Psikolojik Sağlamlık
Araştırmada veri toplama araçları olarak Olumlu Çocukluk Yaşantıları Ölçeği, Connor-Davidson Psikolojik Sağlamlık Ölçeği, Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği ve demogra-fik bilgi formu kullanılmıştır. Analizler sonucu olumlu çocukluk yaşantılarının psikolojik sağlamlığı pozitif yönde ve anlamlı düzeyde yordadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bulgular psikolojik sağlamlık ve olumlu çocukluk yaşantılarının cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Ayrıca katılımcıların mutluluk algılarına göre psikolojik sağlamlık puanlarında da anlamlı düzeyde farklılıklar olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Elde edilen sonuçlar, çocukluk dönemindeki olumlu yaşantıların önemini ve yetişkin ruh sağlığını anlamada aydınlatıcı olacaktır.
PSİKOLOJİ tarihinde psikopatoloji odaklı yaklaşımların yerini, insanın güçlü yanlarına odaklanan pozitif psikoloji alanındaki çalışmaların almasıyla birlikte, 70’li yıllarda bir kişilik özelliği olarak değerlendirilen “psikolojik sağlamlık”, günümüzde bireyin içindeki içsel bir özellikten ziyade, çevreyle etkileşimler sonucunda ortaya çıkan dinamik bir süreç olarak çok yönlü bir biçimde ele alınmaktadır (Luthar ve Zelazo 2003). Zorlayıcı yaşam olayları karşısında bireylerin kendini toparlama ve normal yaşantılarına hızla dönebilme gücü, pozitif psikolojide “psikolojik sağlamlık” başlığıyla incelenmektedir (Doğan 2015). İnsanlar yaşamları boyunca güçlükler ve zorlayıcı olaylarla karşılaşırlar.
Yaşamın normal bir parçası olarak stres içeren durumlarda acı veren duyguları yönetebilmek, uzun vadeli iyi oluş için önemlidir. Her birey yaşamında en az bir kez travmatik bir yaşam olayını deneyimler (Bonanno ve Mancini 2008). Bu deneyimler esnasında bazıları gündelik yaşamın güçlükleri tarafından boğulurken (DeLongis ve ark. 1982), diğerleri farklı beklenmeyen yolları denerler (Bonanno 2004). İlk kez Kobasa (1979) tarafından stres ve acı verici yaşam olaylarına maruz kalmalarına rağmen psikolojik ve fiziksel sağlıklarını koru-yabilen insanlar için kullanılan “psikolojik sağlamlık” kavramı, ilerleyen yıllarda, stresin etkisini azaltan bir iç kaynak olarak da çok sayıda bilimsel araştırmaya konu olmuştur (Kobasa 1979, Gentry ve Kobasa 1984, Callahan 2000, Maddi ve ark. 2002, Bartone ve ark. 2013, Goldstein ve Brooks 2013). Yaşamın getirdiği stres verici olaylar ve zorluklarla baş edebilen insanlar üzerinde yapılan araştırmalar, neden bazı insanların zorlayıcı yaşam olaylarının travmatik etkileriyle daha kolay baş edebildikleri sorusuna yanıtlar aramakta-dır (Akar 2018).
Psikolojik sağlamlık, Latince (geri sıçrama) anlamına gelen “resiliens” kelimesinden türetilen bir kavram olup (Hunter ve Chandler 1999), sözlükte “bir maddenin elastik olması ve kolayca dönebilmesi” şeklinde ifade edilmektedir (Greene 2002). Amerikan Psikoloji Birliğinin psikolojik sağlamlığa ilişkin girişiminin ele alındığı çalışmada psiko-lolojik sağlamlık, zorluk, travma, tehdit gibi her türlü stres verici olay karşısında uyum sağlama becerisi olarak tanımlanmaktadır (Newman 2005). Psikolojik sağlamlığı “sıradan mucize” olarak değerlendiren Masten (2001), gelişim ve kişisel uyumu etkileyebilecek risk faktörlerine rağmen bireylerin olumlu sonuçlar elde edebilmesi olarak açıklamakta-dır. Türkçe alanyazında psikolojik sağlamlık (resilience); “psikolojik dayanıklılık” (Kavi ve Karakale 2018, Saki 2020), “yılmazlık” (Öğülmüş 2001), “kendini toparlama gücü” (Terzi 2006, Gizir 2007, Karaırmak 2007, Işık 2016) gibi kavramlarla çalışılmaktadır. Karaırmak ve Siviş (2011) psikolojik sağlamlığı, risk durumlarının getirdiği olumsuzluk-lara uyum sağlama ve olumlu sonuçlara ulaşabilme olarak tanımlamışlardır.
