıyor. Fobileri sanal gerçeklik gözlüğü ile yenmeyi sağlayan tedavi metodu, başarıyı artırıyor.
Sarı renk fobisi diye bir fobi olduğunu biliyor muydunuz? Ya da kendi vücudundan korkanı duydunuz mu hiç? Uçağa binmekten, yüksekten, akrepten, yılandan, topluluk önünde konuşmaktan, mikrop bulaşacağı düşüncesi ile kapı kollarını tutmaktan, dışarıda tuvalete girmekten, bir yerde kapalı kalmaktan aşırı derecede korkanları biliyoruz… Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, herşeye ve her duruma karşı fobi geliştirilebileceğini söylüyor. Güzel haber artık teknoloji fobilerimizin tedavisinin emrinde… Fobiler, nöroterapide yıllardır kullanılan biofeedback yani biyolojik geri bildirim yöntemi ile sanal gerçekliğin birleştirildiği yeni bir yöntemle tedavi ediliyor.
KORKU DOĞAL BİR DUYGU
Korkunun her insanda bulunan son derece doğal bir duygu olduğunu söyleyen Çiğdem Demirsoy “İnsanın hayatta kalmasını sağlayan sağlıklı bir duygudur. Yangından korkacağız ki önlemimizi alalım. Hırsızdan korkacağız ki kapımızı kapatalım. Fobi, ise korkunun aşırı boyutta yaşanan ve kişiyi işlevsiz kılan hâlidir. Korkunun bir mantığı vardır. Fobinin ise mantığı yoktur. Mesela köpekten korkarsınız yolunuzu değiştirirsiniz ama köpek fobiniz varsa yoğun bir ter boşanır, kilitlenir kalırsınız ya da düşer bayılırsınız” dedi. Demirsoy, günlük hayatta çok karşılaşılan fobilere örnek olarak iki vakasını anlattı:
“Nişanlımın yanında yemek yiyemiyorum, midem bulanıyor, başım dönüyor, terliyorum. İkimiz de çok şikâyetçiyiz bu durumdan. Evde baş başayken rahat yiyorum ama dışarıda arkadaşlarla beraberken ve ailesinin yanında yiyemiyorum. Aklımı kaçırmak üzereyim, ne olur yardımcı olun bana, bu yüzden ayrılmayı bile düşündüm.”
Bir başka örnek de şöyle:
“Toplum içinde konuşurken yüzüm kızarıyor. Üzerine gitmem gerektiğini bilmeme rağmen başa çıkamıyorum, yüzüm kızaracak diye söz almaktan kaçınıyorum. Birisi bana bir şey soracak, konuşma sırası bana gelip de konuşmam gerekecek diye sürekli gergin ve endişeliyim. Öyle ki sohbetten kopuyorum, kendi düşüncelerimle boğuşurken konuşulanları kaçırdığım için de mahcup olduğum durumlar oluyor.”
BAŞARIYI ARTIRIYOR
Korku kişiyi işlevsiz bıraktığında ya da normal hayatını etkilemeye başladığında fobi olarak adlandırılıyor ve tedavi edilmesi gerekiyor. Sebebi ne olursa olsun, ne kadar uzun sürmüş olursa olsun fobi tedavisinde yakın dönemde kullanılmaya başlanan sanal gerçeklik, tedavi başarısını artırıyor. Yöntemin amacı terapi odasında, kişiyi korkutan ortamı sanal gerçeklikte oluşturup, tepkilerini ölçmek ve aşamalı olarak korku kaynağına karşı duyarsızlaştırmak. Sanal gerçeklik tedavisinde üç boyutlu gözlük ve biyofeedback uygulaması birleştiriliyor. Sanal gerçeklik tedavisinin nasıl bir şey olduğunu kendi gözümle görmek istedim.
YÜKSEKLİK FOBİMİ NASIL YENDİM?
Sanal gerçeklik yöntemini denerken klinik psikolog Çiğdem Demirsoy önce fobim olup olmadığını sordu. Yükseklikten korktuğumu söyleyince, tecrübeyi bunun üzerinden yaptık. Tepkilerimi ölçmek için parmaklarıma bir tür elektrot bağlandı. Gözüme sanal gerçeklik gözlüğü takıldı. Böylece üç boyutlu şekilde, o ortamda o anı yaşıyormuş hissi verilmeye çalışıldı. Demirsoy da, bir taraftan benim gördüklerimi bilgisayar ekranından iki boyutlu olarak benim gözümden takip ediyordu. Bir gökdelenin tepesinde, açık alandaydım. Aşağıda diğer binalar küçücük görünüyordu. Demirsoy’un yönlendirmesi ile ileri doğru adım atıp aşağı doğru baktığımda bulundum noktanın ucuna geldiğimi ve aşağısının yüzlerce metre boşluk olduğunu gördüm. Manzara gerçekten ürkütücüydü. Demirsoy, korkumu gelen sinyallerden takip edebiliyordu. Yükseklik fobimden kurtulmak için ilk adımı atmıştım...
KONUŞMAK YETMEZ GÖRMEK LAZIM
Kaygı ve korkudan kurtulabilmek için sadece konuşmanın yeterli olmadığını aynı zamanda yüzleşmek gerektiğini de söyleyen Çiğdem Demirsoy “Sanal gerçeklikte kişiye o realiteyi üç boyutlu olarak birebir yaşayabiliyor. Genelde kişi kendini rahatsız eden durumlardan kaçar. Bu yöntemde terapistin yanındayken karşı karşıya kaldığı için onun rehberliğinde duruma alışıyor. Kaygısını kontrol etmeyi başarıyor. Aynı zamanda biofeedback desteğiyle kişinin beyin, solunum, vücut ısısı ve kas hareketleriyle korku, kaygı ve takıntılarıyla yüzleşirken korkusunun düzeyini de ölçmek mümkün oluyor. Bazen kişiler korkuyorum der ama kaygı seviyesi çok yüksek değildir. Ya da tam tersi korkmuyorum der ama kaygı seviyesi çok yükselmiştir ve farkında olmadan fizyolojik davranışlar gösterir. Bunu ölçebiliyoruz. Korkular sönmeye başladığında da ölçümleyebiliyoruz” dedi.
DUYGULARIMI EKRANDA GÖRDÜM
Biofeedback tedavisinde kişiye bazı sensörler bağlanıyor. Bana da bağlandı. Bu sensörler gördüklerimi, duyduklarımı, solunumumu, cilt ısımı ve kalp ritmimi ölçerek bilgisayara gönderiyordu. Bu defa gözümde gözlük yoktu ama düşüncelerim ve duygularımı ekranda alçalan ve yükselen grafiklerle takip edebiliyordum. Demirsoy, bu sayede kişinin kendi duygularını kontrol edebilmesinin mümkün hâle gelebildiğini söylüyor. Yani korkuyorsanız bu korkunuzu yönetmek, heyecanınızı, sevincinizi yönetmek mümkün hâle geliyor.
KONTROLÜ ÖĞRENDİM
Biofeedback tedavisinde danışanlar terapistin de rehberliğinde zihinle beden arasındaki bağı fark edip kontrol etmeyi öğreniyor. Ben de olumsuz bir şey düşündüğümde, karşımdaki grafiğin mutsuzluğa döndüğünü gözümle gördüm.
Paylaş