Prof. Dr. Osman Müftüoğlu
Kanserden korunmanın yolu, doğru beslenmekten geçiyor. Doğru beslenmeyle kanseri önlemek de kolaylaşıyor.
Kanserin "hayat tarzı" ile yakın bir ilişkisi var. Araştırmalar, kanser nedenleri arasında birinciliği beslenme hatalarına (%35) veriyor. Bunu sigara (%30), enfeksiyon hastalıkları (%10) ve diğerleri izliyor. Beslenme-kanser ilişkisinin iki farklı boyutu var. Çok şeker tüketmek, insülin direncini yükseltmek, şişmanlık, kanserojen maddelerle kirlenmiş yiyecekler kansere yol açabilirken, anti-kanser yiyecekler ve içecekler ile donatılmış bir beslenme alışkanlığı güçlü bir kanser kalkanı oluşturuyor.
NE YAPMALI?
Kanserden korunmak için beslenme planınızda meyve ve sebzelere, tahıllara ve bakliyata mümkün olduğu kadar fazla yer vermenizde fayda var. Bu doğal yiyeceklerin içindeki vitamin, mineral ve antioksidan maddeler (rezveratrol, likopen, sulforafan, kateşinler gibi) kansere karşı direncinizi yükseltiyor. Ayrıca bu yiyecekler posa yönünden de zengin besinler. Posa alımınız arttıkça, kalın bağırsak kanserine yakalanma olasılığınız da artıyor.
Probiyotik bakterilerden zengin olan yoğurdu daha sık yemek gerekiyor. Probiyotik bakterilerin başta meme ve kalın bağırsak kanseri olmak üzere birçok kanserden korunmayı kolaylaştırdığı biliniyor. Kefir de güçlü bir probiyotik kaynağı. Bağırsaklarınızın probiyotik bakteri gücünü korumak istiyorsanız, daha sık sirke ve boza kullanın. Nar ekşisi, turşu, şalgam suyu gibi yiyeceklerden daha çok faydalanın.
YAĞLARA DİKKAT
Kanserden korunmada yağ seçimlerinizin de önemli bir rolü olabiliyor. Trans yağların kanser riskini artırdığı bildiriliyor. Trans yağlar, özellikle margarin ve sıcak preslenmiş bitkisel sıvı yağların (mısır, ayçiçeği yağı) kullanıldığı yiyeceklerde ortaya çıkıyor. Bu yağlardan uzak durmak gerekiyor. Fazlasının meme, prostat, kalın bağırsak kanserlerine yol açabileceği belirtiliyor. Doymuş yağların da (hayvansal yağlar, margarinler, palmiye yağı) kanser oluşumunu hızlandırabileceği düşüncesi çok yaygın. Zeytinyağının kanserden korunmayı sağladığını gösteren güçlü bilimsel bulgular var.
Yunanistan, İspanya ve Amerika’da yapılan birçok çalışma, zeytinyağı kullanımı arttıkça meme, kalın bağırsak, yumurtalık ve prostat kanserlerinin sıklığının düştüğünü gösteriyor. Omega6 yağlarından zengin yağları fazla tüketmenin de doğru olmadığı belirtiliyor. Mısır, ayçiçeği ve pamuk yağı, Omega6 yağlarının en zengin kaynakları.
Kolesterol yüksekliğinin kansere yol açmadığı kesin ama kolesterolü çok fazla düşürmenin kansere yakalanma olasılığını artırdığını düşündüren gözlemler, bulgular var. Bu nedenle kolesterol tedavisinde çok agresif olmamak gerekiyor.
ŞEKERİ AZALTIN
Fazla miktarda şeker tüketiminin kansere yol açıp açmadığı kesin değil ama kanser hücrelerinin şekeri çok sevdiği biliniyor. Kanser hastalarına ısrarla şekerden uzak kalmalarının tavsiye edilmesinin nedeni bu.
Bazı yiyecekler kanserden korunmada vücuda güçlü bir destek sağlıyor. Sarımsak, soğan, zencefil, zerdeçal, kimyon, yeşil çay, nar, lahana grubu yiyecekler kanser savar besinlerin ilk sıralarında yer alıyor. Folik asit ve D vitamininden zengin beslenenlerde ya da bunları destek olarak vücuduna kazandıranlarda da kanserin daha seyrek görüldüğü belirtiliyor.
PİŞİRME KAPLARI ÖNEMLİ
Yiyecekleri saklama ve pişirme biçiminiz de önemli. Eskimiş plastik damacanaların, alüminyum folyo ve streç filmlerin, metal zımbalı poşet çayların hatta plastik bardakların bile tehlikeli olabileceğini düşünenler var.
Özellikle yağda yapılan kızartmaların ve yakılarak pişirilen her türlü yiyeceğin kanserojen yükünün arttığı kabul ediliyor. Daha az kızartma ve kebap tüketmekte, mangal keyiflerine sınırlama getirmekte fayda var.
Tatlandırıcılar konusunda kafalar oldukça karışık. Prensip olarak tümünden uzak durmakta fayda var. Geçenlerde gördüğüm bir tanıtımda kanserle savaş vakıflarından birinin bir tatlandırıcıyı tavsiye ettiği ibaresi beni bir hayli şaşırtmıştı. Kanserle mücadele eden bir kurumun bir tatlandırıcıyı tavsiye etmesini anlamak pek kolay olmuyor. Tatlandırıcılarla ilişkili çalışmalar tam olarak sonuçlanana kadar bu sentetik maddeleri ya hiç kullanmamak ya da olabilecek en az miktarlarda tüketmekte yarar olduğu kanaatindeyim.
Tiroidin her türlü hastalığı kalbi yoruyor
Tiroid bezi hastalıklarının her türlüsü kalp sağlığını bozuyor. Çok çalışan tiroid bezi de, az çalışan tiroid bezi de kalp kası ve kalp damar hastalıklarına yakalanma olasılığını artırıyor. Özellikle hipertiroidi yani tiroid bezinin aşırı çalıştığı hallerde kalp ritim bozukluklarına sık rastlanıyor. Hatta bazen ilk belirtisi kalp ritim bozuklukları olabiliyor.