ONTOLOJİK İMAJİNASYON
Yeni Şafak
Zihinsel yoğunlaşma ile insanlığa ulaşan yeni bilgiler, inandırıcılığı da beraberinde getirir. Prof. Dr. Tarhan anlatıyor:
Varoluş konusunda aşırı derecede zihinsel uğraşa giren kişiler de, mistik deneyim yaşayabilirler. Nasıl ki, tutkulu bir aşık sevdiği kişinin tasvirini her yerde ve her şeyde görürse; takıntılı kişilerde yoğun düşünce ve tasvir ürettikleri konularda hallüsinasyon yoğunluğu yaşayacaklarından imajinasyon meydana gelebilir. Bu imajinsayon şairlerin, ressamların, bestekarların kısacası sanatçıların sezgi ve ilhamlarını açıklamaktaki en önemli veridir.
Zihinsel odaklanmanın ve yoğunlaşmanın soyut evrendeki bilgi dosyalarını ulaştırıcı bir etkisi olduğunu düşünmek mümkündür. Peygamberlerin özgeçmişleri incelendiğinde, çileli dönemlerde ve peygamberlik gelmeden önce ontolojik imajinasyonla çok uğraştıkları bilinir.
İslam Peygamberi Hz. Muhammed, peygamberlik öncesi Hira Dağında soyut evrenle bağlantı kurma konusunda ısrarcı bir çaba içindeydi. Belli bir liyakat düzeyine geldiğinde ona hiç kimseye verilmeyen bilgiler yüklenmişti. Aynı şekilde Mozart kendi alanında o derece zihinsel bir yoğunluk yaşıyordu ki, müziksel evrende hiç kimsenin ulaşamadığı bilgiye ulaşmıştı.
Piri Reis, Mimar Sinan gibi bilimsel keşiflerde bulunan mucitlerin yaşantıları incelenirse; yaptıkları icatlardan önce zihinsel odaklaşma, duygusal yoğunlaşma, amaca yönelik imajinasyon alt yapısı hemen görülebilir.
Zihinsel yoğunlaşma ile insanlığa ulaşan yeni bilgiler, inandırıcılığı da beraberinde getirir. Bu kişiler gerçeklik hislerini o derece derin yaşarlar ki; odaklandıkları konuya, gözleriyle görmüş gibi inanırlar. Bu gerçeklerin rasyonel verilere uygun olup olmadığı ise ayrı bir tartışma konusudur.
Bir verinin rasyonel yani akla uygun olması için; önermenin gerçek olduğu iddiası, önerme ile ilgili soyut ilkelerin varlığı, gerçeğe dayalı üretilen varsayım ve mantıksal olarak tanımlanan çıkarmalar gerekir.
Mistik deneyim verilerini bu ölçülere göre değerlendirdiğimizde bazı sonuçlara ulaşmak mümkündür.
Bunlardan birincisi, mistik yaşantıları insanların gerçek olarak yaşamalarıdır. İkincisi, veri ile ilgili iyi, doğru, güzel, faydalı gibi soyut ilkelere uygunluktur. Üçüncüsü, mistik yaşantılara bağlı olarak üretilen varsayımdır ki; bir dış gücün varlığını gösterir.
Dördüncüsü ise mantıksal olarak yapılan tanımlamadır ve kişiyi "doğadaki düzenden yola çıkarak yaratıcının varlığına inandığın gibi mistik yaşantımdaki inandırıcılıktan, gerçeklik algımdaki değişiklikten hareketle beni mutlu edecek bir güce inanıyorum" önermesine ulaşılır.
Paylaş