Bilinçli Hipnoz
Acaba kullandığımız yönteme niçin Bilinçli Hipnoz diyoruz? Acaba bizim yöntemimizin diğerlerinden farkı nedir? Bu sorulara cevaplayabilmek için diğer hipnoterapi yöntemlerine göz atmak gerekir. Hipnoterapi, doktorun yöntemine bağlı olarak hastaların iyileşmesi gayesi ile kullanılmaktadır. Genellikle hasta hipnoz altına alınmakta ve şikayetinin gerçek nedenini saptama yönünde, hastaya çeşitli sorular sorularak, bilinç altındaki sebepler araştırılıp, bulunup, bilince çıkartılmakta ve telkinler verilerek şikayet konusu olan hal ortadan kaldırılmakta, böylece hasta şifa bulmaktadır. Bu yöntem hipno terapi deyince akla ilk gelen yöntemdir. Ve yıllar önce Mesmer ile başlayan hipnoterapi de böyle olmuştur. Fakat bu metodun bazı sakıncaları olduğu zamanla ortaya çıkmıştır. Zira hasta bilinç altının derinliklerine kadar inmesine izin verdiği doktoruna bağlanma gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden hipnoz yıllar önce, tenkit edilmiştir. Hipnoterapinin asrımızdaki uygulanışını izleme fırsatını bulamamış olan kişiler, bugün de halen hipno terapiye bu gözle bakmaktadırlar.
Bugün bazı uygulayıcılar, doktoruna bağlanma halinin her hastada olmadığını, üstelik böyle bir hal olsa bile, telkinlerle hastanın bu bağdan arındırılabildiğini görmüşler ve inanmışlardır. Bu nedenle gerek Türkiye'de, gerekse dünyanın çeşitli ülkelerinde bu yöntem bugün de halen uygulanabilirliğini korumaktadır.
Ayrıca, bu metodun yanısıra, özellikle Amerika'da otohipnoz yöntemi ileri atılarak, bu bağlanma olasılığı ortadan kaldırılmıştır.
Dr. Leonard Or ve arkadaşlarının öncülüğünü yaptığı otohipnoz yöntemi, yine kendileri tarafından şu şekilde tanıtılır:
"İnsanoğlu sınırsız bir potansiyele sahiptir. Arzularınız, gerçekleşmek için sadece bazı uyarılar beklemektedir. Siz bu kapının anahtarına sahipsiniz. Sadece ve sadece siz. Hipnoz sırasında söylenenler sizin bilinçli zihniniz den geçer ve "bilinçli zihninize" uyarı verir. Bilinçaltı ise hafızanın yerleştiği yerdir. Hafıza ise bedeni-sürecin bir anahtarıdır. O sizin kalbinizi regüle eder, hazım sisteminizin kimyasal yönünü etkiler ve sanki çok yönlü bir bilgisayar gibi, duyu organlarından gelen uyarıları analiz eder. Bilinçaltınız sihirli bir gücünüzdür ve sizin derinliklerinizde yatar. Bilinçaltınız ona verdiğiniz telkinleri kabul edecek ve sonra onlar realite haline dönüşecektir. Eğer telkinler pozitif ve baskın (dominant) ise, hipnozdaki gibi görsel imaj ile beraber olursa, sonuç daha da kesinleşecektir. Hipnoz sırasında, evvela sizin bilincinize bir seri telkinler verilir ve böylece rahatlama sağlanır. Uyku sırasında ise bu doğal uyku da olsa, bilinçaltı hiç uyumadığı için ona bu uyarı ulaşır ve bilinçli yönünüzün engeli olmaksızın bu sözler olduğu gibi bilinçaltına gider. Şurası kesindir ki bu telkinler, uyku halinde iken teyp ile tekrarlanırsa bunlar bilinçaltına pekiştirilir. Telkinler pozitif olduğu için kişide değişiklikler olacaktır. Günümüzde hipnoz tekrarlandığında bu mesaj bilince ve bilinçaltına da gidecek ve gece ise bilinç dışı onu adeta sindirecektir. Hipnoz hem gece ve hem de gündüz tekrarlandığında bilinçli ve bilinç dışı zeka bir ahenk halinde çalışacaktır. Sonuçta sihirli bir şeymiş gibi isteğiniz doğrultusunda bir düzelme olacaktır.