Psikolojik sağlamlık kavramına dair tanımlarda farklılıklar olsa da; risk faktörleri, ko-ruyucu faktörler ve güçlüğe rağmen olumlu yaşam çıktıları gibi öğeler dikkat çekmekte ve psikolojik sağlamlık bu üç öğenin etkileşimiyle oluşan dinamik bir süreç olarak görül-mektedir (Luthar ve Zigler 1991, Gizir 2007, Windle 2011, Yıldırım ve ark. 2015). Psikolojik sağlamlık, riskli koşullarda ortaya çıkması gereken, bireylerin sergilediği bir yeterlilik halidir (Masten 2001). Riskler, gelecekte ortaya çıkması muhtemel olumsuz sonuçları ve problemli bir durumun başlamasını beraberinde getiren her türlü bireysel ve çevresel özelliklerdir (Kirby ve Fraser 1997). Psikolojik sağlamlık konusunda risk faktör-leri olarak toplumsal travmalar, savaşlar ve doğal afetler (KC ve ark. 2019), premature doğum (Taylor ve ark. 2019), ebeveyn kayıpları ve boşanmalar, (Greeff ve Ritman, 2005) sosyoekonomik yetersizlik (Schoon ve ark. 2004) kronik çocukluk dönemi hasta-lıkları (Nakashima ve Canda 2005), olumsuz çocukluk yaşantıları (Bellis ve ark. 2018) , ebeveyn sağlık sorunları ya da psikopatolojileri (Pilowsky ve ark. 2004), ihmaller (Topit-zes ve ark. 2014) gibi etkenler sayılabilir. Benzer risk faktörlerini deneyimlemesine rağ-men gelişimini ve yaşam işlevselliğini sürdüren, pozitif uyumlanma ile baş etme yöntem-leri ortaya koyan bireylerle, risklerle baş edemeyen uyum sağlayamayan bireyler arasında-ki en önemli değişken “koruyucu faktörler” olarak görülmektedir (Masten ve Powell 2003, Luthar 2006). Koruyucu faktörler, risklerin etkisini azaltma, negatif sonuçlar zin-cirini kırmada etkili olan tampon görevi gören etkenlerdir.
(Durlak 1998) Yüksek benlik saygısı olumlu (Crocker ve Park 2004), öz-yeterlilik (Benard 2004), uyumlu mizaç, biliş-sel esneklik (Masten 2014), zeka (Friborg ve ark. 2005) gelişmiş iletişim becerileri, sağ-lıklı nörobiyolojik yapı, etkili sosyal ilişkiler, umut ve pozitif benlik algısı (Olsson ve ark. 2003), iç kontrol odağı (Karaırmak ve Siviş 2011); duygusal zeka (Schneider ve ark. 2013), mizah yeteneği (Cheung ve Yue 2012) olumlu yakın ilişkiler (Buckner ve ark. 2003), pozitif ebeveynlik (Masten ve Coatsworth 1998) gibi değişkenler alanyazında koruyucu faktörler görülmektedir. Koruyucu faktörler bireylerin uyum sağlamasına (Lee ve ark. 2012), kişisel, ailesel, toplumsal çevresel kaynaklar, risk altındaki bireylere destek görevi görerek zararlı etkinin (Kumpfer ve Alvarado 2003) uyumsuz sonuçların olma ihtimalinin azalmasına yardım ederler (Masten ve Reed 2002). Psikolojik sağlamlığı yüksek bireyler olumsuz yaşam olaylarıyla başa çıkarken iç ve dış kaynaklarından faydalanırlar (Karaırmak 2006). Psikolojik sağlamlıkla ilişkili olarak ortak görüş birliğine varılan bir diğer unsur risk ve koruyucu faktörlerin yanında pozitif uyuma ve işlevselliğe katkı sağlayan olumlu bir sonucun var olmasıdır.
Psikopatolojinin olmayışı (Radke-Yarrove ve Brown 1993), akademik başarı ve sosyal yeterlilik, gelişim görevlerinin yerine getirilmesi (Masten 2014) işlevselliğe katkı sağlayan olumlu sonuçlar arasında yer almaktadır. Bun-lara ek olarak literatürde, psikolojik sağlamlıkla olumlu duygular arasında pozitif bir ilişkinin var olduğundan, olumlu duyguların risk faktörleri karşısında önemli bireysel kaynaklar olduğundan söz edilmektedir (Ong ve ark. 2010).
Psikolojik sağlamlık konusu cinsiyet bağlamında ele alındığında literatürde farklı so-nuçlara rastlanmaktadır. Farklı kültürlerde ve örneklemlerde, erkeklerin psikolojik sağ-lamlık düzeylerinin kadınlardan daha yüksek olduğuna yönelik bulgular olduğu gibi (Er-doğan ve ark. 2015, Hirani ve ark. 2016, Sambu ve Mhongo 2019), cinsiyete göre bir farklılık olmadığına yönelik araştırma sonuçları da mevcuttur (Terzi 2008, Özer 2013, Aydın ve Egemberdiyava 2018, Arıdağ ve Seydaoğulları 2019 ). Bu farklılıklar kültürlere göre cinsiyet rolleri ile ya da yaşla ilgili olarak açıklanmaktadır.
Üsküdar Üniversitesi Doç.Dr. Tayfun DOĞAN
Üsküdar Üniversitesi Öğr.Gör. Kudret YAVUZ
Paylaş