Olumsuz Çocukluk Yaşantıları
(Doğan 2015). İnsani gelişimi anlamak hem riskleri hem de olumlu faktörleri bir arada değerlendirebil-meyi gerektirir (Bethell ve ark. 2019). Pozitif psikoloji alanında son yıllarda yürütülen çalışmalar bireylerin yaşamında sadece olumsuz duyguların olmayışının iyi oluş için yeterli olmadığını, psikolojik iyi oluş ve sağlamlık için olumlu duyguların da yeterli düzeyde yaşanması gerektiğini vurgulamaktadırlar. Olumsuz çocukluk yaşantılarının yaşanmamış olması, iyi bir çocukluk anlamına gelmemekte, sağlıklı çocukluk dönemi için olumlu yaşantıların da yeteri kadar yaşanması gerekliliği öne çıkmaktadır.
Bireylerin psikolojik sağlamlıklarına dair koruyucu bir iç kaynak olarak olumlu çocukluk yaşantılarına dair olumlu duygu anıları da değerlendirilmelidir (Doğan ve Aydın 2019). Travmayla baş edebilmede olumlu duyguları içinde barındıran, pozitif yaşam anılarının pozitif şablonla-rın terapi sürecine dahil edilmesi iç kaynakların harekete geçirilmesine yardım eder (Sha-piro 2016). Seligman’ a göre (2002) olumlu duygular mutluluktan daha fazlasını ifade eder. Pozitif duygular, umut, ilgi, eğlence, sevgi, şükür, maneviyat içeren yaşantılarındüzenlenmesine katkı sağlar. Olumlu duygu yaşantıları, zaman içinde canlılığın bir gös-tergesi olarak iyi oluşun gelişmesine katkıda bulunarak fiziksel, zihinsel, sosyal psikolojik kaynaklar olarak işlev görerek, psikolojik sağlamlık ve yaşam doyumunun önemli yorda-yıcıları arasında yer almaktadır (Cohn ve ark. 2009).
Olumlu çocukluk yaşantıları, çocuğun fiziksel, sosyal ve duygusal gelişimine katkı sağlayacak, mutluluk, sevgi, ilgi, takdir ve güven gibi olumlu yaşantıların yeterince ya-şanması ile karakterize bir durumdur. Birey genel olarak çocukluk yaşantılarından mem-nunsa, yeterli ilgi ve sevgi gördüğünü düşünüyorsa, psikolojik ihtiyaçları başta olmak üzere genel olarak ihtiyaçlarının karşılandığını düşünüyorsa ve çocukluğunun güven dolu bir ortamda geçtiğine yönelik bir kanaate sahipse, olumlu bir çocukluk geçirdiği söylene-bilir. Çocukluk yaşantılarının olumlu ya da olumsuz olması karakter gelişimi açısından kritik öneme sahiptir. Bireyin karakterinin oluşumunda çocukluktan itibaren yaşanan olumlu ya da olumsuz pek çok deneyim belirleyici olabilmektedir. Bu anlamda çocukluk çağı, bireylerin yetişkinlik dönemindeki mental ve fiziksel durumlarının önemli bir belir-leyicisidir. Konu ile ilgili psikoloji alanyazınını incelediğimizde pek çok kuram ve kuram-cının çocukluk yaşantılarını kuramlarının temeline koyduklarını görebiliyoruz.
Sigmund Freud’un öncülüğünü yaptığı Psikanalitik Kuram, çocukluk yaşantılarını ye-tişkinlikte yaşanan sorunlarla ilişkilendirirken (Çetinkaya 2010), Adler’in (2000) ortaya koyduğu Bireysel psikoloji yaklaşımında da çocukluk yaşantıları ve aile içindeki doğum sırası gibi faktörler ruh sağlığı ile ilişkilendirilmiştir. Young ve arkadaşları’nın (2017) Şema Terapisinde erken çocukluk yaşam deneyimlerinin yaşamın sonraki yıllarında kişi-lerarası ilişkiler ve psikolojik belirtiler üzerinde önemli etkisinin olduğu, Beck’in Bilişsel Terapisinde de olumsuz şemaların ve işlevsel olmayan inançların çocukluk döneminden başladığı ifade edilmektedir (Beck 2001). Yine Bowlby (2013) ve Ainsworth (1989) bağlanma kuramlarına göre erken dönemlerde yaşanan anne çocuk arasındaki ilişki bire-yin tüm yaşam boyunca yaşayacağı ilişkileri ve psikolojik durumunu etkilemektedir. Ço-cukluk döneminin nasıl olması ve yaşanması gerektiği ile ilgili farklı görüşler olsa da, bu dönemin önemi konusunda literatürde bir mutakabat sağlandığı gözlenmektedir. Ancak çocukluk dönemi büyük oranda yaşanan olumsuzluklar açısından incelenmiştir.
