Bulaşıcı hastalıklar sınır tanımıyor
Dünyanın ücra bölgelerinden çıkarak binlerce kilometre ötedeki ülkelere yayı labilen bulaşıcı hastalıkların sayısı artıyor.
On yıl önce Çin'de ortaya çıkan ve SARS (ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu) adı verilen gizemli bir virüs hastalığı, neler yaşanabileceğine dair bir uyarıydı. Hastalığı gizleyen Çinli yetkililer, virüsün uçak yolcularıyla 20'yi aşkın ülkeye taşınmasına neden oldu. Yaklaşık 800 kişiyi öldüren hastalık, Asya ve Kanada'da büyük ekonomik kayba yol açtı. "Ebola" gibi öldürücü virüslerin Afrika'dan ABD'ye ve diğer ülkelere yayılabileceğine dair çoktandır var olan kaygılara ek olarak yeni sorunlar belirdi. Bunlardan bazıları şöyle: Çin'de yakın zamanda tespit edilen tehlikeli kuş gribi türleri; yeni keşfedilen ve şu ana dek çoğunlukla Suudi Arabistan'da görülen ve genelde ölümcül olan akciğer hastalığı MERS (Ortadoğu solunum yetmezliği sendromu); çok ilaca dirençli tüberküloz türleri; ilk olarak A frika'da görülen ve daha sonra Asya ve Avrupa'ya ve yakın zamanda da Karayipler'e yayılan, sivrisineklerin taşıdığı virüs hastalığı Chikungunya ateşi. Bu doğal tehditlere ilaveten; milyonlarca kişiyi öldürebilecek biyolojik silahlar ile laboratuvarda üzerinde çalışılan ölümcül hastalık mikroplarının yanlışlıkla dışarı çıkması veya dünya çapında bir salgın başlatmak için kasıtlı olarak yayılması gibi insan kaynaklı tehditler de var. Bu yüzden, Obama yönetiminin önümüzdeki beş yılda 30'a yakın ülkede bulaşıcı hastalıkların izlenmesini ve tedavisini geliştirmek için iddialı bir plan açıklaması gayet akıllıca. Salgınların derhal Dünya Sağlık Örgütü'ne bildirilmesini ve kontrol amacıyla önlemler alınmasını öngören 2005 tarihli uluslararası anlaşmayı 196 ülke imzalasa da, bunların çoğu tüm şartları yerine getirmedi. Bu konuda ilerleme sağlanması olasılığı şimdi daha yüksek. A IDS ve diğer hastalıklarla mücadele programları sayesinde, yoksul ülkelerin sağlık sistemleri gelişti. Bu sistemler daha da genişletilebilir. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi'nin desteğiyle geçen yıl Uganda'da gerçekleştirilen bir pilot proje, ülkenin ücra bölgelerindeki hastalardan alınan biyolojik numunelerin motosikletler ve gecelik teslimat hizmetleri vasıtasıyla iyi donanımlı bir merkezi laboratuvara götürülebileceğini ve test sonuçlarının cep telefonu aracılığıyla ücra bölgelere iletilebileceğini gösterdi. Halen Uganda'da denenen yeni bir teknoloji, hamilelik testlerinde kullanılana benzer bir ölçüm çubuğu içeriyor. Pnömonik veba ve hıyarcıklı veba, bu çubuk sayesinde 20 dakikada teşhis edilebiliyor. Bu sağlık güvenliği girişimi küçük bir yatırımla geliştirilebilir. ABD bu yıl 10 ülkede bulaşıcı hastalık tehlikesini tespit edip kontrol altına almak için -çoğunluğu Savunma Bakanlığı bütçesinden olmak üzere- 40 milyon dolar harcayacak. Yönetim daha çok ülkeye yardım için 2015'te 45 milyon dolarlık bir bütçe artışı teklif edeceğini açıkladı. Kongre bu kaynak artışını onaylamalı . Vatandaşlarını korumalarına yardım amacıyla 30 ülkeye yardım sağlanmasını içeren 5 yıllık bir programın ABD'ye maliyeti 1,5 milyar doları bulabilir. İlk projeler başarılı olursa, bu parayı harcamaya değer. Diğer gelişmiş ülkelerin de para ve uzmanlık anlamında katkı yapması gerek. Hastalıklar sınır tanımaz. Kontrol altına alınmadığı takdirde, bir ülkedeki sağlık krizi bizi de etkileyebilir. THE NEW YORK TIMES
Paylaş