Siz bu öğrenmeyi tamamladıktan sonra onu yaşantınızın her anına uygulayabilir ve eşdeğerde sonuçlar alabilirsiniz. Bu yönde geliştirdiğiniz şey sizin dünyanızdır. Artık onu istediğiniz şekilde programlayabilirsiniz. Kendi dünyanıza bir göz atılın, hangi yönlerden değiştirmek istiyorsunuz, terk etmek isteğiniz huylar geliştirmek istediğiniz yönler v.s.
Hipnoz, değişimi gerçekleştiren en etkin bir metotdur. Hipnoz bu değişikliği başarmak için en ucuz bir yoldur. Hipnoz yaşamınız için yaptığınız en önemli şey olabilir.
Leonard Orr'un geliştirdiği ve mekanizmasını yukarıda belirttiği üzere, açıkladığı bu yönteme ait hastalık semptomlarına bağlı olarak çeşitli teyp kayıtları vardır.
"Kişiler bunları rahatlıkla satın alabilmektedir. Hastalar, bu teypleri dinleyerek hipnoza girmekte ve kayıt sonunda hipnozdan çıkmaktadır. Teyplerin sabah güne başlarken ve gece yatarken dinlenmesi önerilmekte ve kişi uyanık iken verilen telkinlerin bilince işlendiği ve gece uykuda iken ise, bilinç altına kadar bu telkinlerin inip, kişinin şikayetinden kurtulmasına yardım edildiği ayrıca bir kişiye bağlanma gibi bir problemin olmadığı söylenmekte, böylece telkinlerin bilinç düzeyine olduğu kadar bilinçaltına da işlendiği belirtilmektedir. Sonuçta telkinler gün e gün tekrarlandığında iyice pekiştirilmekte ve zamanla kişinin bünyesine sindirilmektedir. Böylelikle kişiler dertlerinden kurtulmaktadırlar. Bu teyp kayıtları çok çeşitli konulardadır. Şöyle ki:
Eğitim serileri: Hafızaya eğitim, iyi çalışma alışkanlıkları kazanmak, v.b.
Korku serileri: Çeşitli korkuları yenmek için.
Alışkanlık serileri: Sigara, içki, kumar, v.b. bırakmak. Yatağı ıslatmayı durdurmak, parmak emmek veya tırnak yemekten vazgeçmek, kızgınlık, öfke, nefret krizlerini yenebilmek, zayıflamak, yüzdeki tiklerden kurtulmak v.b.
Fiziki sağlık serisi: Alerjiden kurtulmak, aknelerden kurtulmak, görüşü (vision) ve işitmeyi arttırmak, gençlik enerjisini tekrar bulmak, diş etlerini kuvvetlendirmek, tansiyonun düzenlenmesini sağlamak, kilo alabilmek, migrenden kurtulmak, mide şikayetlerinden, saç dökülmesinden, çeşitli ağrılardan (özellikle sırt ağrısı), artrit ağrısından kurtulmak, uykunun düzene girmesi doğum ve ameliyatta rahatlık v.b.
Emosyonel sağlık serisi: Stres ve anksiyeteyi (huzursuzluk) kaldırmak, çocuğun hiperaktif halini azaltmak, kendini sevmeyi öğrenmek, suçluluk hissinden kurtulmak, kişiler arası ilişkileri düzenlemek, hayal kırıklığını yenmek, başkalarını eleştirmekten kurtulmak, yalnızlık hissini yenmek, depresyondan çıkmak, kıskançlığı yenmek, başarılı bir emekliliğe hazırlanmak, ölüm kavramanı benimseyebilmek, kekelemeyi yenmek, kendine güveni arttırmak v.b.
