Mesleğimden dolayı ve okuyucunun ilgisini çekeceğini düşündüğüm için, doğal olarak sağlık ve ruh sağlığı konularında yazıyorum.Mesleğimden dolayı ve okuyucunun ilgisini çekeceğini düşündüğüm için, doğal olarak sağlık ve ruh sağlığı konularında yazıyorum. Ruh sağlığı ve hastalıkları (psikiyatri) alanı insanın bedensel, ruhsal ve toplumsal yönleriyle ilgilidir. İnsanı ve insan davranışını ilgilendiren, insanı etkileyen her konuyla ve her bilim dalıyla ilgilidir. Bu bilim dalları arasında insan ve kültür bilimleri önemli bir yer tutar. Hem insanla ve değişik boyutlarda insan davranışıyla ilgili olan psikoloji, sosyoloji, antropoloji gibi bilim dalları; hem de ekonometri, bazı yönleriyle siyaset bilimi ve hukuk da önemlidir.

İnsan, dünyadaki en gelişmiş canlı türüdür. Kendi içinde çok karmaşık ilişkiler taşıdığı gibi, tüm çevresiyle de karmaşık ilişkileri vardır. Bu nedenle insanı, insanın davranışlarını, grup davranışlarını, topluluk ve toplumun davranışlarını anlamak kolay değildir.
İnsan davranışlarının biçimlenmesinde ve davranışların ortaya konmasında çok çeşitli etkenler ve bunların birbiriyle etkileşimleri önem taşır.
Davranışlarımızın kökeninde neler yatar? Her şeyden önce döllenmeyle davranışlarımızın temeli atılmış oluyor. Bir başka deyişle, davranışlarımızın belirlenmesinde genetik etkenlerin rolü vardır. Genetik etkenlerin davranışlarımızın ne kadarından sorumlu olduğunu miktar olarak belirtmek güçtür. Bu etkenlerin davranışlarımızın üzerinde etkili olabilmesi diğer etkenlerle etkileşimine bağlıdır. Buna göre, genetik olarak geçen özellikler kimi zaman hiç su yüzüne çıkmayabilir.
İnsan davranışlarında çevresel etkenlerin rolünün görece daha çok olduğu kabul edilir. Bu etkenler çok çeşitlidir. Kişiye, aileye, eğitim sistemine, toplum yapısına, kültüre, inanç sistemine, coğrafi bölgeye ve koşullara, iletişim biçimlerine göre davranışın biçimlenmesi ve ortaya konması değişir.
Herkesin genetik olarak taşıdığı temel özellikler farklıdır ve kendine özgüdür. Bu özelliklerin diğer etkenlerle nasıl ve ne kadar etkileşime gireceği önceden kestirilemez. Herkesin çevresel etkenleri algılaması, değerlendirmesi ve yorumlaması farklıdır.
İnsan davranışında etkili olan çevresel etkenlerden en önemlisi, erken çocukluk yıllarındaki insan ilişkisidir. Bu dönemde en önemli kişi anne veya annelik işlevini üstlenen kişidir. Anne-çocuk ilişkisinin niteliği, yaşamın sonraki dönemlerindeki insan davranışlarının çekirdeğini oluşturur. Bu çekirdek, çevresel etkenlerle etkileşerek bir yönde gelişir veya gelişmeden güdük kalır.
Aile, çocuğun dünyasında en çok etkili olan, kültürü ve özelliklerini ilk aktaran toplumsal kurumdur. Ailenin genel olarak tutum ve davranışları, aile içi iletişim, çocuğa aktardığı kültürel özellikler (terbiye, değer yargıları, gelenekler, inançlar, cinsiyet ayrımı) bir bütün olarak beyinde işlenir, değerlendirilir ve yerleşir. Bunlar insan davranışının ilk örneklerini oluşturur.
Aileden sonra insan davranışları üzerinde etkili olan toplumsal kurum eğitimdir. Eğitim insanlarda kalıcı davranış değişiklikleri oluşturur. Eğitimin niteliği, insan hakları, çocuk ve kadın hakları, cinsiyet ayrımı, toplumsal denge, kurallara ve yasalara uyma, iyi vatandaş olma gibi özellikler insan davranışlarının belirlenmesinde önemlidir.
Toplumun kültürel özellikleri, bunun içinde yer alan inanç sistemleri, ekonomik durum, kişilerarası ilişkiler insanlarda doğru-yanlış, iyi-kötü gibi kavramların oluşmasında etkilidir. Buraya kadar söylenenlerle birlikte, insan davranışlarının son şeklini alması ergenlikten sonra, erişkinliğe geçişte olur. Ergen üzerinde etkili olan toplum önderlerinin değerleri ve davranışları da önem taşır.
Çocukluktan itibaren bu ve benzeri etkenlerle yoğrulan çocuk ve ergen, medyanın da bombardımanı altında kalmaktadır. Çünkü “günlük kültürü” aktaran, günlük doğru-yanlışı ve iyi-kötüyü belirleyen medya organlarıdır. Günlük yaşamımızın her anına giren medyanın “günlük kültürel değerleri” yansıtması, olayları veriş biçimi bile insan davranışları üzerinde etkili olmaktadır.
Son yıllarda şiddet, cinsiyet ayrımı, yozlaşan değer yargıları, ekonomik durum, işsizlik gibi etkenler toplumda istenmeyen insan ve grup davranışlarına yön vermektedir. Bireysel ve toplumsal olaylara bakınca, “Toplum olarak nereye koşuyoruz?” sorusunu sormak ve yanıtlamak gerekiyor. Bu sorunun yanıtını gelecek sayılarda vermeye çalışacağım.