Yani psikolojinin genel eğilimine uygun olarak, ruh sağlığı bozukluklarının sebepleri çocukluk döneminde yaşanan olumsuzluklarla ve travmatik deneyimlerle ilişkilendirilmiştir. Bu anlamda da hem teorik hem de araştırma sonuçlarına dayalı olarak alanyazında dikkate değer nitelikte bir bilgi birikiminden bahsedebiliriz. Çocukluk döneminde yaşanmış olan travmatik deneyimler, fiziksel ya da duygusal istismar, cinsel istismar ya da fiziksel ve duygusal ihmal şeklinde olabilmektedir (Şar 2018a). Yaşanan bu travmatik deneyimlerin psikolojik kendilik algısı, psikolojik sağlamlık, dissosiyatif kimlik bozukluğu, madde ve alkol bağımlılığı konusunda önemli bir yordayıcı olduğu bulunmuştur (Şar 2018b). Bu açıdan bakıldığında elde edilen sonuçlar yetişkin ruh sağlığını anlama ve tedavi konusun-da alan profesyonellerine önemli düzeyde yol gösterici olabilmektedir. Ancak pozitif psikoloji akımı açısından bakıldığında, bireylerin travmatik deneyimler yaşamamış olma-ları yetişkinlik döneminde psikolojik açıdan iyi olacakları anlamına gelmemektedir.
Çünkü iyi oluş için olumsuz deneyimleri yaşamamış olmanın yanında yeterli düzeyde olumlu deneyim de yaşamış olmak gerekmektedir. Bu varsayım doğrultusunda mevcut alanyazın incelendiğinde ise olumlu çocukluk yaşantılarının yetişkinlikteki etkilerine yönelik çok az çalışma yapıldığı görülmektedir. Olumlu çocukluk deneyimlerinin mutluluk ve yaşam doyumu ile ilişkisinin ele alındığı bir çalışmada, olumlu deneyimlerin mutluluk ve yaşam doyumunu pozitif yönde anlamlı bir şekilde yordadığı sonucu elde edilmiştir. Araştırmada olumlu çocukluk yaşantılarının mutluluğa ilişkin toplam varyansın %23’ünü, yaşam doyumuna ilişkin toplam varyansın ise %24’ünü açıkladığı bulunmuştur (Doğan ve Ay-dın 2020). Bir başka araştırmada ise sıcak ve güvenli ilişkilerin yaşandığı bir çocukluğun öz-saygı ve mutlulukla pozitif ilişkili olduğu bulunmuştur (Cheng ve Furnham 2004). Chopik ve Edelstein’in (2019) toplamda yaklaşık 22 bin kişi üzerinde yürüttükleri bir çalışmada, çocuklukta ebeveynleri ile ilgili olumlu hatıraları olan bireylerin fiziksel sağlık-larının daha iyi olduğu ve yakalanma risklerinin de daha düşük olduğu ortaya konmuştur. Olumlu çocukluk yaşantılarının cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığı ile ilgili ise lite-ratürde oldukça az sayıda çalışma bulunmaktadır. Doğan ve Aydın (2020) tarafından yetişkinler üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmada olumlu çocukluk yaşantılarına ilişkin puanların cinsiyete göre farklılaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
İnsan davranışlarının nihai amacı olarak değerlendirilen mutluluk konusu, pozitif psikoloji alanının temel konuları arasında yer almaktadır. Mutluluk, öznel iyi oluş, yaşam doyumu, psikolojik iyi oluş, objektif iyi oluş, mental iyi oluş gibi kavramlar literatürde birbirlerinin yerine kullanılmaktadır (Lu ve Shih 1997). Aralarında bazı farklılıklar olsa da bu kavramların hemen hepsi, bireyin iyilik halini, yaşamından memnuniyetini ve hoşnutluğunu ifade etmektedir. Alanyazında pek çok mutluluk modeli olmasına rağmen en çok kabul gören iki anlayış, öznel iyi oluş (hedonik) ve psikolojik iyi oluş (eudaimo-nik) mutluluk anlayışlarıdır. Öznel iyi oluş, olumlu duyguların daha sık, olumsuz duygu-ların daha az yaşanması ve genel olarak yaşam memnuniyetinin yüksek olması biçiminde tanımlanmaktadır (Diener 1984). Psikolojik iyi oluş ise, duygulardan çok bireyin anlamlı ve işlevsel bir yaşam sürmesine odaklanmaktadır.