Spor serileri: Çeşitli sapor alanlarında daha başarılı olmak v.b.
Yukarıda kullanılan alanlarından başka alanlarda da hipnoz kullanılmaktadır. Sahne gösterisi, adli konular, eğitim gibi.
Bulgaristan Sofya'da Dr. Lazanov'un geliştirdiği ve direktörlüğünü yaptığı "Telkiniyet Enstitüsü"nde 1955'den bu yana Hipnoz yönteminden yararlanarak, 5 hafta gibi kısa bir sürede, istedikleri yeni bir dil konuşabilir okuduğunu anlayabilir ve yazabilir düzeyde, dünyanın her tarafından gelen öğrencilere öğretilmektedir. Lazanov ekibinin yaptığı araştırmalar, esası telkin olan bu yöntem ile yeni bir dil öğrenenin diğer klasik yöntemlerden daha etkili olduğunu ortaya çıkarmıştır. Lazanov telkiniyeti, "şahsiyeti stimüle etmek ve bağımsızlaştırma bilimi" diye tanımlar. Lazanov'un görüşlerini şöyle özetleyebiliriz: "İnsan bazı rezervlere sahiptir. Örneğin inanılmaz hızla hesap yapanlar, yogilerde olduğu gibi aşırı sıcağa ve soğuğa dayananlar bu rezervlerden yararlananlardır."
Psişik yeteneklerimizin çok az bir kısmını kullanıyoruz. Çünkü doğduğumuz andan itibaren, sosyal normun gerektirdiği tarzda şartlanmamız yeteneklerimizin gelişmesini sınırlandırmaktadırr. Bugün pek çok araştırmalar göstermiştir ki, telkin kişileri sadece tedavi etmiyor aynı zamanda kişinin psişik potansiyellerinin de ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
1916'da Bernheim "psişizm üzerinde etkili olan herşey telkindir" der. Çevreyi oluşturan coğrafik, sosyal, ailevi ve etnik tüm unsurlar insan aktivitesini etkilemektedir. Bu unsurların psişizm üzerindeki etkisi bilinçsiz olmakta ve direkt olarak bilinçaltına hitap etmektedir.
Çevre, kişi üzerine 2 tür etki yapmaktadır.
1. Kişinin orjinalliğini bireyselliğini yaratıcılığını ortaya çıkaran etkileşim. Kişinin ilgi alanları ve şahsiyeti bu tip etkileşim ile yönlenmektedir.
2. Kişinin bazı otomatik davranışlar kazanmasını sağlanmaktadır ki, böylece kişi mekanik olarak çevreye uyum sağlayabilmektedir. Bu tip etkileşim kişiyi adeta stereotip davranışlara iter. Ve kişi bu tip etkileşim ile içinde bulunduğu ortamın, katıldığı grupların ister istemez normatif baskısına boyun eğmiş olur. Kısaca, kişinin bu çevreye uyum sağlama mecburiyeti, kendisinin beğenilerini pek hesaba katmaksızın, çevrenin veya grubun normu ne ise, ona uymaya bilinçsizce zorlanmakta; bu etkileşim bir bakıma iyi gibi görünürse de, bir süre sonra hep aynı şeyi tekrarın kişiyi ne derece kısıtladığı, orijinalliğinin geliştirilmesini engellediğini açıkça ortaya çıkarmaktadır.
Çevre ile kişi arasında karşılıklı etkileşim, insan şahsiyetinde evrensel bir kalitedir. İnsan psişisi, dıştan aldığı izlenimleri duygusal alana, hareket alanına, kısaca fikri alana aktarır. (Film seyrederken ağlama, esneyen kişinin karşısında esneme gibi).
