Zalim İyimserlik Nedir?
“UMUT EN SON KÖTÜLÜKTÜR. ÇÜNKÜ İŞKENCEYİ UZATIR.”
Bir zorluk karşısında umut duygusuna kapılmak Pandora’nın Kutusu efsanesini hatırlatır. Bu efsaneye göre kısaca; Pandora, elinde bir kutu ile dünyaya gönderilirken bu kutuyu asla açmaması söylenir. Ancak merakına yenik düşen Pandora, kutuyu açtığında içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılır. Umut hariç… Umut kötülüklerin içinde gönderildiğine göre devam eden süreçte felsefeciler umudun da kötülüklerden olması konusunda tartışmalarda bulunmuşlardır. Nietzsche’nin meşhur sözü “Umut, en son kötülüktür. Çünkü işkenceyi uzatır.” akla gelmektedir. Umut en yakın olarak iyimserlikle bir arada bulunmaktadır. İyimserlik bazen gerçekçi, koşulların gösterdiği bir bakış iken, bazı noktalarda da gerçekçi olmayan bir şekilde her şeyin iyi olacağına dair bir umut beslemektir.
“İYİMSERLİK İÇİNDE OLMAK KÖTÜLÜKLERİN YAYILMASINA NEDEN OLUR MU?”
Burada geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz edebiyatçı Lauren Berlant’in “Zalim İyimserlik” (Cruel Optimism, 2011) kavramı karşımıza çıkar. Berlant, insanların belirsizlikler, krizler ve kırılganlıklar ile dolu olan bu hayatta iyi yaşam hayalleri içinde olmalarına “zalim iyimserlik” adını verir. Tarihin zaman tüneline bakılınca bu kavramın izlerini görmemiz kaçınılmazdır. Savaşlar, soykırımlar, insanın birbirine dair yapabileceği kötülüklerin sınırsızlığı ancak yine de hayatın devam ediyor, insanların umut ediyor oluşları ile doludur bu zaman tüneli. Vazgeçmediğimiz iyimserlik, umut bir yandan da sistemin, düzenin devamlılığını sağlıyorsa kritik bir nokta olduğundan bahsedilebilir. Eğer iyimserlik, kötülüklerin yayılmasına sessiz kalmak, kötülüğü Hannah Arendt’in sözleriyle “sıradanlaştırmak” işlevine sahipse bu her ne kadar iyimser olursak olalım tamamen ütopyacı bir konumda kalmaya mahkum olduğumuz anlamına gelir. Akla ilk gelen örnek Nazizm’in kötülüğü karşısında bir gün kurtarılmaya dair duyulan umut ile iyimser bakış açısıyla kötülüğün devamlılığını sağlayan insanlar gelebilir. Nazi subayının kamptaki bir insana kendi ölümünü erteleme veya serbest kalma vaadi ile başkalarının ölüm sürecindeki işlere yardım etmeleri konusundaki teklifi karşısında insanın iyimserliği, zalim bir iyimserliktir diye yorumluyorum. Eğer iyimserlik bize, yakınlarımıza zarar veriyorsa bu noktadaki farkındalığımız önemlidir. Çünkü elbette ki en nihayetinde iyimserliğe muhtacız. Umut etmek istiyoruz.
“ZALİM İYİMSERLİK YERİNE DEPRESİF GERÇEKLİK?”
Berlant’ın belirlemelerine geri dönüğümüzde, O zalim iyimserlik karşısında “depresif gerçekliğin” konulması gerekliliğini dile getirmiştir. Dünyadaki kötülüğü görmemiz, farkında olmamız eylemlerimiz üzerinde etkili olacaktır. İçinde bulunduğumuz günlerde insanın özellikle insan eli ile yaratılan afetlerde, terör eylemlerinde travmatik deneyimler karşısında bu iyimser bakış açısına ihtiyacı vardır. Ruh sağlığı uzmanlarının paylaşımlarında gözlemlenen ihtiyacımız olan bu iyimserliktir. Ancak bilimin ışığından giden psikoterapi alanında bizler özenle Polyannacı iyimserlikten, iyimserliğin toksik hallerinden kaçmaya çalışırız.
Psikoterapilerde yapılan Berlant’ın ifadesiyle “depresif gerçekliği” farkındalıkla yaşamak ve bu gerçek içinde umut etmektir. Bu çerçevede yapılan “olumlama”lar, pozitif söylemler dikkatle kullanılmalıdır. Eğer bir durumun, nesnenin bizi tahrip ettiğinin, zarar verdiğinin farkındaysak bununla baş etmek için alacağımız pozisyon bizi sürecin sonunda iyi bir noktaya getirecektir. Ancak zalim iyimserlik ile bu gerçeklerin farkına varmadan devam ettiğimizde maalesef bir ütopya olarak kalmaya muhtaç gelecek umutlarımız olacaktır. Burada bize fiziksel, psikolojik anlamda zarar veren bir insana bağlılığımız, “düzelir, toparlar, bana bir daha zarar vermez” şeklindeki olumlamalarımız ile devam ettiğinde bu zalim iyimserliktir asıl bize zarar veren.
Paylaş