Bu anlamda da, bireyin kendini kabul etmesi, diğerleriyle iyi ilişkiler kurması, bireysel gelişimini devam ettirebilmesi, yaşam amaçlarının olması, günlük yaşamın sorunlarıyla etkili bir şekilde baş edebilmesi ve özerk olması psikolojik iyi oluşun temel bileşenleri olarak ifade edilmektedir (Ryff ve Keyes 1995). Mutluluk, özü itibariyle öznel bir durumdur. Yani esas olan kişinin kendisini ve yaşamını nasıl algıladığı ve değerlendirdiğidir. Bundan dolayı da mutluluğun ölçümünde daha çok öz-bildirim tarzı ölçekler kullanılmakta ve bireyin kendisini nasıl algıladığının tespit edilmesine çalışılmaktadır. Konu ile ilgili araştırma sonuçları incelendiğinde, mutlu olmanın ve olumlu duyguları daha sık yaşamanın, bireylere gerek sağlık gerekse daha kaliteli ve işlevsel bir yaşam sürme açısından pek çok avantaj sağladığı bulunmuştur (Lyubomirky ve ark. 2005). Örneğin mutlu bireylerin; evlilik doyumları daha yüksektir (Headey ve ark. 1991, Myers 2000), sosyal ilişkileri daha iyi düzeydedir
(Watson ve ark. 1992, Doğan ve Eryılmaz 2014), iş performansları daha iyidir (Wright ve Cropanzano 2000) fiziksel (Steptoe 2019) ve psikolojik açıdan (Diener ve Seligman 2002) daha sağ-lıklıdırlar. Bunların dışında, mutlu bireylerin problem çözme ve stresle başa çıkma bece-rileri de daha iyi düzeydedir (Gustems-Carnicer ve Calderón 2013, Malkoç ve Yalçın 2015).
Bu çalışmada temel olarak olumlu çocukluk yaşantıları ve mutluluğun ve psikolojik sağlamlıkla ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Çocukluk çağına ilişkin yapılan araş-tırmalar ve bunların sonuçları ruh sağlığını değerlendirmede olumlu çocukluk yaşantıla-rının da değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında olumlu çocukluk yaşantılarının, özellikle pozitif ruh sağlığının önemli kavramlarından olan psi-kolojik sağlamlıkla ilişkisinin ortaya konulması önemlidir. Yaşam süreci içerisinde birey-ler kaçınılmaz olarak pek çok olumsuzlukla karşılaşmaktadırlar. Psikolojik sağlamlık bu tür olumsuz yaşantılar karşısında dirençli kalabilmeyi, esnek olabilmeyi ve yeniden topar-lanabilmeyi ifade etmektedir.
Elde edilecek sonuçlar psikolojik sağlamlık kavramını anlamada yol gösterici olacaktır. Çünkü literatürde olumsuz çocukluk yaşantılarının ruh sağlığının pozitif ve negatif yönüyle ilişkisini ortaya koyan pek çok çalışma bulunmakta-dır. Ancak olumlu çocukluk yaşantılarının gerek ruh sağlığı sorunları ile gerekse pozitif ruh sağlığı ile ilişkisini ele alan çalışma sayısı son derece sınırlıdır. Ayrıca, bireyin duygu-sal ve sosyal açıdan tam bir iyilik hali içinde olması anlamına gelen mutluluğun, psikolo-jik sağlamlıkla ilişkisinin ortaya konulması da önemlidir. Mutlulukla ilgili çalışmalar daha çok mutluluğun belirleyicileri üzerine odaklanmıştır ve mutluluk bir sonuç ve amaç olarak ele alınmıştır. Bu çalışmada ise mutluluk düzeylerine göre bireylerin psikolojik sağlamlık düzeylerinin farklılaşıp farklılaşmadığı ele alınmıştır. Bu temel amaçlar doğrul-tusunda, çalışmada şu sorulara cevap aranmıştır: (i) Olumlu çocukluk yaşantıları psikolo-jik sağlamlığı anlamlı düzeyde yordamakta mıdır? (ii) Katılımcıların mutluluk algı düzey-lerine göre psikolojik sağlamlık puanları değişmekte midir? (iii) Katılımcıların olumlu çocukluk yaşantıları ve psikolojik sağlamlık düzeyleri cinsiyete göre farklılık göstermekte midir?