Telkin fenomenine sosyal yönden yaklaşan Mc Dougal, "Kendinden düşük bir seviyede insan ile beraber olmak o insandan telkin almayı azaltıyor, bunun tersi olduğundan, sosyal yönden kendinden yüksek bir kişi ile beraber olmak ise, telkin alma seviyesini artıyor" der.
Stukat, sosyal statülerine, pek önem vermeyen kişilerin telkine daha açık olduklarını ve yine gençlerin yaşlılara, kadınlara erkeklere, sağlıklı kişilerin nörotiklere nazaran telkine daha uygun olduğunu araştırmaları ile belirler.
Kişinin statüsü ne olursa olsun, telkine açık olduğu bazı anları da vardır. Şöyle ki, uyku sırasında, yoga yaparken kimyasal maddelerin tesiri ile, hipnoz anında. Bu durumlarda, kişinin kritiği azalmıştır ve mantıklı bilinci idare eden merkezi sinir sisteminde bir inhibisyon (ket vurma) hali görülmektedir.
Hipnoz durumu ile uyanık durumda telkin ayrı mekanizmalarla işler. Hipnozda serebral korteks daha az çalışmaktadır. Eğer kişi Bilinçli Hipnoz halinde ise, yani uyanık halde ise, isteği doğrultusunda telkini almağa konsantre halde ise, aktif olarak kendi ve uygulanan hipnoz olayını izler, söylenen sözlerde isteğinin dışına çıkılıyorsa hemen kritik eder ve bu telkini reddeder. Bu durumlarda kişinin telkin alma yeteneği azalır.
Kişinin telkini engelleyen faktörler 3 grupta toplanır:
1. Lojik engeller: Kişinin motive olmadığı ve isteğinin dışında olan telkinler. (Örneğin "Tansiyonun normal düzeyde olacak" telkini verilir. Kişinin bu yönden bir problemi yoksa, o anda telkin alma düzeyi açılır veya telkini reddeder.)
2. Duygusal engel: Hipnozitör emniyet ve güven duygusu uyandırmıyorsa, telkinler kendi isteği doğrultusunda olsa bile, onun verdiği telkinleri reddeder.
3. Etik engel: Kişinin ahlaki prensipleri ile bağdaşmayan tüm telkinler reddedilir.
Bu engeller, çevrenin zararlı uyarılarına karşı bir filtre görevi yaparlar. Böylece organizma çevreden gelen her uyarıyı almaz. Bilinçsiz hazır olma hali bir seçme yapar.
Lazanov'a göre telkin, çevre ile kişinin bilinçaltı akli aktivitesi arasında bir iletişim faktörüdür. Kişinin bilinçaltına hitap edilebilinirse telkin sayesinde insanın rezervleri kullanılabilir. Bu noktada bilinçaltı kadar bilinci de ihmal etmemek gerekir. Bu da, kişinin bilinçli olarak almak istediği telkinleri kendisine vermek demektir. Böylece amaç, çocukluktan itibaren sınırlayıcı olan telkini çözmek, rezervlerini kullanmaya itecek bir telkin vermektir. Neticede, bilinç alanına olduğu kadar, bilinçaltına da ulaşan bir telkin ile kişinin öğrenme şikayetlerini yenme yeteneği artar, dolayısıyla kişi enerjisini ekonomik olarak kullanma yeteneğine sahip olur. Telkinin isabetli olması için anti telkin engelleri ile uyum haline girilmeli olanları aşabilmeli ve kişi rezervlerini kullanmaya hazır hale gelmelidir. (Leonard'da, lisan öğrencilerinin telkin metodu ile nasıl daha başarılı olduklarını bu şekilde açıklamaktadır.)