Yöntem Örneklem
Araştırmanın verileri çevrimiçi ortamda toplanmış ve çalışmaya toplam 968 (646 Kadın / 322 Erkek) birey katılmıştır. Katılımcıların yaş aralığı 18-66 arasında değişmektedir ve yaş ortalaması 33.63’tür. Çalışmada yer alan bireylerin 640’ı (% 66.1) evli, 328’i (% 33.9) bekârdır. Öğrenim durumlarına göre katılımcıların 71’i (% 7.3) ilköğretim, 171’i (% 17.7) lise, 601’i (% 62) üniversite ve 125’i (% 12.9) lisansüstü eğitim düzeyindedir. Katı-lımcıların 31’i (% 3.2) çocukluk dönemlerindeki ekonomik durumlarını çok kötü, 170’i (% 17.6) kötü, 579’u (% 59.8) orta düzeyde, 160’ı (% 17) iyi ve 23’ü (% 2.4) çok iyi olarak belirtmişlerdir. Son olarak da katılımcıların 127’si (% 13.1) kendilerini “mutlu değil”, 494’ü (% 51) “orta düzeyde mutlu” ve 347’si (% 35.8) “oldukça mutlu” olarak nitelendir-mişlerdir.
Ölçekler
Olumlu Çocukluk Yaşantıları Ölçeği (OÇYÖ)
Ölçek Doğan ve Aydın (2020) tarafından geliştirilmiş, bireylerin olumlu çocukluk yaşan-tılarını ölçmeye yönelik bir ölçme aracıdır. Ölçek 22 maddeden oluşmaktadır ve 5’li Li-kert tarzında bir cevaplama anahtarına sahiptir. Ölçme aracı tek boyutludur ve ölçekte tersten kodlanan madde bulunmamaktadır. OÇYÖ’nün puan aralığı 22-110 arasında değişmektedir ve ölçekten alınan yüksek puanlar çocukluk yaşamının olumlu ve iyi geçti-ğine işaret etmektedir. OÇYÖ’nün güvenirliği iki farklı yöntemle incelenmiş olup, Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı .96, bileşik güvenirlik katsayısı ise .97 olarak bulun-muştur. Madde analizi sonucu elde edilen madde toplam korelasyonu değerleri ise .37 ile .83 arasında değişen değerlerde bulunmuştur. Ölçeğin yapı geçerliğini belirlemek üzere yapılan açımlayıcı faktör analizi sonucu toplam varyansın % 55’ini açıklayan ve faktör yükleri .40 ile .86 arasında değişen bir yapı elde edilmiştir. Elde edilen yapı farklı bir örneklemde doğrulayıcı faktör analizi yöntemiyle tekrar incelenmiş ve uyum iyiliği in-dekslerinin yeterli düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Chi-Square / df = 822.17/205, CFI = 98, NFI = .98, RFI = .97, IFI = .98, AGFI = .80, SRMR = .04). DFA sonucu
Yetişkinlerde Psikolojik Sağlamlık ve Algılanan Mutluluk
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar - Current Approaches in Psychiatry ortaya çıkan faktör yükleri ise .45 ile .91 arasında değişmektedir. Bu çalışmada ise ölçe-ğin Cronbach alfa değeri .97 olarak bulunmuştur. Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (KPSÖ)
Smith ve arkadaşları (2008) tarafından geliştirilen ölçek, Doğan (2015) tarafından Türk-çeye uyarlanmıştır. KPSÖ, tek boyutlu bir ölçektir ve 5’li Likert tipi cevaplama anahtarı-na sahiptir. Ölçek 6 maddeden oluşmaktadır. Ölçeğin Türkçe uyarlamasında yapı geçer-liği açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi yöntemleri kullanılarak incelenmiş ve toplam varyansın % 54’ünü açıklayan tek faktörlü bir yapı ortaya çıkmıştır. Ölçek maddelerinin faktör yükleri .63 ile .79 arasında değişmektedir. KPSÖ’nün Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı .83 olarak bulunmuştur. Ölçüt bağıntılı geçerlik çalışmaları kapsamında, KPSÖ ile Oxford Mutluluk Ölçeği, Ego Sağlamlığı Ölçeği ve Connor-Davidson Psikolojik Sağlamlık Ölçeği arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Buna göre KPSÖ ile söz konusu öl-çekler arasında sırasıyla, .40 (p < .001), .61 (p < .001) ve .66 (p < .001) korelasyon elde edilmiştir. Ölçeğin Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı, bu çalışmada da hesaplanmış ve .86 olarak bulunmuştur.