Dr. Hüsnü Öztürk Bilinçli Hipnoz yöntemi ise sınırlıdır, bilinçlidir. Çünkü şikayetlerinden kurtulmayı bilinçli olarak isteyenler bu yönteme alınmaktadır. Örneğin karısının hatırı için sigarayı bırakmak isteyen kişi bu metotdan yararlanamaz. Hasta kendi için, kendi sağlığı için sigarayı bırakmayı içten istemelidir. Hasta metodu tanıdıktan sorda, ona "Bilinçli" olarak inanırsa, inancı oranında bu yöntemden yararlanır. "Bakalım beni şikayetlerimden kurtarabilecekler mi?" diye değil, "Ben metotdan yararlanacağıma "Bilinçli" olarak inanıyorum. Kendi gayretime güveniyorum" diyebilmelidir. Kısaca kişi şikayetlerinden kurtulmayı samimi olarak istemeli ve metodu iyice tanıyıp ona inanmalıdır ki, "Dr. Hüsnü Öztürk Bilinçli Hipnoz" yönteminden yararlanabilsin. Zira bazı hastalar, yaşam mücadelesinden yılmışlardır. Bir hastalığa veya bir alışkanlığa sığınmak ihtiyacı duyarlar. Artık şikayetleri, onlar için adeta onların bir eli kolu gibi bir parçası olmuştur. Bu tip hastaların şifa bulmaları biraz zordur. Hastanın bu yöntemi tanıması, öğrenmesi ve bu metotdan yararlanacağına inanması gerektir. Bu nedenle grup seanslarında, Bilinçli Hipnoz yöntemi kendilerine detaylı olarak anlatılır. Tanıtılmağa çalışılır. Eğer hasta kendisinin Bilinçli Hipnoz yönteminden yararlanmaya hazır hissederse, tek seanslara alınır. Diğer önemli bir nokta da hastanın, hipnozitörün kendisinin iyileşmesi için sadece bir yardımcı olduğunu, temel olarak kendi kendisini iyileştireceğine inanması gerekmektedir. Yöntemin önemli bir diğer yönü de; hasta, kendisine verilecek telkinlerin, başlangıçta doktoruna bilinçli olarak söylediği şikayetleri olduğunu, kısaca verilen telkinlerin isteği doğrultusunda olduğunu, onların dışına çıkılmayacağının bilincine ermesidir. Doktorunun, bilinçaltına inme çabasında olmadığını ve hipnoz sırasında kendisine sorular sorulmayacağını bilir. Zira kendisine direkt telkinler verilecektir. Hasta bu telkinleri bilinçli olarak dinler ve hipnoz sırasında bilinçlidir. Öyle ki, hipnoz sırasında isteği dışında bir telkin verildiğinde, o telkini almayacak, reddedecektir. Örneğin, sigaradan kurtulma telkini alan bir hastaya, hiç alakası olmayan bir başka telkin verilirse, tansiyonun normal denilirse, hastanın böyle bir şikayeti olmadığı için, derhal reaksiyonda bulunacak, ya o anda hipnozdan çıkacak, "benim öyle bir derdim yok ki" diyecek veya sesini çıkartmayacaktır.
Sonuçta, telkin bilinç düzeyine hitap etmektedir. Dolayısıyla hastanın kritiği vardır. Hasta almağa hazır olduğu için, beklentisi doğrultusundaki telkinler onun ruhuna ve dolayısıyla ruh ile bir bütünlük içinde olan bedenine işlenecektir. Kişi tekrarlarla şikayeti yönünde fark gördükçe, hipnozun olumlu tesiri onu tam olarak saracaktır. İşte bu sebeplerle Dr. Hüsnü Öztürk'ün uyguladığı yönteme "Bilinçli Hipnoz" demekteyiz.
Ayrıca yıllar yılı eleştirilere neden olan doktoruna bağlanma hali de Dr. Hüsnü Öztürk tarafından geliştirilen "oto-telkin" yöntemi ile tamamiyle yok edilmiştir. Hasta hipnoterapiyi alıp, belirli bir düzeye geldikten sonra, (diğer bir ifade ile telkinlerle vücudunu gevşetebildiği zaman) artık "oto-telkin"i almaya hazırdır. Bu demektir ki, kendisine öğretilen ufak bir işareti tekrarlayarak, kendisini hipnoza sokup, gerekli telkini kendine verebilir. Artık doktoruna ihtiyacı yoktur, kendi doktoru kendisi olmuştur. Yalnız şunu unutmamalıdır ki, hasta oto-telkini sadece şikayeti doğrultusunda kullanabilir. Örneğin migren şikayetinden kurtulmak için verildi ise, sadece bu tip başağrısını oto-telkini ile geçirebilir. Örneğin bir karın ağrısını geçiremez. Bu nedenle oto-telkin sınırlıdır. Aksi halde bilmeden kullanılan ilaç gibi zararlı olur. Yine oto-telkin bazı hastalara ömür boyu kullanmak için verilirken bazı hastalara kısa bir süre için verilir. Doğum için verilen ağrı kaldırma oto-telkini sınırlıdır, hastaya verilen şartlarda kullanabilir. Doğum işi bittikten sonra ortadan kalkar. Böylece, özelllikle ağrı kaldırma ile ilgili oto-telkin, doktorun görüşüne göre hasta tarafından belirli bir süre için kullanılır. Zira ağrı ve acı bir dosttur; bir ikaz işaretidir, organizma için gereklidir. Diğer taraftan, örneğin karanlık korkusundan kurtulmak için verilen oto-telkin ömür boyu kullanılabilir. Görüldüğü üzere, hasta şikayetlerinden kurtulmak için hiçbir vasıtaya ihtiyaç görmemektedir. Ne doktoruna bağlanmakta, ne de teyp dinleme gibi bir zorunluğu vardır. Şikayeti ne olursa olsun, o yönde aldığı oto-telkini ile bilinçli olarak kendisini şikayetlerinden arındırmakta, arındırabilmektedir.
Sonuç olarak, insani çabanın olduğu her yerde hipnoz, pozitif ve dinamik gücünü ispatlamıştır.
Bilinçli Hipnoz ve oto-telkin kolaylıkla öğrenilir ve uygulanır. Bilinçli Hipnoz, öğrendikçe gelişen ve pratik yapıldıkça önemi, büyüklüğü anlaşılan bir yöntemdir.
Tüm hipnotik tekniklerin özü, oto-telkindir. Oto-telkin, iyileşmenin en kolay yoludur. Bilinçli Hipnoz ve oto-telkin zihni kuvvetlendirir; davranış, emosyonel problemler, eğitim ve spor alanlarında, kişiye her zamankinden daha yüksek bir çalışma olanağı verir.
Yaşam mücadelesinde problemsiz insan yoktur. Bilinçli Hipnoz ve oto-telkin bu problemlerle ilgilenir. Böylece Bilinçli Hipnoz ve oto-telkin hemen hemen her hastalığın tedavisinde kullanılan bir alettir, bir araçtır. Elbette ki başlangıçtaki "ön konuşma" ile şikayetin, organik nedenli olup olmadığı araştırılmakta, bu metoda uygun olan hastalar tedaviye alınmaktadır. Artık hasta doktora bağlanır, doktora bağlandığı müddetçe de bu telkinlerin fonksiyonu olmaz. Kısaca taşıma suyu ile değirmen dönmez. Hastanın şahsiyeti zayıflar inancı, bugün artık değerini yitirmiştir. Çünkü günümüzde hipnoz tedavisi çok gelişmiştir. Bu eleştiri hipnozun başlangıç tarihleri için geçerliyken, artık kişi oto-telkini geliştirerek, kendi gücüne güvenmektedir. Böylece kendi gücünü, kullanmadığı potansiyelini, kısaca rezervlerini kullanabilecek, şikayetlerinin üstesinden gelip, daha mutlu bir yaşama sahip olabilecektir.
Paylaş