Connor-Davidson Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (CDPSÖ)
Connor ve Davidson (2003) tarafından geliştirilen ölçeğin Türkçe adaptasyonu Karaır-mak (2007) tarafından yapılmıştır. CDPSÖ, 25 maddeden oluşan, 5’li Likert tarzı bir cevaplama anahtarına sahiptir. Ölçek, kişisel yeterliğe sarılma, olumsuz duyguları hoş görebilme ve tinselliğe eğilim olarak adlandırılan üç faktörden oluşmaktadır. Bu üç fak-törün toplam varyansın % 52’sini açıkladığı belirtilmiştir. CDPSÖ’den alınan yüksek puanlar, psikolojik sağlamlığın yüksek olduğunu göstermektedir. Ölçeğin güvenirliği Cronbach alfa iç tutarlık yöntemiyle hesaplanmış ve ölçeğin bütünü için .92 olarak bu-lunmuştur. Bu çalışmada ise, Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı .94 olarak tespit edilmiş-tir.
Demografik bilgi formu
Hazırlanan demografik bilgi formuyla katılımcıların yaş, cinsiyet, öğrenim durumu, medeni durumu, çocukluk dönemlerinde ailelerinin ekonomik durumları konularında bilgi toplanmıştır. Ayrıca katılımcılara kendilerini ne derece mutlu algıladıkları ile ilgili olarak “Genel olarak tüm yaşamınızı düşündüğünüzde kendinizi nasıl tanımlarsınız?” şeklinde tek maddelik bir mutluluk algısı sorusu sorulmuş ve katılımcılardan, “Hiç mutlu değilim”, “Çoğunlukla mutlu değilim”, “Orta düzeyde mutluyum”, “Oldukça mutluyum” ve “Çok mutluyum” seçeneklerinden birisini seçmeleri istenmiştir.
İşlem
Çalışmada, olumlu çocukluk yaşantıları ve mutluluk ile psikolojik sağlamlık arasındaki ilişkilerin incelenmiştir. Helsinki Bildirgesi ilkeleri benimsenerek yapılan bu araştırma için Üsküdar Üniversitesi’nden etik kurul izni (27.05.2020 tarih ve 2020/284 sayılı karar) alınmıştır. Katılımcılar veri toplama öncesinde araştırma hakkında bilgilendirilmiş ve onamları alınmıştır. Veri toplama işlemi internette çevrimiçi ortamda gerçekleştirilmiştir. Veri toplama araçları internet ortamında bir web sitesine girilmiş ve bağlantı adresi araş-tırmacıların sosyal medya hesapları (Instagram) üzerinden duyurularak katılımcılardan
Doğan ve Yavuz 8
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar - Current Approaches in Psychiatry gönüllü olarak bu araştırmaya katılmaları talep edilmiştir. Araştırma yetişkin bireyler üzerinde yürütülmüştür ve 18 yaşından küçük katılımcılar araştırmaya dahil edilmemiştir.
İstatistiksel analiz
Analizler öncesinde veriler incelenmiş ve uygun bir şekilde doldurulmadığı düşünülenler veri setinden çıkartılmıştır. Ardından verilerin normal dağılım gösterip göstermediği incelenmiştir. Bunun için değişkenlerin Skewness ve Kurtosis değerleri ve histogram grafikleri incelenmiştir. Olumlu Çocukluk Yaşantıları Ölçeği puanları için Skewness değeri -.322 (S.H: .079) , Kurtosis değeri ise -.716 (S.H: .157) olarak bulunmuştur. Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği puanları için Skewness değeri -.228 (S.H: .079), Kurtosis değeri ise -.035 (S.H: .157) olarak bulunmuştur. Connor-Davidson Psikolojik Sağlamlık Ölçeği puanları için ise, Skewness değeri -.576 (S.H: .079), Kurtosis değeri ise .114 (S.H: .157) olarak bulunmuştur. Kurtosis ve Skewness değerlerinin -1.5 ile +1.5 arasın-da olması verilerin normal dağıldığını göstermektedir (Tabachnick ve Fidell 2013). His-togram grafiklerinin de 3 değişken için de normal dağılıma uygun olduğu gözlenmiştir. Bu sonuçlar doğrultusunda analizler için parametrik testlerden tek yönlü varyans analizi, basit doğrusal regresyon analizi ve bağımsız örneklemler t testi yöntemleri kullanılmıştır. Anlamlı farklılık tespit edilen analizlerde bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerin-deki etkisini belirlemek için Cohen’in d ve eta-kare (η2) etki büyüklüğü katsayıları he-saplanmıştır. Katsayıların yorumlanması ise, Cohen d için değerler 0.20 ve altındaysa “düşük”, 0.20 - 0.80 arasındaysa “orta”, 0.80 ve üzerindeyse “büyük” düzeyde bir etki olarak yorumlanmıştır (Cohen 1988). Eta-kare (η2) için ise, 0.01 ≤ ƞ2 < 0.06 “düşük düzeyde etki”, 0.06 ≤ ƞ2 < 0.14 “orta düzeyde etki” ve ƞ2 ≥ 0.14 “büyük düzeyde etki” şeklinde yorumlanmaktadır (Green ve Salkind 2005). Bu çalışma çalışma kapsamında katılımcıların mutluluk algıları “Genel olarak tüm yaşamınızı düşündüğünüzde kendinizi nasıl tanımlarsınız?” şeklinde tek maddelik bir mutluluk algısı sorusuyla ölçülmüş ve katılımcılardan, “Hiç mutlu değilim”, “Çoğunlukla mutlu değilim”, “Orta düzeyde mut-luyum”, “Oldukça mutluyum” ve “Çok mutluyum” seçeneklerinden birisini seçmeleri istenmiştir. Ancak analiz aşamasında “Hiç mutlu değilim” ve “Çok mutluyum” seçenek-lerini oldukça az kişinin işaretlediği görülmüş ve “Hiç mutlu değilim” seçeneğini işaretle-yenlerle “Çoğunlukla mutlu değilim seçeneğini işaretleyenler; “Oldukça mutluyum” seçe-neğini işaretleyenlerle de “Çok mutluyum” seçeneğini işaretleyenler birleştirilmiş ve üç gruptan oluşan bir veri seti oluşturulmuştur. Bu veri seti “Mutlu değilim”, “Orta düzeyde mutluyum” ve “Oldukça mutluyum” kategorilerinden oluşmaktadır.
Bulgular
Bu bölümde katılımcıların olumlu çocukluk yaşantıları ve psikolojik sağlamlık puanlarına ilişkin betimsel istatistikler verilmişti
Tartışma
Bu çalışmada temel olarak olumlu çocukluk yaşantıları ve mutluluğun psikolojik sağlam-lıkla ilişkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda araştırmada, olumlu çocukluk yaşantılarının ve mutluluk algısının yüksek düzeyde olmasının psikolo-jik sağlamlıkla pozitif yönde ilişkili olacağı varsayımları sınanmıştır. Elde edilen bulgular, olumlu çocukluk yaşantılarının psikolojik sağlamlıkla pozitif yönde ilişkili olduğunu ve onu anlamlı düzeyde yordadığını ortaya koymuştur. Yani katılımcıların olumlu çocukluk yaşantı düzeyleri arttıkça psikolojik sağlamlık düzeyleri de artmaktadır. Yine bireylerin mutluluk algıları ile psikolojik sağlamlıkları arasında da pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Buna göre, kendilerini mutlu olarak değerlendiren bireylerin psikolojik sağlamlık düzeyleri, kendilerini orta düzeyde mutlu ve mutsuz olarak nitelendiren katı-lımcılara göre daha yüksek bulunmuştur.
Bu araştırmanın önemli bir bulgusu da cinsiyete göre psikolojik sağlamlık ve olumlu çocukluk yaşantılarının farklılaştığı yönündeki bul-gudur. Buna göre, erkek katılımcıların olumlu çocukluk yaşantılarının ve psikolojik sağ-lamlık düzeylerinin, kadın katılımcılardan anlamlı düzeyde yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Psikolojik sağlamlık kavramı literatürde temel olarak iki şekilde ele alınmaktadır. Bi-rincisi, bireyin özelliklerine odaklanarak onun psikolojik sağlamlığını değerlendirmeye yönelik yaklaşımdır. Örneğin, bireylerin öz-yeterlilik, mizah duygusu, sabır, iyimserlik, umut ve inanç gibi özellikleri göz önünde bulundurularak, onların psikolojik sağlamlık düzeylerinin değerlendirilmesi söz konusudur (Connor ve Davidson 2003).
Bir diğer yaklaşım ise, bireylerin psikolojik özellikleri yerine, “resilience” kelimesinin anlamına odaklanarak, onların kendilerini toparlama ve yeniden eski durumlarına dönme yetilerini ön plana almıştır. (Smith ve ark. 2008, Smith ve ark. 2010). Kavramın bu özelliği göz önüne alınarak, bu çalışmada psikolojik sağlamlık iki yaklaşıma göre de ölçülmüştür. Connor-Davidson Psikolojik Sağlamlık Ölçeği, bireylerin özelliklerinden yola çıkarak psikolojik sağlamlık düzeylerini ölçmektedir; Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği ise birey-lerin kendilerini toparlama güçlerine odaklanarak psikolojik sağlamlığı ölçmektedir. Araştırma sonuçları beklentilere uygun olarak, olumlu çocukluk yaşantılarının ve mutlu-luğun, her iki yöntemle ölçümle de anlamlı düzeyde ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Ancak olumlu çocukluk yaşantılarının, Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeğinden alınan puanları % 9 oranında; Connor-Davidson Ölçeğinden alınan psikolojik sağlamlık puan-larını ise % 16 oranında açıkladığı görülmüştür.
Elde edilen bu bulgular, olumlu çocuk-luk yaşantılarının psikolojik sağlamlığı yordama açısından önemli olduğunu ancak etki oranının çok yüksek olmadığını göstermektedir. Bu sonuç iki şekilde yorumlanabilir: İlki, bireylerin olumlu çocukluk yaşantıları arttıkça psikolojik sağlamlık düzeyleri de anlamlı düzeyde artmaktadır. İkincisi ise, olumlu çocukluk yaşantılarının psikolojik sağlamlığın tek ya da en büyük yordayıcısı olmadığı gerçeğidir. Bu noktada, akla zorluklarla ya da mücadeleyle dolu bir çocukluk geçirmenin, kişiyi yetişkinlikte daha güçlü ve psikolojik sağlamlık açısından olumlu etkileyeceği konusu gelebilir. Ancak Çakar (2018), tarafından yapılan araştırmada, travmatik deneyimlerin psikolojik sağlamlıkla olumsuz anlamda ilişkili olduğu ortaya konmuştur. Yine literatürde, kronik çocukluk dönemi hastalıkları-nın (McCubbin ve ark. 2002, Nakashima ve Canda 2005), boşanma ve erken ebeveyn kaybının (Chen ve George 2005, Greeff ve Ritman 2005) ve olumsuz çocukluk yaşantıla-rının (Cichetti ve Rogosch 2007, Bellis ve ark.2018) psikolojik sağlamlıkla olumsuz yönde ilişkili olduğuna yönelik araştırmalar bulunmaktadır. Yani çocuklukta yaşanan zorluklar travmatik nitelikteyse psikolojik sağlamlığı olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Travmatik nitelikte olmayıp da zorluklarla ya da mücadeleyle geçen bir çocukluk yaşantı-sının psikolojik sağlamlıkla ilişkisini ortaya koyabilmek için ise bu tür yaşantıları travma-tik yaşantılardan ayrı olarak değerlendirebilecek ölçme araçlarına ihtiyaç vardır.
Üsküdar Üniversitesi Doç.Dr. Tayfun DOĞAN
Üsküdar Üniversitesi Öğr.Gör. Kudret YAVUZ
Paylaş